Timsah kendi yavrusunu afiyetle yedikten sonra, gözlerini ıslatır, gözyaşlarını akıtırmış. Bu vaka canlılar arasında pekte yaygın olmayan ve istisna olan bir vakadır. Kabul edelim ki, timsah bir hayvandır. Kendi yavrusunu midesine indirdikten sonra, gözyaşları döküyor.

Vahşi kapitalist sistemin ve temsilcilerinin gözyaşlarını nasıl bir ifade tarzı ile açıklayacağız? Geçtiğimiz günlerde Suriyeli mültecilerin Adriyatik, Akdeniz ve Ege sahillerinde yeni yaşamla buluşmak için verdiği çabaları sonucu yaşamlarından olduklarını bilmekteyiz. Savaşın verdiği hasar, Kobane de İŞID zulmünden kaçarak, zorunlu olarak topraklarını yurtlarını terk eden yoksul eden, yaşanılan dramatik yaşamlarını,Türkiye'yi terk ederken, yaşamlarından omlarını nasıl açıklamalı bilemiyorum.

Bunlardan bir tanesi de, 2 çocuklu 4 kişilik Kobane'li Kurdi ailesidir. Kurdi ailesi iki küçük çocuğu ile birlikte yeni bir yaşam için yola çıkmışlardı. İnsan tacirleri, Kurdi ailesini, yanındakileri ile birlikte Ege'nin karanlık sularına terk ederek, kendi elde ettikleri birkaç kuruşu paylaşma derdindeydiler.

İşte kapitalist zihniyet budur. Birkaç kuruşluk çıkar için, başkalarının yaşamlarını hiçe sayan, dahası kendi çıkarları için, 'kurbanlarının' daha yaşamlarının ilk yaşlarında olan çocuk olmalarını da, önemsemeyen ve kendi vahşice duygularının esiriydiler.

Basına, sosyal medyaya, kamuoyunun gündemine bir Fotograf 'bomba' gibi düştü. Başta havuz medyası olmak üzere, uluslar arası ve burjuva medya kurumları bu Fotograftan yola çıkarak, 'gözyaşı dökmeye' başladılar. Bu gözyaşı dökme kervanına vahşi kapitalist sermayenin birçok çevresinde eşlik ederek, kirpiklerini ıslatma uğraşına girişmişlerdir.

Bu Fotograf da yer alan, Kobaneli Kurdi ailesinin fertlerinden henüz 3 yaşında olan, Ege denizinde boğularak kıyıya vuran küçük cesedi ile vicdanları sızlatan ALAN (Aylan) çocuğun görüntüsüdür. Fotoğraftaki görüntüden etkilendiğini ileri süren kapitalist dünyanın temsilcilerine sormak gerek, döktüğünüz gözyaşları, timsahın döktüğü gözyaşından farkı var mıdır?

Kurdi ailesi ve milyonlarla ifade edilen, başta Suriye olmak üzere Orta doğu ve Afrikalı mülteciler, durup dururken kendi ülkelerini, topraklarını, evlerini keyfi olarak mı terk ettiler?  Adriyatik, Akdeniz, Ege'nin karanlık, soğuk sularında yeni bir yaşam alanlarına ulaşmak için, yaşamdan olan binlerin sorumlusu, sermaye çevrelerinin, Petrola olan aşkları ve katlanacak sermayelerinden bağımsız düşünebilir miyiz? Peki, silah baronlarına, insan tacirlerine söylenecek sözümüz yok mu?

Silah baronları ürettikleri envayi türlü ölüm makinesi, silahları bu silahlara sıradan bir meta gibi sarılarak pazarlayan tüccarlar, insanları da pazarlamada, 'ustalaşmış' tacirler ve kadınları bir meta gibi, 'satan' 'alan' gerdanları kalın, göbeği sarkmış, hayvani iştahı olanlar sorumlular arasındadır.

Elbette politikacılara da bir sözümüz olacaktır. Yaşanan tüm dramların, ölümlerin sorumlusu kapitalist sermaye çevreleri ve onların hizmetinde kusur etmeyen politik figüranlardır. ALAN'ın, fotoğraflarına TV ekranında bakarken, R.T. Erdoğan ve ailesi de, 'çok etkilenmişler' insanın aklı ola da, bu yalanlara inanasın. Suriye ve Kobane topraklarında yaşanan dramlar, kan, gözyaşı,  ölüm, sürgünlerin, karanlık ve soğuk sularda boğularak hayatını kaybedenlerin sorumlusu kendileri değilmiş sanki. Yaşanılan katliam ve dramatik yaşamların sorumlusu, uzayın bir başka gezegeninde bulunuyormuş gibi davranıyorlar. Aynı davranışı başbakan A. Davutoğlu gösteriyor.

Unutmayın baylar. Bu insanlar yurtlarını terk etmek zorunda kaldılarsa, deniz aşırı ülkelerde yaşamlarını korumak ve yeni bir yaşam kurmak için yollara düşerek hayatlarından oluyorlarsa, bunun birincil derecede sorumlusu AKP devleti ve iktidarıdır.

AKP devletinin savaş politikası, mezhepçi, Orta doğu coğrafyasındaki yeniden dizayn edilmesin de, rol üstlenme arzuları, bu insanları kendi yurtlarını terk etme ve mülteci olmalarını sağlamıştır. AKP devletinin, etrafında organize olmuş sermaye çevrelerinin bütün çabaları, kendi talancı, hortumcu düzenlerini ayakta tutmaya yöneliktir. Bu nedenledir ki, Suriye de savaşın uzaması ve yaygınlaşmasından yanadırlar.

Vicdan yapıp, 'döktüğünüz' gözyaşları, Timsah gözyaşıdır. Kurdi ailesinin fertleri ve ALAN'ın (aylan) katliamından birincil derecede sorumlu AKP iktidarıdır. Vicdan yapmanıza gerek yok, yeter ki bu insanların yerlerine, yurtlarına karışmayın. Türkiye de bulunmak durumunda olan mültecilere sadece insanca yaşama hakkı tanıyın, vicdan yapmanızdan daha çok makbule geçecektir.

İnanın sizin bu tavrınız, mültecileri, sığınmacıları koruma amaçlı değildir. AKP devleti hala, vicdan oyunu oynarken dahi, Suriye topraklarını işgale yönelik politik öngörüler peşindedir. AKP kurmaylarının Timsah gözyaşlarına kimse inanmaz. Bu gerçekliği, mülteci konumunda olan sığınmacılar kadar Türkiye halkları da bilmektedir.

Vahşi kapitalist batı dünyası, kendinizi Timsah gözyaşları ile rahatlamazsınız. Elleriniz kanıdır. Ruhunuz kirlenmiştir. Yüzünüz, petrol ve sermaye karışımı katranla kirlenmiştir. Kendinizi aklayamazsınız. Alan (aylan) gibi masum çocuk ve insanların katliamından birincil derecede sorumlusunuz.

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,

Twitter: AliekberP
Facebook: aliekberpektas

6 Eylül 2015