Çetin Altan’ın 1972’de yayımlanan romanı “Büyük Gözaltı”nı okuduğumda, şimdi oğlumun olduğu yaştaydım. 
Büyük Gözaltı”, 12 Mart darbesinin ilk romanıydı. 
44 yaşında bir adamın gözaltına alınışını anlatıyordu. 
Gözaltındaki tutsak, “Adamlar beni bekliyor” diyordu romanda: 
“İyice küçülmemi bekliyorlar. Beni zevkle ezmek için o anı bekliyorlar.” 
Sadece “adamlar” ve “yasalar” değildi onu gözaltında tutan: 
“Korkular, yoksunluklar, tehditler, ayıplar, tedirginlikler, örf ve âdetlerle bezenmiş, sürekli ezildiğimiz, bitmeyen bir gözaltı”ydı bu... 
Büyük gözaltı”da ezilen adam, kendisiydi. 
44 yaşındaydı. 

“9 Mart darbe girişimi”ni destekleyen Devrim gazetesi mensubu olduğu gerekçesiyle, dönemin ordu komutanı Faik Türün tarafından tutuklanmıştı. 
Romanı ödül aldığında cezaevindeydi. 
Hakkında açılmış 300 kadar dava vardı. 
Yıllar sonra romanından söz ederken, şöyle diyecekti: 
İsterdim ki, Türk yazarlarının bir tefrika halinde kuşaktan kuşağa uzayıp giden kahırlı öyküsüne çoktan bir ‘son’ sözcüğü yazılmış olsun. Ama bunu yazmak için bütün ömürlerini gerçek bir özgürlüğün savaşına adamış olan kalemler, şimdiye dek‘Devamı var’ı silemeden ayrıldılar dünyadan...” 

Dün, Çetin Altan’ın oğulları Ahmet ve Mehmet Altan’ın gözaltına alındığı haberini aldığımda, oğlum vardı yanımda... 
Biz de “Büyük gözaltı”ndaydık ailece... 
12 Mart’ta Çetin Altan, 9 Mart darbe girişimini desteklemekle suçlanmıştı. 
45 yıl sonra oğulları, 15 Temmuz darbe girişimini destekleme iddiasıyla gözaltına alınıyordu. 
Tarihler, isimler, nesiller değişiyor, “bir tefrika halinde kuşaktan kuşağa uzayıp giden kahırlı öykü” değişmiyordu. 
Bayrağı babasından devralan Ahmet Altan’ın, bir televizyon programında darbeyi haber verdiği söyleniyordu. 
O programda, korkuların sadece muhalifleri değil, iktidardakileri de -hatta daha çok onları esir aldığını anlatmıştı Ahmet: 
“Güçlü olmamak önemli değil de, haklı olmamak fena... Seni hapse atsalar bile haklılığını elinden alamazlar. Ama haksızsan, Saray’da da otursan her an, her şeyini elinden alabilecekleri, seni yargılayabilecekleri korkusuyla yaşarsın” demişti. 
Bu kadar ağır bir baskı, ancak o kadar büyük bir korkunun eseri olabilirdi.

***

Haberi aldığımda oğluma baktım: 
Kitabımın sonunda yazan, “devamı var” satırını gördüm alın yazısında... 
Ama tarihin başka bir dersi var: 
Çetin Altan’ın sorguda küçülmesini bekleyen “adamlar”, ezdikçe daha da büyüttü onu... 
“Büyük Gözaltı”, şimdi Fransız liselerinde “her çeşit baskıya özel bir eğilimi olan bir toplumun öyküsü” diye, ders kitabı olarak okutuluyor. 
Çetin Altan’ı tutuklatan Faik Türün, 80 darbesinden önce Cumhurbaşkanı adayıydı. 
Adını hatırlayan var mı? 
“Sürekli ezildiğimiz bu bitmeyen gözaltı”da, kahırlı öykümüze bir “son” yazılamadı belki; ama haklı olmayan güçlülerin nihai yenilgisini de hiçbir şey engelleyemedi. 
Yine öyle olacak. 
Hiç kuşkunuz olmasın.