Sevgili okuyucular,

Son günlerin yoğun tartışma ve dikkat çeken konu başlıkları, iktidar kavgasında ‘cemaat’ yani Fettullah Gülen ekibi ile AKP arasındaki çatışma derinleşmesidir.

Bazen ekip başları, yaverleri çatışma, ‘yok’ deseler de, aşikâr olan, çatışmanın giderayak derinleştiğini gözlemlemekteyiz. Bir yılı aşkın süredir iktidar nimetlerinden daha çok faydalanma,daha fazla rant elde etme, iktidar ve devlet imkânlarını kendi lehlerine çevirme uğraşları devam etmektedir. Devlet erkini kontrol etme, ellerini geçirdikleri kalelerini sıkıca tutma ve yeni kaleler kazanma hamleleri çatışmanın su yüzüne çıkmasını sağlamıştır.


Bu çatışmanın temelin de yatan önemli nokta ise ‘yeşil sermaye’ çevreleri arasında, yoğunlaşan daha fazla rant, gasp ve sermaye yoğunlaşması olarakta adlandırabiliriz.
Çatışmanın en bariz örneğini, yerel seçimlerin yaklaşması dolayısı ile ortaya çıkan, AKP’nin Fethullah Gülen cemaat’inden, destek alıp, almayacağı gerçekliğidir.


Madalyonun bir diğer yanı, AKP, Başbakan R.T. Erdoğan bir hamle yaparak, ‘dershaneleri kapatacaklarını’ açıklamalarıdır. Dershanelerin kapatılması ve ‘dönüştürülmesi’ Türkiye toplumsal güçleri açısından her hangi bir artı sağlamayacaktır.


Var olan eğitim sistemi, son değişikliklerle birlikte, 4+4+4 uygulaması, gerici yobaz, sadece sermayenin çarklarının, rahat dönmesine yönelik bir sistemdir. Mevcut eğitim sistemi, varlığını koruduğu sürece, dershanelerin varlığı da, yokluğu da, Türkiye halkları açısından bir şey ifade etmeyecektir.


Bir gerçeği ifade etmekte de yarar var. Mevcut dershaneler genellikle eğitimde eşitsizliği, parası olanın eğitim aldığı ve sınavlara hazırlandığı bir kurgulamadır. Parası olmayanın ise istisnalar dışında yüksek okullardan dışlandıkları bir uygulamanın adıdır. Dershaneler varlıklı ve imkanı olanların faydalandıkları birer kurumlar olmuşlardır.


Bir de buraya, Fethullah Gülen Cemaat’inin kendi ideolojik yapılanmasına uygun insan yetiştirme çabaları da eklenince, başlı başına, yüksek okullara girme uğraşında olan gençlere kurulan kumpas olduğu gerçeği ile karşı karşıyıyız.


Gelelim çatışmanın, taraflarca derinleşmesine.


Fethullah Gülen cemaat’ine mensup görsel ve yazılı basın çevreleri son günlerde AKP ve R.T.Erdoğan’ı yaylım ateş ateşine tutmaktan çekinmemektedirler.


AKP ve başbakana yakın çevreler, bunun altında kalmamak için yoğun uğraş vermektedir. Bu çatışmalar, 10 yılı aşkın süredir süren birlikteliğin, artık sona erdiğinin bir işaretidir. Bu nedenledir ki, Başbakan R.T.Erdoğan, Rusya yolculuğu öncesi açıklamalarında, dershaneler konusunda, ‘geri adım atmayacaklarını’ vurgulamaktadır. 


Çatışmaının taraflarının birbirlerini kıyasıya yiyecekleri bir zemine doğru gidilmektedir.
Bu açıklamasıyla aslında başbakan R.T.Erdoğan, Gülen cemaat’ini tehdit etmektedir. Başbakanın tehditleri şöyle tercüme edilebilir. Siz yerel seçimlerin de, ‘desteğinizi çekerseniz’ bende sizin yolunuzu keseriz. 


Gerek sermaye olarak palazlanmanın ve gerekse de, ideolojik kumpasların kurulduğu dershaneleri kapatırım demektedir. 
İktidar ve devlet imkânlarından daha fazla pay alma savaşı olarak kendinin hissettiren, AKP, cemaat çatışması, birbirlerine karşı kozlarını kullanma savaşına dönüşmüştür.


Çatışmanın derinleşmesi, demokrasi güçleri açısından da, önem ifade etmektedir. Demokrasi güçleri bu çatışmadan, demokrasi mücadelesi lehine faydalanabilirler.
Gerek AKP ve gerekse Fethullah Gülen cemaat’i, demokrasi mücadelesinin ortak hedefleridir. Her ikisi de, demokrasinin ve demokrasi isteyen toplumsal güçlerin düşmanıdır.


Bu nedenle, düşman güçler arasında oluşacak çatışmalardan, demokrasi mücadelesi için gerekli olan çıkarmaları yapmakla karşı-karşıyayız.
Burada en önemlisi, bu çatışmaları temelinde yatanın, toplumun çıkarları açısından hiçbir şey ifade etmediğini, Türkiye toplumuna analatabilmektir.


Bu çatışmanın temelinde yatanın çıkar, daha fazla rant, daha fazla yeşil sermayenin yoğunlaşmasına yönelik olduğunu, topluma anlatabilme becerisini göstermeliyiz! 
10 yılı aşkın süredir, AKP ve cemaat birlikteliğinin, Türkiye’yi ortaçağ karanlığına mahkûm etme uğraşında olduklarını anlatabilmeliyiz!


Toplumsal sömürünün, Türkiye tarihinde olmadığı kadar fütursuzca, bu birliktelik tarafından gerçekleştiğinin, anlatabilmeliyiz! 
Türkiye toplumsal güçlerinin, gelecek aydınlık günlerinin demokrasi ile kazanılacağını ve ortaçağ özlemi duyan bu birliktelikten kurtulmanın gerekliğini, anlatabilmeliyiz!


Bu nedenle bu çatışmaları yakından izleyerek, çatışmanın daha da derinleşmesi için gereken özeni göstermeliyiz! 
Kendilerini islamcı klikler olarak tanıdığımız bu talancı, rantçı, ortaçağ zihniyetinden kurtulmak için, bu çatışma bir fırsattır.


Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,

  22.11.13