Anadolu'nun ender yetiştirdiği hümanist ve toplumcu önder Şeyh Bedreddin hakkında en kapsamlı çalışmayı Alman tarihçi Franz Babinger yapmıştır.

Babinger ömrünün sonuna kadar Bedreddin'in ardından iz sürmüş, 1921'de Bedreddin hakkında yayımladığı doktara tezi sonrası, çeşitli dergilerde hayatı hakkında makaleler yazmıştır. Bedreddin`in idam edildiği Serez'i ziyaret etmiş, türbesini bulmuş, torunu Hafız Halil'in yazdığı Manakibname'yi (Bedreddin`in Hayatı) de orada aramaya girişmiştir. Serez'e gittiği tarihten bir kaç yıl önce Bedreddin`in kemikleri ile türbede korunan kütüphane Kadiri dervişleri tarafından 1924 yılında İstanbul`a götürüldüğünü hayal kırıklığı içersinde öğrendiğinde etkilemez ve soluğu İstanbul'da alır. Bedreddin'den geri kalanları İstanbul'da aramaya başlar.


Kemikler İstanbul'da…



Şeyh Bedreddin'in Mezarı                          Alman tarihçi Franz Babinger

1924'de Daltaban Mustafa Paşa’nın onayı, Osman Bey‘in girişimi, Yunan hükümetinin bilgisi dahilinde Bedreddin türbesindeki kemikler alınarak İstanbul’a getirilmiştir. İstanbul’a getirilen kemikler, ileride uygun bir yere gömülmek üzere bir çinko kutu içinde toprağıyla karışık Sultan Ahmed Câmisinde muhafaza altına alınır. Bir Aralık Çapa’daki Cemaleddin İshaki’nin türbesine defnedilmesi düşünülmüşse de sonradan vazgeçilmiştir. Daha uzun müddet camide durması sorunlu görülmüş, aradan on sekiz sene geçtikten sonra 1942 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında yapılan yazışmalar sonunda Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğüne nakil ve teslim edilmiştir. Bütün bu girişimler gizlilik içersinde yapılmıştır. Kemikler yirmi sene Topkapı Sarayı Müzesi’nin bir deposunda kalmıştır. Kimin tarafından verildiğini bilinmeyen bir dilekçe ile işleme konulmuş ve Bedreddin`in kemiklerini Çemberlitaş’daki Sultan II. Mahmud Türbesi`ne gömülmüştür. Bedreddin'in kemikleri 40 yıl aradan sonra 29.11.1961 tarihinde toprağa kavuşmuştur.


Manakibname'nin izinde..

Babinger, yüzyılların ender yetiştirdiği, Anadolu insanının ve insanlığın kendisiyle her zaman övünebileceği bu harikulade insanın doğrudan doğruya oğlunun oğlu tarafından yazılmış ve ancak son zamanlarda ele geçirilebilmiş tek yazma nüshali Manakibname`yi İstanbul`da aramaya koyulur. Tekirdağlı olduğu tahmin edilen bir kişinin (Kadiri dervişlerinden olabilir mi?), İstanbul Sahaflar Çarşısı`nda bulunan Hulisi Efendiye bir kaç kitap gönderdiğini öğrenir. Bu kitaplar arasında Manakibname de vardır. Eski kitaplara ilgi duyan Muallim Cevdet Bey, Manakipnameyi gördüğünde hemen tanır ve kitabı sahafcıdan 20 liraya satın alır. Kitaptan uzun bir dönem kimseye bahsetmez. Diyanet İşleri Müdürü olan Şerefeddin Yaltkaya, kitaptan haberdar olur ve Muallim Cevdet Bey'den bir kopyasını almayı başarır. Franz Babinger de Yaltkaya'nın edindiği Manakibname'ye ulaşır ve bir kopisini kendisi için almayı başarır. Babinder, elindeki kopyanın basımını Almanya‘da yaparak „Die Vita (Menkıbname) des Schjch Bedr ed-din Mahmud İbn Qadî Samauna von Chalil b. İsmail b. Schejch Bedr ed-din Mahmud, 1943“ adı altında yayımlar.