Sevgili okuyucular,

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, sivil insanların, Kalekol ve Karakollara karşı gösterdikleri direnişlerinde, 3 insan yaşamını kaybetti. Bu insanlar, güvenlik güçlerince, TOMA larla, gaz bombalarıyla, plastik mermilerle, ateşli silahlarla yapılan saldırılarla katledildiler.

Onlarcası bu saldırılar sonucu ağır hasarlar alarak yaralandılar. Gelişmeler göstermektedir ki, Kürt sorunun ‘çözüm’ süreci, ‘barışa’ giden yol, bizzat Türkiye Cumhuriyet Devleti ve AKP iktidarı tarafından dumura uğratılmak istenmektedir. Bizzat devlet güçleri tarafından provokasyon ortamları yaratılarak, ülkemiz yeniden istenilmeyen ortamlara sürüklenmek için, çaba harcanmaktadır. Bu çabayı, başta Devlet güçleri olmak üzere, AKP ve kendine, ‘ulusalcı’ ‘milliyetçi’ diyen kesimlerce, ‘canla-başla’ harcandığı kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.
İnsanlar, sadece sivil direnişlerde bulundukları için yaşamdan koparılırken, paralel süreçte, birileri Diyarbakır 2. Hava kuvvet komutanlığı önünde, direkte aslı bulunan Türk bayrağını indirmiştir.

Bayrağın niçin ve hangi nedenle indirildiğini bir tarafa bırakırsak, her şeyden önce bu girişimin bir provokasyon ortamı yaratmaya, Kürt sorununda, ‘atılan adımların’ önünün kesilmesi ve yeniden çatışmalı ortama sürüklenmesini hedefleyenlerin, ‘ekmeğini yağ sürme’ eylemlerine hizmet etmektedir.

Kendilerine ülkenin, ‘efendisi’ payesini biçen, sermaye temsilcileri, hep birlikte ayağa kalkarak, ‘kutsalımıza dokundular’ O zaman, ‘yakalım, yıkalım’ gerekirse, ‘yeniden katledelim’ yeter ki, ‘kutsalımızı’ korumuş olalım. Aslında korumak istedikleri, bayraktan çok, ‘kutsalları’ kapitalizmin, sermaye egemenliğidir. Sömürü, talan düzenlerinin korunmasıdır.

Bakın, başbakan R.T. Erdoğan ne demektedir? ‘’ Onun bir çocuk olması bizi ilgilendirmez. Bir çocuk bizim kutsalımız olan bayrağa el uzatmaya çalışırsa bunu bir bedeli olacaktır. Çocuktur diye bayrağımıza, kutsalımıza bu şekilde saldırması bizi ilgilendirmez. Bedelini, o çocuk, onu oraya gönderenler ödeyecek.’’

İnsanlar sormaz mı? Daha dün, ‘dağa çıkan’ çocuklar için ucuz edebiyat yapan, başbakan R.T. Erdoğan değiı midir? Başbakan devamla, ‘’çocuk direğe tırmanarak’’ bayrağı indirmiş. Olay, ‘sokakta’ olmamış? Bayrağın bulunduğu yerden indirilmesi, tasvip edilen bir durum, tabiî ki olmamalıdır. Yasalarda konuya ilişkin nasıl bir öngörülen yaptırımlar bilemiyorum. Ama bayrağı bahane ederek, linç girişiminde bulunmak, toplumsal güçler arasında kamplaşmaları, ‘kışkırtmak’ faşizm’dir. Başbakanın açıklamalarını gözlemlediğimizde, toplumu kamplaştıran, insana değer vermeyen, ‘kutsallık’ adına sadece kendi geleceğini kurtarmaya yönelik açıklamalardır. R.T.E. Cumhurbaşkanlığa giden istikametindeki yolda, her şeyi, ‘mubah’
görmektedir.

Bilinmelidir ki, bu tür kışkırtmalar, ülkede onarılmaz yaralar açar. Toplumu kamplaştırmak, bu kamplaşmalardan bir çatışma ortamı çıkarmak, hiçbir ‘kutsalınızı’ koruyamaz!
Bayrak bahane edilerek, gerginlik ortamlarını yaratıp, faşist emellerine ulaşmak arzusu, ülkeye büyük zararlar verir!

Bir anekdotla devam etmek isterim. ‘’Anadolu’da Fırat’ın kıyı köylerinden birinde, ‘cüsseli’ bir kabadayı, kendinden daha güçsüz olan, ‘zavallı’ bir köylüyü sürekli olarak sıra dayağından geçirirmiş. Bir gün, bizim ‘zavallı’ köylü, Fırat’ın kıyısında suyun akışını izlerken, kabadayı kendine yaklaşır ve sorar. Bulunduğu ortama uygun olarak, ‘Fırat neden kuzeyden, güneye doğru akıyor da, tersine akmaz’? ‘zavallı’ köylü sorulan soruya bir anlam veremez; Fırat On binlerce yıldır akmaktadır. Kabadayı ya, cevap verir; ‘ağam bana dayak atacaksan, at, ben nerden bileyim Fırat’ın akışının yönünü. Fırat’ı bahane etmene gerek yok’’

AKP, yeşil sermaye çevreleri, oligarşik düzen, halkların elde ettikleri kazanımlara saldıracaklar. Katliamlarını, ‘makul’ gösterecekler. Bahaneleri, bayrak ‘kutsallığıdır’! Başbakan’da dâhil, tüm sermaye temsilcileri, siyasal figürler, ‘kutsallığı’ korumak adına, savaş kışkırtıcılığa yapmaktadırlar.

Bayrak bahane edilmektedir.

Eğer gerçekten, Bayrağın, ‘kutsallığını’ korumak olsaydı. Taksim gezi direnişi esnasında yerde sürünen, gaz bombalarıyla, TOMA’ların altına alınan, parçalanan, hatta Türk bayraklı yürüyüşe katılmanın, ‘yasaklandığı’ günler unutulmadı. Gezi direnişlerinde, ‘kutsallık’ tatile mi, çıkmıştı?

Samimiyetten uzak, toplumu manipüle etmeye yönelik, sermayenin çıkarlarını korumaya yönelik, ‘kutsallıktır’ bunların bayrak, ‘sevdası’ bu gerçeklik iyi bilinmelidir. Demokrasi güçleri, Kürt coğrafyasında yaşayan halklar, Aleviler, başbakanın bu kışkırtmalarına, kamplaştırmalarına, gerginlik politikasına ve bu politik argümanları kullanan, ‘muhaliflere’ fırsat tanımamalıdırlar.
Bayrak bahane! Talana, yolsuzluğa, rüşvet çarkının dönmesine devam!

İnsan katletmeye, katlettikleri insanların kanları üzerine bayrak kapamaya alışkındırlar! Bunların tüm, ‘kutsallığı’ çıkar ilişkileridir!

Bir sonraki yazımda buluşmak dileği ile

10 Haziran 2014 
Twitter: AliekberP
Facebook: aliekberpektas