Etrafı denizlerle çevrili dört mevsimi yaşayabileceğiniz, her mevsimin kendi için güzelliklerini bir arada bulabileceğiniz, açık hava müzesi. Avrupa ile Asya kıtası arasında köprü görevi üstlenmiş, yer kürede yaşayan birçok medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir ülkedir benim ülkem Anadolu, Mezopotamya.

Usta şair Nazım Hikmet Ran, ne güzelde tarif etmiş, bu ülkeyi;

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim...

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...


Bir ülke bu kadar güzel olursa, bir Şair ve Ozanın dilinden bu kadar güzel tarif edilir. Şiirlere konu olur dillerden dillere dolaşır. Bugün bu güzelim ülkemizin acınası, virane, vahşetin kol gezdiği, acılarla anıldığı süreçteyiz. Ülkemizin bir coğrafyasında, güneş ışınları yerine lezar güdümlü bombaların, silahların egemen olduğu bir havanın varlığını görünce, ne söyleyebiliriz?

Ülkemizin yönetimine egemen olmuş bir zihniyetin, çocuklarımızı korumayı değil de, onlara tecavüz edenlere, 'af çıkarma' uğraşında olduğunu gözlemleyince şaşkınlığımız gizleyemiyoruz. Bu durumun yandaş medya kurumları tarafından bir, 'maharetmiş' gibi manşetten verilince ne yapabiliriz?

Bir ülke düşünün, tecavüz ve cinsel istismar 'sıradan' ve 'olağan' bir vaka olarak görülmesi, sadece insanların sabrını zorlayan bir davranış olarak yer almaktadır. Bu vb. olumsuzluklarda toplumsal teki dahi sınırlı alanda kalmaktadır. Bazen insanın aklına, çıkarılmak istenen kanun teklifinde ısrarcı olanların durumlarının araştırılması gelmektedir. Kendi geçmişleri incelendiğinde, 'taciz ve tecavüz' izleri mi, bulunabilir? Sorusu aklımız karıştırmaktadır.

Bakır madenini çıkarırken, biraz daha karlarına-kar katmak için, insanlarımızın alın teri ve emeklerini sömürmeyi yeterli görmeyenlerin, canlarını da almak için çaba harcamalarını nasıl açıklayabileceğiz.

Bu katliam, (maden kazası) karşısında yetkililerin, ''ihmal göremedim'' türünden açıklamaları, vurdum duymazlıkları, havuz medyasının, yaşanan katliamı 'umursamayan' ama iş makinelerini, 'önemseyen' haberleri öne çıkarması, insanı çileden çıkarır cinstendir. Ekonomik kriz çanlarını bangır-bangır çalarak gelmektedir. ABD doları ve yabancı para cinsleri başını almış gidiyor. Sadece bu nedenle ülkemiz insanları her gün fakirleşerek, yaşamlarından bir şeyler kaybetmektedir.

Savaş konsepti, katliamları, suçsuz günahsız insanları cezaevlerine doldurup, işkencelerden geçirdikleri yetmiyormuş gibi birde buna insanlık tarihi açısından kara leke olarak anılan, idam cezasının tekrardan, 'gelmesi' için yoğun çaba sarf eden devlet anlayışına sahibiz.

Muhalif olmak, yönetenler tarafından, 'FETÖ'cü, PKK veya PYD'li olarak, suçlanmak' için yeterli neden olarak görülmekte ve vahşice saldırılara maruz kalınmaktadır. 15 Temmuz askeri darbe girişimi bahane edilerek uygulamaya sokulan, OHAL ve KHK Kanun Hükmünde Kararnameler marifetiyle toplum sindirilmeye, silikleştirilmeye özenle çalışılmaktadır.

AKP devleti ve Saray tüm çabalarını, 'türk tipi' başkanlık olarak ifade edilen, aslın açık faşist diktatörlüğün hedeflendiği bir sürece doğru eğrilme bütün hızıyla devam etmektedir. Ülkenin faşist partisi olmakla ünlenen MHP bu konuda görevlerini yeterince yerine getirme çabasındadır.

Ülkemizin uluslar arası plandaki konumu yerlerde sürünmektedir. Evrensel düzeydeki insan hakları kurumları her gün ülkemiz Türkiye'deki, gelişmelerden rahatsız olduklarını ve endişelendiklerine ilişkin açıklamalarda bulunmaktadır. Bu açıklamalar karşısında, ülkemizi yönetenlerin, arsızlıkları, yüzsüzlüklerini hamaset gösterisi yaparak geçiştirmeye çalışmaları, insanı çileden çıkarak cinstendir. Peki, böyle bir ülke, Nazım Hikmet Ran'ın anlattığı, Şiir'leştirdiği ülke olabilir mi? Mevcut yönetim tarzı, Şairin dizelerinde ki, ülkenin yönetimine uygunluk arz etmekte midir?

Güzelim ülkem Anadolu, Mezopotamya, vatanımız, yönetimine çöreklenmiş yobaz, gerici, faşist güruhlar tarafından çığrından çıkmıştır.

Bir ülke düşünün ve şiirlere kaynaklık etmiş. Bugün yaşamın zorlaştığı ve ülkeyi terk ederek uzaklaşmak isteyenlerin çoğaldığı bir ülke ve bu ülkeyi yönetenlerin içinde bulunduğu ruh hali, onlarla birlikte aynı ülkede bir arada yaşamak, ne kadar zordur?

21.Kasım 2016