Uzun zamandan beri emperyalist güçlerce hazırlığı yapılan ve “Cenevre 2” olarak adlandırılan, Kürt halkının dışlandığı Cenevre Konferansı, 22 Ocak Çarşamba günü İsviçre’nin Montreux kentinde 39 ülkenin Dışişleri bakanlarının katılımıyla başladı.

Konferansa ilişkin burjuva diplomasisi son ana kadar tüm hızıyla sürdü. Halen pek çok konuda anlaşmazlıklar giderilebilmiş değil. Konferansın ilk gününde sert tartışmalar, söz düelloları yaşandı. Emperyalist güçler ve bölgesel gerici güçler, Rusya, Çin İran dahil Suriye krizinin kendi lehlerine sonuçlanması için diplomasi trafiğini her alanda yoğunlaştırmış durumdalar.

Başta ABD ve AB emperyalistleri olmak üzere emperyalist güçlerin ve faşist Türk devleti dahil Ortadoğu’daki işbirlikçi, gerici devletlerin kışkırtmasıyla başlatılan Suriye’de iç savaşa ve Suriye krizine, uluslararası zeminde “çözüm” üretilmeye çalışılıyor. Ancak Konferansın örgütleyici emperyalist aktörlerinden ABD ve Rusya, bu Konferansla Suriye krizinin çözüleceğini düşünmüyor.

Delegasyonlar arasında Suriye’deki Kürtler, Rojava Kürtleri ve başkaca halkların temsileri bulunmuyor. Çünkü Suriye Kürtlerinin meşru temsilcisi Kürt Yüksek Konseyi’ne resmi bir davet yapılmadı.

Rojava devrimini boğmak için ellerinden geleni yapan emperyalist, gerici güçler şimdi de Uluslararası bir Konferansta Kürtlerinin temsil edilmemesi için ellerinden geleni yaptılar.

Özellikle belirtmek gerekir ki, Suriye krizini çözüm üretecek muhataplarından birisi olarak Kürtlerin Konferansta temsil edilmemesi, süreci baştan sakatlıyor.

Cenevre Konferansında Kürtlerin temsil edilmesi için Kuzey Kürdistan ve Rojava Kürdistanı başta olmak üzere Kürtler yaşadığı tüm bölgelerde, Avrupa’da da çeşitli eylem biçimleriyle itirazlarını yükseltti.

Rojava’da Özerk Demokratik Kürdistanı ilan eden Kürtler, Kürt Yüksek Konseyi’nin davet edilmemesi durumunda Suriye’de çözümün olamayacağı gerçeğini haftalardır kitlesel gösterilerle yüksek sesle dillendirdi.

 Kürt halkı bulundukları tüm coğrafyalarda Cenevre Konferansı için kendisini dayattı... Evet, bu kelimenin gerçek anlamıyla bir dayatmaydı. Artık Kürt halkının uluslararası platformlarda da kendini dayatır hale geldiğini belirtmek gerekiyor.

Avrupa’nın pek çok ülkesi ve kentinde de Kürtler, kendi renkleri ve kimlikleriyle Cenevre 2’ye katılmak için kararlı bir duruş sergiledi.

Avrupa’da da Kürt halkının vermekte olduğu bu mücadele, Kürt sorununun demokratik çözümü perspektifiyle uluslararası platformlara taşıma çabası ve yönelimi anlamlıdır. Bundandır ki ABD ve AKP hükümeti, diplomasinin tüm gücünü kullanarak Kürtlerin Cenevre’de temsiliyetini önlediler.

“Kürt Yüksek Konseyi Konferansa davet edilsin”, “40 milyon Kürt Cenevre’ye katılmak istiyor” şiarlarının Avrupa’daki hemen tüm eylemlerde yükseltilmesi, Konferans özgülünde politik kararlığın dışavurumudur.

Yine bir gösteride “2. Lozan’a izin vermemek için elimizden geleni yapacağız.” şeklindeki açıklama, adeta bir ültimatomdur. Keza, Kürtlerin Cenevre 2’de temsil edilmesini engellemeye çalışan ABD’ye karşı Hamburg’da yaşayan Kürdistanlıların protesto gösterilerini ABD Konsolosluk binası önünde yapmaları da anlamlıdır.

Kürtlerin  Konferansın organizatörü Birleşmiş Milletler (BM)’ye yönelik çağrıları da devam ediyor. Kürtler bu amaçla, Cenevre’deki Birleşmiş Milletler binası önünde Nöbet eylemini günlerce sürdürdü ve görevini, 20 Ocak’ta yapılan mitinge devretti ve göstericiler bir kez daha Kürtlerin iradesinin dikkate alınmasını deklare ettiler.

Sonuç itibariyle Cenevre Konferansı kapsamında Kürt halkının bulundukları tüm coğrafyalarda kitlesel politik refleks göstermeleri ve kendilerini “dünyaya” dayatmaları, önemli bir kazanım olduğu gibi tarihe de düşülen bir dipnottur...

23 Ocak 2014