1 Haziran! Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlileri’nin 100. Nöbeti ve Öğrenci Direnişi’nin 149. günü.

Tam da bugün, kampüse nöbet çadırı kurmak isteyen 30-40 kişilik öğrenci grubuna yüzlerce polisin saldırdığı, üniversite kapısına kilit vurulduğu bir gün oldu.

Tam da bugün, bütün öğrencilerin ve öğretim görevlilerinin direne direne kapıyı açtırdıkları: “Çeteler Serbest, Boğaziçi Ablukada” diye haykırarak, bu kilitleri söktürdükleri gün oldu.

Tam da bugün, öğrencilerin üniversitelerinin adını; “Boğaziçi Açık Cezaevi” koyarak, hallerini satirelerle betimledikleri bir gün oldu.

Tam da bugün, öğrencilerin; “Okulumuz bitince, savaş muhabiri olmaya karar verdik. Bu okulda yeterince deneyim edindik” dedikleri bir gün oldu.

Tam da bugün, öğretim görevlilerinin; “Bir günlük nöbet, yüz günü buldu. Bin gün de olsa gitmeyeceğiz. Kabul etmeyeceğiz, vazgeçmeyeceğiz” dedikleri bir gün oldu.

***

Ahali Peker videoları peşinde koşarken, bu gençler; Alaaddin Çakıcı’nın Melih Bulu’ya yazdığı kamuoyuna açık mektubunu yayınladılar. Çakıcı Bulu’ya “İstifa etmeyin, arkanızdayız” diyordu.

Ahali Peker videoları peşinde koşarken, çetelerin İnsan Hakları ihlallerinde oynadıkları rolü, çeyrek asrı aşkın bir zamandır kamuoyuna duyuran; bu duyuruları sebebiyle mahkeme salonlarından dahi atılan, sürekli ağır para cezaları ödeyen, hatta hatta hapse ‘tıkılmaları’ reva görülen; Dr. Şebnem Korur Fincancı ve Av. Eren Keskin kısa kısa açıklamalarda bulunuyorlardı.

Ahali Peker videoları peşinde koşarken, mahkemeye çıkacak olan öğrencilerini desteklemek üzere Adliye’de hazır bulunan, Boğaziçi Ü.nin hukukçu Feyzi Hocası’nın mesleği askıya alındı! Bütün öğrenciler hocalarını kucakladı. Belki de Feyzi Hoca, hukukçuluğunu icra edebildiği en büyük sevgi selinde tekrar dirildi; mesleği, tekrar hayatla ete-kemiğe büründü!

***

Ahali Peker videoları peşinde koşarken; bu büyük ve durdurulamaz sevgi seli, çok azımızın yüreklerine aktı. Bizleri iliklerimize kadar titretti ve diriltti.

Öğretim Görevlileri, öğrenciler ve aileler arasındaki, yani kuşaklar arasındaki sevgi seli; hepimizin bir şeyler öğrenmesi gereken, tarihte az rastlanabilecek bir akış içerisinde halbuki!

Onlar; bu ablukayı çoktan dağıttılar bile.

Beş aydır süren bir direnişte; birbirlerini saydılar, sevdiler. Birbirlerinden öğrendiler.

Bedeli ne olursa olsun hiç kimseyi ötekileştirmediler. Ve elele yürüdüler.

Bir kuşak, yani Öğretim Görevlileri; öğrencileri arasında hiçbir ayrım yapmadan, “Öğrencilerimizi Serbest Bırakın” demekten usanmadılar. Mesleklerinden oldular. Nöbetlerinden vazgeçmediler.

Henüz gözle görülür somut bir kazanımları olmasa dahi, bu ablukayı çoktan dağıttılar ve kuşaklar boyunca yitirilemeyecek muazzam bir manevi kazanımın yapıcıları oldular.

Selam olsun, o memlekette sevgiyle-bilinçle kenetlenenlere!