Üniversiteye yapılan atama ve polis saldırısı, aslında ülkenin her ilerici mevziisine ve kesimlerine yapılan saldırıların bir devamıdır. Bu açıdan yapılanları, genel olarak gericiliğin, ilerici olan her şeyi fethetmesi olarak da okuyabiliriz.  

Aslında bu saldırı, Padişah taraftarlarının, 1908 de ki İttihatçıların devamcılarıyla birlikte yürüttükleri demokratik olan her mevziiyi işgal hareketidir.  

Osmanlı Devlet kırıntılarının toplumu gericileştirme projesidir bütün bunlar.  

Devleti yöneten iki kamp vardır:  

1-) Osmanlıcı, Mandacı(emperyalistlerin sadık hizmetkarları), Şeriatçı(İslamcı), yağmacı-gaspçı-üretmeyen yani feodalizmi temsil eden Osmanlıcı takımı;  

2-) Bunlar da iki kamptır: a-) başını İttihatçıların çektiği, ırkçı, kıyıcı faşistler, b-) başını M. Kemal’in çektiği yarı-cumhuriyetçi, yarı İslamcı, yarı-ırkçı, ulusalcı yani kapitalist sistemi savunan takım.  

1908 ‘den buyana ülkemizde ilerici üç büyük hamle gerçekleşmiştir:  

Birincisi 1923’de cumhuriyetin ilanı ve Sultanlığın kaldırılmasıdır. Fakat bunlar, kendi solundaki güçleri ezerek, feodalizmi tasfiye etmeyerek,  Avrupa’daki laiklik ilkesini uygulamayarak ve uluslaşmayı ırkçı bir çizgi ile sürdürerek yarı-cumhuriyetçi kalanlardır. 

İkinci İlerici adım 1961 Anayasasıdır. Irkçılığı içinde taşıyan bu anayasa aslında, 1923 yılındaki devrimci dönüşümün gericiliğe bir tepkisidir. Fakat Kürtleri, toplumsal hafızan silme, yok sayma hamlesiyle demokrasi barajında büyük bir çatlak yaratmıştır. Böylece demokrasi saflarında olması gereken Kürt halkını gericiliğin kucağına itmiştir. Böylece zaferi engellemiştir. Ayrıca bu adımın sağladığı nispi özgürlükler giderek ve adım adım geri alınmıştır. İşte bu açıdan 12 Mart, 12 Eylül ve AKP iktidarına, 1923 ve 1961 Anayasasına karşı olan tepkinin adıdır diyebiliriz. 

Üçüncü İlerici adım ise 68 gençliğinin 1965-73 ve 1975-80 yılları arasında ki atılımıdır. Arka arkaya dalgalar halinde toplumu etkisi altına alan bu devrimci dalga, kitlelerle buluşmayı beceremediği, özellikle ithal teorilere itibar ettiği, ideolojik-kültürel gelişmişlikten yoksun olduğu ve de ortak-birleşik örgütlenmeyi beceremediği için gericiliğe karşı bir başarıya kitlesellik ve örgütlülük anlamında imza atamamıştır 

Şimdi tüm bu tecrübelerin ışığında kalıcı ve sonuca gidici Demokrasi Cephesinin kurulması gerekmektedir. Anti-gerici bir cephemiz olmadığı için demokrasinin kırıntısının olduğu her kesim bu savaşı kendi kulvarlarında sürdürmektedir. Kadınlar, işçiler, çevreciler, öğrenciler vb.leri. Bunun dışına çıkan Kürtler, toplumsal muhalefetin demokrasi savaşçıları olarak öncülük görevini sürdürüyorlar. Onların bu hamlelerine gerekli cesaret ve adımları atamayan veya ürkek davranışlarla cevap veren CHP, demokrasi güçlerin yedeği haline gelmiştir.  

CHP’nin demokrasi mücadelesindeki son durağı seçimlerdir. Ülkemiz NATO konsepti gereği seçimlere gitmek zorunda. Fakat gericiler iktidarı vermeyeceklerdir. Bu seçim, belediye seçimlerine benzemez. Bu açıdan CHP’nin, demokrasi savaşı adına etrafına topladığı milyonlar onun iktidar olacağını beklemektedir. İktidarı alamadığında dağılacaktır. Dağılmamak için belki sokağa çıkmak zorunda kalabilir. Fakat emperyalistler, CHP’nin imdadına yetişmezse partinin bu koşullarda ciddi bir geleceği olmayacaktır.  

İnsanların açlıktan, yoksulluktan intihar ettiği, geçim sorununu yaşamayan kimsenin kalmadığı, insanların kaçırılıp işkence edildiği, helikopterden atıldığı, bugün dünyadaki en kötü Pandemi sürecinin yürütüldüğü ve ölümün 120 bini bulduğu, ekonomik krizin, yandaşların ve kendilerinin yurt dışındaki paraları getirtilerek hafifletildiği, çocuklar, kadınlar, öğrenciler, üreticiler, Kürtler, sosyalistler ve dürüst kalan tüm insanların hapse gönderildiği veya baskı gördüğü bu ülkede eğer seçimler alınamazsa mevcut muhalefet mutlak dağılacaktır. 

Yukarıda belirlediğim tehlikeler karşısında demokrasi savaşının öncülüğünü Boğaziçi öğrencilerinden beklemek aptallığına düşmemek gerekiyor. Ne Yapılmalı?  

HDP ile birlikte en geniş cephe için, kendine devrimci diyenler sadece ve sadece bu iktidara ve onun saldırılarına karşı öz savunma taktiklerini hayata geçirecek dönüşümlü demokratik bir birlik kurmalıdırlar.   

Bunu başarabilmek için de TÜRK-İSLAM SENTEZİ tezini CHP ve İYİ Parti’nin bu birlik sürecinde yok saymaları gerekiyor. Eğer bu başarılamıyorsa bilin ki bu tezden vazgeçmedikleri içindir. 

İşte o zaman yeni bir dünya kurulacak ve orada, yeni demokrasi savaşçıları mücadeleyi omuzlayacaktır.