Merhaba saygıdeğer okuyucularım...

Sizlerden uzun bir süre ayrı kalmanın üzüntüsüyle,beni mazur görmenizi diliyor ve affınıza sığınıyorum..

Facebook sayfamdan saygıdeğer sayfa arkadaşım ve çoklarınızın sosyal faaliyetleriyle yakından tanıdığı“ŞÜKRAN JANET RAHAT“hanımefendinin bir sözünü,yazıma başlık yapmamın nedeni,işliyeceğim konu ile,yakından ilgili olmasındandır.. Sizin şahsınızda,bu sözünü kullanmama müsade ettiği için,huzurunuzda teşekkürümü bir boç bilirim.

Feodalizmin hakim olduğu,modern pozitiv bilimi göz ardı eden,çağdaş yaşama adeta savaş açmış,inançlarını iyi kavrayamayan,kaderciliğe sarılmış toplumların bireylerine ne söylerseniz inandırırsınız. Hele birde nükteli gerçek bir“Hatip“ uslubuyla konuşursanız, o cahil toplumun kahramanı olursunuz.. Elbetteki bilgi toplumlarında böyle şarlatanlara prim verilmez. Çünkü toplum, kültür ve bilgi toplumudur..Okuyan,araştıran,gerçeği öğrenen ve fikir üreten toplumdur.. Bilinçlidir..

Bizler; “Sırf duyduk diye,herhangi birşeye,sırf pek çokları tarafından konuşulyor ya da dile getiriliyor diye, herhangi birşeye inanmayalım.. Sırf,herkes yapıyor konuşuyor diye,bizler yapmayalım,konuşmayalım..

Geleneklere inanmayalım..Geleneklerin hepsi doğru ve hoş şeyler değildir. Eğer gelenekler arasında,insanları mutlu eden,onların yararına ise,bazılarını sürdürmek manevi duyguların güçlendirilmesi bakımından, hoştur güzeldir.. Ama öyle geleneklerimiz var ki, onları sürdürmek bireyleri ve toplumu,gerçeklerden uzaklaştırıyor yanlış inançlara sevk ediyor..Hangisini sayayım. Bilhassa islam toplumlarında ve Anadolu'da yaygın olan,insanlar arasında,gerçek dışı, mantığa ve akla sığmayan geleneklerin bizlere kazandıracağı hiç birşey yoktur..

2012 yılında Türkiye'ye izine gittiğimde, araba kiraladım üniversiteden devre arkadaşımı ziyaret etmek için, yaşadığı köye gittim..Arkadaşım şirin bir köyde Ziraat alanında faaliyet gösteriyor.. Nede güzeldir o köy hayatı hepimiz biliriz.. Koyunların,keçilerin melemeleri,öküzlerin sığırların sesleri,köpeklerin havlamaları, horozların ötüşleri ve köy kahvesinde köylülerin akşamları toplanmaları,çay kahve sohbetleri..  Ziyaretimde kadim dostumla hasret giderip tekrar dönem vakti yaklaştı..

Arabama bindim yola çıktım. Kısa bir müddet sonra,arabanın yağ lambasının yandığını fark ettim.. Sağa çektim durdum biraz bekledikten sonra motorun yağını kontrol ettim ve yağ çubuğunu bir çaputla sildim, Motorda yağ eksilmiş,yol üzerindeki ilk benzinciden motorun yağını tamamlarım deyip,hareket etmeden aklıma yıllardır yapmak istediğim bir türlü fırsatını bulamadığım bir fikir geldi..Elimdeki bezi ince ince yırtıp,yakındaki bir ağacın,dallarına bağlamayı düşündüm..Amacım tekrar arkadaşıma ziyaret geldiğimde, o ağaç kutsal bir hale getirilecek miydi denemesini yapmak istedim..

Ve ağacın dallarına 3-5 tane bez (çaput) bağlamıştım..2013 senesinde çok savdiğim üniversitede kader birliği yapmış kadim dostumu telefonla arayıp müsait olduğun zamanda haber ver sana geliyorum dedim..Ne zaman Türkiye'ye gitsem mutlaka benim ziyaret etmemi bekler ve bende arkadaşımla beraber olmaya can atarım.. Arkadaşıma gitmek üzere yola çıktım.Tam köyün girişinde bir sene önce 3-5 çaput bağladığım ağaç, adeta çaputlu ağaç haline getirildiğine şahit oldum..

İnanın ki dostlarım,koca ağaçta,bez-çaput bağlanacak dal kalmamış.. Oradan geçen bir köylüye “Neden bu ağaç çaputlarla bezlerle bağlanmış,nedir bunun hikmeti“diye sordum.. Sorduğum şahıs bana,şu cevabı verdi..“Burada eskiden ermiş bir insanın mezarı varmış,ama mezar zamanla doğal olaylardan kaybolmuş,onun yerine bu ağaç yeşermiş ve manevi değerinin mezarda yatanın mübarek olduğuna inanılıp ve insanlar,bilhassa kadınlar bu ağaca bez bağlıyorlar dilekte bulunuyorlar.“diye cevap verdi..

Köylü anlatırken bir an kendimi suçlu hissetmeye başlamıştım.. Peki dedim;“Ancak ilahi güç olan yaratıcıdan dilek dilenir,ölmüş birisinden nasıl dilek dilenir.? Bunu yapanlar böyle inananlar Tanrıya “Şirk“koşmuş,ölmüş olan kişiyi Tanrısallaştırmış olmuyorlar mı.? diye sorduktan sonra bana“ Vallahi bilmem kardeşim, böyle inanılıyor işte“diye cevap verdi..

Gerçeği desem mi,demesem mi“diye çok düşündüm.. Sonunda söylemeye karar verdim..Sorduğum kişiye olayımı anlattım.. Köylü vatandaş,gülmeye başladı.. “Niye gülüyorsun.? diye sordum.. Adam gülmekten cevap veremiyor konuşamıyordu..Sonrasında gülmesi geçince “Vallahi kardeşim sen bir alem adamsın,ben kendi aptallığıma gülüyorum“dedi.. Niye.? dedim.. Ya kardeşim bende bu ağaca bez bağladım,dilekte bulundum,o da yetmezmiş gibi karımı gönderdim,ne zaman buradan geçsek eşim,hemen bez bağlar dilekte bulunur, onun için kendime gülüyorum“ dedi..

Sonra sorduğum köylü vatandaşla arkadaş olduk „Peki bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun.? diye sordum..Ve bana; Ben bu köyde yaşıyorum,yarından itibaren gelip bez bağlayanları görürsem gerçeği anlatacam“diye cevap verdi.. „Aman haa beni ele verme,bir dahaki arkadaşıma ziyaretimde,köylülerin hışmına uğrarım“diyerek ricada bulundum..Bazı engeller yüzünden 2013 yılından beri arkadaşıma ziyarete gitmek kısmet olmadı..Bu sene gittiğimde ziyaret edeceğim..Bu durumdan arkadaşıma hiç bahsetmedim..

Saygıdeğer okuyucularım,böyle davranışlar zamanla toplumda yerleşiyor,gelenek haline geliyor..Kutsal bir hâl alıyor..Araştırmadan,bilmeden,körü körüne yanlış inançların, alışkanlıkların peşinden koşuluyor..Kaldıki, inançlı kişi ancak, inandığından yardım dilemesi gerekirken,inandığını unutup araya ruhbanlar koyma ihtiyacının,bilgisizlikten cehaletten kaynaklandığı aşikardır.  Çünkü geleneklerin pek çokları, pek çok jenerasyondan beri süregelmekte olan toplumda yerleşmiş alışkanlıklardır..Burada asıl olan,bilimi ve bilgiye önem vermeyen bilgisiz toplumların durumları içler acısı bir halidir..Elbette böyle toplumların önüne,elinizde kutsal kitapla çıkarsanız onları peşinizden getirebilirsiniz. Hatta,o din tüccarları elinde din kitabı ile Allah ile kandırması konuşmalarını inandırması, çok daha kolay olur..Çünkü bu kategorideki toplumlar buna müsaittir..

Ancak, gözlemler ve analizler sonucunda,bir nedenden dolayı oluşan birşey tespit edilirse ve bu da birşeye hizmet eder,birinin yada herkesin pozitif yararına olursa,o zaman onu kabul etmeliyiz ve bu kabul ettiğimize inanmalıyız ve yaşamalıyız. Çünkü bu, bilimsellik içerir..Bilimin ışığında ispatlanmış herşey,gerçek olandır. Gerçeğin ta kendisidir.

Birey olarak,bir konu hakkında bilgi donanımına sahip olunması,araştırılması, kaynaklarına inilmesi ve sonra mantığımız ve aklımızla, doğruluğuna karar veilmesi gerekmez mi.? Çağımızda artık,pozitif bilimlerin ne derece bizleri doğruya götürdüğü gerçeği su götürmez bir gerçektir.Ne varki bilime ve akla değer vermeyen toplumlar,bilime ve akla değil, bu tip toplumları yöneten muktedirler ve sözde aydın kanaat önderleri insanlara hurafelere inandırılmaktalar,dinin özünden uzaklaştırılarak,kendi şahsi maddi çıkarları için, makam,mevki ve konumlarını korumak için,saltanatlarını sürdürebilmeleri için,bilgisiz topluma ihtiyaçları vardır..İnasanların manevi inançları üzerinde,operasyonlar yaparak yanlışlarla,yalanlarla,onları kandırarak,kendi çekim alanlarında tutabiliyorlar..

Gözlemlediğinizde bu insanların tamamına yakını,konu hakkında bilgi sahibi olmayan,hatta çoklarının inandıkları dini bile bilmeyen,kavramayan verdiği mesajları içselleştirmeyen,araştırmayan,okumayan bireylerden teşekkül eden toplumlar olarak karşımıza çıkıyor.. Bilim başını almış gidiyor,cehalet ve dinler eteğine yapışmış engelliyor. Feodal yapı,bir toplumu örümcek ağı gibi sarmış ise,o toplumun bireyleri çağdaşlıktan ve medeniyetten uzaklaştırılmış,geri bıraktırılmış,aklını ve bilimi ön planda tutmayan,kaderci bireyler yığınıdır..Bu bireyler,okumadıkları için,bilgi sahibi değillerdir ve bilgi sahibi olmayan kişinin de fikri olmayacağı aşikardır.. Halbuki ilahi yaratan en üstün varlık canlı olan insanoğlunu tarifsiz mucizelerle donatmıştır..

Göz vermiş,görsün diye..
Kulak vermiş,duysun diye..
Dil vermiş,konuşsun diye..
Akıl vermiş,düşünsün diye..


Mantık kavramı vermiş,hayatında doğru kararlar alsın,kıyaslama yapsın diye.. „İlim Çin'de olsa onu ara bul“ sözünü bilmeyen duymayan kalmadığı halde,bu sözün ilmin ne denli önemli olduğunu anlattığı halde,toplumun bilgi toplumu olmasını önleyen yönetimler eliyle toplum,çağdaş insanca yaşamaktan uzaklaştırılıp,biat eden köleler haline dönüştürülmüşler..

„BİLİM ALMIŞ BAŞINI GİDİYOR,CEHALET VE DİN ETEĞİNE YAPIŞMIŞ ENGELLİYOR“

SAYGILARIMLA..