Kavgayı,

bir yaprağın üzerine yazmak isterdim.

sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye...

Öfkeyi,

bir bulutun üzerine yazmak isterdim.

yağmur yağsın bulut yok olsun diye...

Nefreti,

karların üzerine yazmak isterdim.

güneş açsın karlar erisin diye...

...Ve dostluğu ve sevgiyi,

yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim.

onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye...-Yılmaz Güney-

***

Kavga, öfke, nefret, dostluk ve sevgi!

Hayatımızın neresindedir ki bunların hepsi!

Kavgamızı, öfkemizi, nefretimizi; kimlere yöneltir olduk ki!

Dostluk ve sevgi; yüreklerimizin en derinlerinde fosilleşmeye mi durdu ki!

Hayatımızın neresindedir bunların hepsi!

Karlı bir Nisan gecesindeyiz şimdi!

Bir yanımda; aylardır biriktirilip, koca bir zarfın içerisinde bana gönderilmiş onlarca mahpus mektubu. Yürekleri dışarıda direnen her yürekle birlikte atmakta! Diğer bir yanımda; neredeyse yüzüncü gününe yaklaşan destansı bir direnişte, Boğaziçi Öğrencileri’nin tutuklanıp tutuklanıp serbest bırakılan arkadaş gruplarını omuz omuza karşılayışlarının fotoğrafları.

***

Bir yanımda; dünyanın dörtbir yanında işsiz kalan aç işçilerin, artık Covid-19’la birlikte sürekli ölümle burun buruna direnişi. Hak-adalet denen şeyin, bu tarihsel virajda ne bedellerle tekrar kazanılma mücadelesi. Diğer bir yanımda; ‘Sosyal Medya’nın herkese sunduğu ayrı tencerelerde, ayrı ayrı pişen, omuzomuza pişirilip-omuzomuza tüketilemeyen ayrı yemeklerin koku bunalımı!

Bir yanımda; ‘Sol’ ya da ‘Devrimci Hareket’ olarak genelleştirilerek sınıfa yabancılaşma halinin, samimi-yargılamadan-saldırmadan-hor görmeden yapıcı bir biçimde değerlendirildiği yazılar. Diğer bir yanımda; alışkanlıklara iradi bir vuruş gerçekleştirmeyi, seyirci koltuğunda kınayarak-saldırarak yapabileceklerini umanlar!

Kendi alışkanlıklarına vurma iradesini göstermeyi dahi artık akıllarına getiremeyenler!

***

Bir yanımda; “Polis Her Yerde! Adalet Hiçbir Yerde!” sayfaları açarak, dünyanın dörtbir yanındaki devlet şiddetini, bizzat eylemler içerisinde fotoğraflayıp birbirleriyle paylaşan gençler. (Avusturya’da ya da Almanya’da bir ormanın yok edilmesine karşı çıkan gençlerin gördükleri şiddetle, Boğaziçi Öğrencileri’nin gördükleri şiddet neredeyse aynı.)

Diğer bir yanımda; yıllardır bu ülkede yaşayan Afganlar’ın apansız evleri basılıp basılıp gönderilmelerini protesto eden gençlerin, birkaç gündür süren eylemlerinde polise karşı gösterdikleri direniş sahneleri!

***

Bir yanımda; yaşları ilerlese de, yaşam tarzlarıyla-yürek işçiliğiyle üretmeye devam edenler! Nerede olurlarsa olsunlar “Omuzdaşlık”tan vazgeçmeyenler.

Diğer bir yanımda; hızlı bir şekilde ilerleyen-yaygınlaşan, yanımıza-yöremize sirayet eden, kronikleştiğinde tedavisi mümkün olmayan, hepimizin bulaşmaması için muazzam bir çaba sarfetmesi gereken, “Ben Peşindelik” hastalığında debelenenler.

Pandemi süreci öncesinde de zaten yaygınlaşan; kendi acısından, geçmişinden-yarasından, derdinden, üzüntüsünden başka hiç kimsenin yaşamına dair empati dahi kuramama yabancılaşmışlığı, bugün nerelere vardı? Pandemi süreci öncesinde de zaten tartışılan; “Sınıf” kavramı, kendimizde-hayatımızda nerelere yerleşti?

Dünya sahnesinde, henüz “Ben Peşindelik” hastalığının sirayet etmediği ve ağırlıklı olarak gençlerin-kadınların bize gösterdiği koca bir omuzdaşlık-direniş tablosu var.

Biz olsak da olmasak da, bu tabloyu; kanıyla-canıyla, zılgıtıyla-halayıyla, şiiriyle-sloganıyla... renklendirenler hep olacak.

Bu sahnelerdeki samimiyeti-dürüstlüğü-omuzdaşlığı, yeniden yeniden kendimize katabilirsek; ne mutlu bize!

Onların acılarını acımız bilip, omuzlarımızı onların omuzlarında hissedip, kirlenmekte olan bilincimizi-yüreğimizi yılmadan-yorulmadan, yeniden yeniden temizleyebilirsek; ne mutlu bize!

***

“Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili,

biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü.

Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.

Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk...

Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...

Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.

Yaşamak ne güzeldir be sevgili...

Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek...

Ve o vaz geçilmez sancılarını duyarak hayatın...” –Yılmaz Güney-