Fethullah Gülen (Feto), sadece ilkokul mezunu ve emekli bir imam değil, aynı zamanda bir “deccal”, yani fitne ve fesadın başı olan 'uluslararası şebekenin oğlanı'dır. Bugüne kadar benim de içinde olduğum birçok aydın kesim, Feto'nun, bir deccal olduğunu, sapık din anlayışını toplumun tüm katmanlarına dayattığını, Türkiye´nin laik ve parlamenter demokratik rejimini ortadan kaldırmaya dönük bir çaba içinde olduğunu başından beri yazıp söylüyoruz.

Feto, bu hain emeline ulaşmak için, son 14 yıldır RTE´nin başında bulunduğu AKP´den ne istediyse hepsini elde etti. 17 Aralık 2013 tarihine kadar RTE-Feto ikilisi, büyük bir uyum içinde, Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ruhuna ihanet edenlerin ana karargahı oldu.

Feto-RTE ikilisi, “İslâm’ı yayma” ve “hizmet” kisvesi altında, İslâm’ı para karşılığı alınıp satılan bir meta haline getirdi. Bundan dolayı Feto aynı zamanda bir “İslâmcıdır” ve bu özelliği ile kurduğu örgütünün özgün ismi de şöyle olmalıdır: “İslâmcı Fethullah Gülen Terör Örgütü” (İFGTÖ) Feto, sözde “hizmet hareketi” ile, Türkiye´de devlet içinde devlet olmayı ve böylelikle süre içinde devletin bütün kurumlarına özellikle de AKP iktidarları döneminde yerleştirdiği müritleri ile zamanı geldiğinde harekete geçerek, devleti tamamıyla eline geçirmeyi hedefleyen “küresel şebekenin oğlanı” konumundadır.

Bu “oğlan“ sadece Türkiye´de değil, Asya, Afrika ve Avrupa’nın birçok ülkesinde de, “hizmet“ adı altında, bir yandan İslâm dini adına din sömürüsü yapıyor ve diğer yandan da, nihai hedefi olan Atatürk´ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni “uluslararası şebekenin” çıkarları doğrultusunda ortadan kaldırarak yeniden formatlamayı hedefliyor. Bu maksatla, AKP vb. gibi diğer Siyasal İslamcıların da yaptığı gibi önünde engel olarak gördüğü tüm kurum, kuruluş ve kişileri yok etmek için her türlü ahlak dışı aracı mübah görmektedir.

Bu gerçeğin en somut delili, 17 ve 23 Aralık 2013 Tarihli operasyona kadar, İFGTÖ, RTE ve AKP tarafından “ortak düşman” olarak görülen “Atatürkçü Cumhuriyeti el ele vererek tasfiye etmek” için, ne gerekiyorsa fazlasıyla yerine getirdikleri yakın işbirliğidir. Bu içli dışlı ve bilinçli işbirliğinin hafizalardan silinmeyen örneklerinden bazıları şunlardır: TSK'ya karşı kurulan kumpas ve bununla beraber hayatları karartılan yüzlerce subay, itibarları yerle bir edilen onlarca bilim insanı, gazeteci ve yurtsever aydın. 

12 Eylül 1980 tarihli darbe, sadece sola karşı değil, aynı zamanda TSK içindeki Atatürkçü, laik ve sol düşünceye meyilli, Siyasal İslâm´a mesafeli duran, Alevi inancına sahip, Türkiye´nin üniter devlet yapısına sadık subayların tasfiyesine yönelik de bir girişimdir. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinin bu uygulaması, RTE-Feto ikilisi tarafından da, 2002-2013 döneminde harfiyen uygulanmıştır.

AKP ve RTE tarafından TSK´de başlatılan bu tasfiye girişimi, başta İFGTÖ olmak üzere, diğer birçok dinci tarikatın ve cemaatin TSK içinde daha yoğun bir şekilde kadrolaşmaya ve yuvalanmaya başladığı bir sürecin çok önemli bir evresidir.. 2002’den 17 Aralık 2013 Tarihine kadar RTE, AKP ve İFGTÖ birbirleri ile öylesine iç içe geçmişlerdi ki, bu gerçeği RTE yaptığı bir konuşmasında İFGTÖ´ye hitaben “ne istediniz de vermedik” diyerek itiraf etti.

Feto, Türkiye´de, Siyasal İslâm´ın temsilcileri arasında yer almaktadır. Feto´nun uzun vadeli amacı, RTE´nin amacı ile aynıdır. Her ikisi de ortak “düşman” olarak gördükleri Atatürk ve onun devrimlerini ortadan kaldırmaya yönelik büyük bir gayret içindeler. Bu gerçek dikkate alınmadan, Feto ve RTE´nin cumhuriyet karşıtı uygulamaları göz ardı edilerek, birini diğerine karşı korumak veya tercih etmek, sadece siyaseten de olsa doğru bir duruş değil, aynı zamanda sil baştan yeniden başa dönmek olacaktır.

“Uluslararası şebekenin oğlanı“ olan Feto, RTE’nin Başbakanlığı döneminde çok daha fazla beslendi, kollandı, büyütüldü ve devlet içinde devlet olma konumuna getirildi. TSK ve Kaçak Saray'a karargah kuracak kadar donanımlı olan İFGTÖ, yaşanan konjonktürde, devleti ele geçirmenin tek çıkar yolunun, “uluslararası şebekenin onayı ile bir “Askeri Derbe”den geçtiğine öylesine inanmış olmalı ki, bu hain hedefine ulaşmak için, TBMM’yi dahi bombalamaktan, sivil halka karşı tankların namlusunu doğrultup sivil insanlarını katletmekte bile bir maruz görmemiştir.

Bu kanlı tablo, siyasal islamcıların ortak özelliğidir ve Türkiye´nin çağdaş insanlarının, samimi inananlarının, laik eğitime ve laik çoğulcu demokrasi yanlısı, üniter yapı içinde toplumsal sorunların çözülebileceğine inananların “iyi ki şu an iktidarda AKP var, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda ise RTE oturmaktadır” diye şükretmeleri gerekiyor.

Hele bir de, İFGTÖ-RTE ikilisinin yakın iffifakı sonucu oluşan bu kanlı tablo, ya sayın Ahmet Necdet Sezer´in Cumhurbaşkanlığı ve CHP´nin iktidarında olsaydı, işte o zaman AKP, Feto ve RTE koro halinde, aynen şöyle diyeceklerdi: “CHP müslüman kanı akıtıyor, müslümanları indıkları için tutukluyor, müslümanları zindana atıyor, başörtülü bacımızın ve müslümanların ekmeği ile oynuyor, camilerimizde siyasi propaganda yapıyor, peygamber ocağını bombalatıyor......“.

30 Temmuz 2016