İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımı yoktur, olamaz. Geçmiş sorgulanmadan acılarımızın ortaklığında buluşamayız. Geçmiş bu günün önsözüdür.

Federal Almanya Parlamentosu, bir çekimser ve bir ret oyuna kar
şı neredeyse bütün partilerin oy birliği ile Ermeni-Süryani soykırım yasası kabul etti. 1915-16 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nun iktidar gücü İttihat-Terakki cemiyeti paşaları tarafından Hıristiyan azınlıklara uygulanan soykırımın hatırlanması ve anılması yasası parlamentodan geçti (Ve böylece 30’dan fazla ülke Ermeni soykırım yasasını kabul etmiş oldu).

Kayser Almanya’sının Osmanlı ile doğrudan bağlantısı vardı. 1. Paylaşım Savaşı’nda İttihat-Terakki’nin savaş ortağı idi. Çünkü Almanya’da Ortadoğu pazarında olmak istiyordu. Dolayısıyla 1. Paylaşım Savaşı’nda bütün cephelerde Osmanlı ve Alman Komutanları birlikte karar veriyor, Genelkurmayları ortak hareket ediyordu. Osmanlı Ordusuna bütün silahları Kayser Almanya'sı sağlıyordu. Alman Devleti, çıkarları uğruna göz göre göre yapılan soykırıma göz yumdu; İttihat-Terakki’nin bu zulmüne ortak oldu. Kayser Almanya'sı 1915-16 soykırımın suç ortağıdır.

Alman Dışişleri Bakanlığı'nın Siyasi Arşiv belgelerinde “ Bizim bir hedefimiz var. Türkiye’yi bizim yanımızda tutmak. Ermeniler yerle bir olsun ya da olmasın; bizim için fark etmez" denmektedir. (Alman İmparatorluğu Başbakanı Theobald von Betmann Hollweg, Kaynak Wolfgan Gust.) Alman parlamentosu, 2 Haziran 2016 günü geçmişi ile yüzleşti; suç ortaklığını kabul etti. Madem geçmişiyle yüzleşti, hatırladı ve hatırlattı; nasıl ki Yahudi soykırımını kabul edip 150 milyar Mark tazminat ödemişti, devamı da gelmeli.

Yeşiller Eş başkanı Cem Özdemir’in hazırlayıp Parlamento'ya sunduğu bu yasa tasarısının kabulü Almanya’nın saygınlığını artırdı. Dilerim bu karar ve bu yasa Almanya da yaşayan Türkler, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler, Nasuriler arasında dostluk ve sevgi bağlarının güçlenmesine, barışın gelişmesine katkıda bulunur. Bu kararın ve yasanın ortak acılarımızın dinmesine vesile olmasını diliyorum. Umarım, barış içinde özgürce yaşanabilen bir dünya yaratılmasına bir katkı olur. Herkes elini vicdanına koymalı, kin ve nefret duygularından arınmalı; savaş ve kindarlık söylemleri değil, barış demelidir.

Ermeni-Süryani halkını koruyan, sahiplenen; her türlü yardımı yapan, evlerini açan, aşevi kuran güzel insanları saygı ve sevgiyle anıyorum. Bu güzel insanları her daim sahiplenen Ermenileri ve Süryanileri kutluyorum.

Kütahya Valisi Faik Ali Ulusoy, Kastamonu Valisi Recep Bey, Yozgat Valisi Cemil Bey, Erzurum Valisi Tahsin Bey gibi pek çok Osmanlı bürokratı imha emirlerini uygulamadılar. Örneğin, Malatya Belediye Başkanı Azizoğlu Mustafa Ağa belki tehcir'i engelleyecek yetkiye sahip değildi, ama birçok kişiyi evinde sakladı ve İttihat-Terakki Cemiyeti mensubu birinin oğlu tarafından “gâvurları” koruduğu için öldürüldü. Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi Bey, Beşiri Kaymakamı Muavini Sabit Bey, Basra Valisi Ferit Bey, Müntefek Mutasarrıfı Bedii Nuri Bey ve Gazeteci İsmail Mestan, İttihat-Terakki Cemiyetinin ileri gelenlerinden Diyarbakır Valisi Dr. Reşit Bey’in emirleriyle öldürüldüler.

Diyarbakırlı Posta müdürü Vehbi Efendi, Midyat Kaymakamı Nuri Bey, Çermikli Muhammet; pek çok Süryani ve Ermeni’yi evlerinde saklayarak ölümden kurtardılar. Keza Konyalı Mevleviler, Trabzon ve Kastamonulu bir kısım Sünni Türk halkı, Kızılbaş-Alevi Kürdler’de Ermeni ve Süryanileri korudular.

Milliyetçilik ve dincilik halklar arasında  düşmanlık üretiyor! Türkiye’de "soykırım” kararını protesto eden Türkçü ve Dinciler " En Güzel Ermeni Ölmüş Ermeni” diye slogan atarak gerçek yüzlerini göstermekten geri kalmadılar.      

4 Haziran'da Berlin’de "Bayrağını al da gel yürüyüşü" düzenleyen Türk dernekleri; Türkiye ve Azerbaycan Bayraklarını sallayıp “Türkler soykırım yapmaz” sloganı attılar. Mitinge üç bin kişi katıldı ve berabernamaz kıldılar, İstiklal Marşı okudular. Bozkurtlu ve 3 Hilal’li ve Alem Nizam bayrakları taşıdılar. Mitinge katılanlar arasında bir zamanlar Yeşiller milletvekili olan Ozan Ceyhun’da bir konuşma yaptı (Yeşillerden SPD’ ye, SPD’den de AKP’ye uzanan bir politik yelpazede yer aldı).

Devletin resmi tezlerinin dışına çıkamayan bir toplum, açık toplum haline gelemez. Bu topraklarda kazılmamış Ermeni-Süryani evleri, kiliseleri, mezarları yoktur. Üzerinde yaşadığımız topraklarda, toprak altından sesler geliyor. Bu sesler duyulmaya başlandı. Faik Ali Ozansoy’lar, Azizoğlu Mustafa’lar umut olmaya devam ediyor. Bu topraklar adaletli bir yaşamı bekliyor. Milliyetçilik ve dincilik halklar arasında düşmanlık üretiyor!

 İsveç Türk İşçi Dernekleri Federasyonu mitinglerde şiddet ve nefret dolu açıklamalar yaptı. Stokholm- Sergel Meydanın da yapılan miting de Ermenilere “ÖLÜM”,“ÖLÜM”,“ÖLÜM” diye bağıran bir  federasyon başkanı.  Düşünsenize söyle bir; ölüm çağrısı yapan Türkçü - Dinci  dernek yöneticileri hem de İsveç'in başkentinde ölüm çağrısı yapıyor.

Halklar arası ilişkileri zehirlemek isteyen kindarlar, nefret duyguları yaratıyorlar. Ermeni, Süryani, Kürd, Türk adı ne olursa olsun tüm milliyetçiliklere karşı emekten yana, emeğin dayanışması olmalıdır. Dinciliğe ve milliyetçiğe açık şekilde tavır alınmadan insan olunamaz, yeni soykırımlar önlenemez.

Türk milliyetçilerinin, küfür ettikleri Ermenilerin malları ile zengin oldukları bilinmektedir.Bu yüzden, Osmanlı tapu arşivleri açıklansın isterim. 
İnsanı temsil etmek önemlidir sorumluluk ister. 

İnsanı temsil eden iyiler, iyiliklerini koruyorlar ve kötü olanlar, kötülüklerini yapmaya devam ediyorlar...