Işıl Özgentürk adlı Cumhuriyet gazetesi yazarının Batman’daki Kadınlara yönelik ifadeleri haklı olarak tepki çekti. Aslında yazar aynı yazısında, Batman’lı İpek Er’e tecavüz eden faşist Uzman Çavuş Musa Orhan’a ve de porno çocuk hikâyeleriyle medyada boy gösteren bir diğer faşist Musa Dinç’e de lanet okuyarak değinmiş. Hatta kaybettiğimiz Ebru Timtik’e de. Fakat bütün bu olumluluklar güme gitmiş. İşte tüm olumlulukları bir kalemde etkisiz kılan sanırım içimizdeki virüs yani devletin beynimize yerleştirdiği BARIŞ KARŞITI ırkçılık cipsi olsa gerek. Gel de Barış gününü kutla!  

Aslında Işıl Özgentürk, pornoculuğa ve tecavüzcülüğe değinmiş olsa da çoğu zaman farkına varmadığımız içimizdeki faşizmi yansıtarak ötekileştirilenlerle değil, ötekileştirenlerle ilişkiye girmiş farkında değil.  Bunu yaparken, Türk-İslam Sentezinin 100 yıldan fazladır bilinçaltımıza yerleştirdiği anti Kürtçülük kodlarını kullanmış. Hani şu “ affedersin Ermeni” “Affedersin HDP” türünden dışa vurumlar gibi oda Batmanlı kadınları araştırmadan bölgeyle ilgili dışa vurum yapmış. Hâlbuki Pornoculuktan bahseden yazar iyi bir araştırmacı olsa, çocuk istismarında Batman’ın; Kayseri, Konya, Manisa, Ordu, Düzce, Samsun, Tekirdağ, Kocaeli, Denizli, Bursa, Aydın, Muğla, Tokat, İstanbul, İzmir ve birçok ‘kutsal’ şehirlerden sonra geldiğini görebilir ve bu tespitlere yer vermez ve halklar arasındaki barışa da bir katkı sunmuş olurdu. Ne var ki elinde değil! Çünkü beynimizdeki algoritma savaş tamtamları üzerine kurgulanmış bulunuyor. Çünkü ‘Türkçülük ve İslamcılık bu suçlardan azade olup bunlar tamamen azınlık uluslara aittir’ ezberinden kurtulabilmek beynimizdeki virüsten dolayı öyle kolay olmasa gerek. Yine kadın cinayetlerinde Güneydoğu; Marmara, Ege, Akdeniz ve İç Anadolu’dan sonra geliyor. Evet, araştırmış olsaydı intihar istatistikleri içinde Batman’a rastlamayarak bu ilden bahsetmeyecekti bile. İntihar sıralamasında 2014 yılı itibariyle en yüksek iller şöyle: Tunceli (Dersim), Bingöl, Edirne, Sinop, Kırşehir. Kadın intiharların da herhangi bir istatistik sonuç açıklanmamış. Ama şu açıklama ülkenin her yerinde ki kadın intiharlarıyla( ya da cinayetleriyle) ilgili bizi aydınlatıyor: Nevşehir Barosu Kadın Komisyonu Başkan Yardımcısı Avukat Sema Yurtbilir Yavuz, “kent merkezinde son 2 ay içinde 37 kadın intiharı” olduğunu belirtmiş. Yani bu intiharlar sadece Güneydoğuda ki illerde olmuyor aksine yoksulluğun ve feodalizmin olduğu her yerde artmış durumda. Nedeni de belli: beynimize zerk edilmiş erkek egemen ve İslamcı zehir dışımızdaki herkesi öldürüyor. 

Bugün HDP’nin kadın farkındalığı ve eşitliğiyle ilgili politik kararlılığı tesadüf değil. Siz ister beğenin isterseniz beğenmeyin, Kürtler feodalizmi yıktıkları her yerde aydınlanmanın başını çekiyorlar. Örneğin ülkemizde HDP her alandaki eş başkanlık sistemiyle ve Kürt halkı, devletin baskıcı niteliğini bilince çıkartırken, ülkemizin batısında kendine cumhuriyetçi diyenler ne acıdır ki, arkadaşlarımızı, aydınlarımızı katleden devlete hala biat ediyorlar. Suriye’deki Kürtlerin, İŞİD gibi bir pisliği nasıl yok ettiğini ve bu mücadelede de başrolü kadınların oynadığını unutmamalıyız. Nasıl ki Irak'ta ki feodal Barzani iktidarına karşı çıkıyorsak aynı şekilde batıda yer alan şehirlerimizdeki, ordumuzda ki, bürokrasideki cumhuriyetçi diye akladığımız koyu feodalizme(kadın istismarına, cinayet vb.) de karşı çıkmalıyız. Hoş, Diyanetteki, Dini kurumlardaki cinsel istismarlara karşı çıkarak cumhuriyetçi olunmuyor. Eğer cumhuriyetçi olacaksanız dini, devlet işlerinden ayrı tutmayı yani Diyanet İşlerinin kapatılmasını savunmalısınız. Eğer bunu yapamıyorsanız lütfen kendinize cumhuriyetçi falan demeyin ve susun. Yetmez! Eğer kadınların, yoksulların ve ötekileştirilen herkesin haklarını savunmuyor ve de katledilen Ermeni-Rum-Musevi-Süryani-Keldani halkların, aydınların, devrimcilerin, Alevi ve Kürtlerin faillerinin devlet olduğunu söyleyemiyorsanız kendinize ilerici, sosyal-demokrat vb sıfatlar vermeyin çünkü bize, Kralın soytarıları gibi görünüyorsunuz. Ama yine de milyonları siz soytarıların elinden kurtarmaya azimliyiz! Tıpkı İslamiyet diye bize tanıtılan dinin etkisindeki milyonları diğer soytarıların elinden çekip alacağımız gibi. Halkımızı kazanmak için çaba harcamayanlar, onlara aptal diyerek küçümseyen konformistlerdir. Halkımız cahil bırakılmış olabilir ama tarihsel hafızası onu canlı tutmaya yetiyor. Sadece baskı ve şiddetten kaçınmak ve günlük yaşamı için oportünistçe davranıyor.  

İster Türk ister Kürt ve diğer halklardan olsun, kim ki (solcudur, ilericidir veya devrimcidir) ülkemizdeki Milli Siyaset Belgesini(Kırmızı Anayasayı), her ulustan ilerici, devrimci ve direnenleri yok etmek için kurulan Kont-Gerillayı hesaba katarak siyaset yapmıyorsa bilsin ki, Çözüm Sürecinde olduğu gibi tüm siyasi hedeflerinde başarısız kalmaya mahkûm olacaklardır. Öte'nin 2014 yılındaki muhteşem dönüşünün arkasındaki yatan gerçek budur. Fakat Türk-İslamcılar aslında, görünüşü ve yaptıklarıyla korkunç fakat Uzakdoğu dakik kâğıttan ejderhalar gibidirler. Çünkü haklı ve meşru hiçbir referansları yok. Güney Afrika’daki Apartheid(ırkçı) iktidarı gibi bir gün yok olup gidecekler.    

Ülkemiz yüz yıl boyunca Monarşik ve Oligarşik cumhuriyetlerle yönetilmiştir. 1923’ün bize bıraktığı eksik de olsa Cumhuriyeti demokratik içeriğe taşımak için öncelikle AYDINLANMA Sürecini başlatmamız gerekmektedir.  

Sağcısı-solcusu, ilericisi-gericisi, bizim kampta hiç kimseyi dışlayacak ve küçümseyecek bir lüksümüzün olmadığını bilmesi gerekiyor. Yeter ki ötekileştirenleri karşısına almayan ve yeter ki zalimlere karşı bir çakıl taşı da olsa atabilecek durumda olsunlar! 2023 yılı, sadece zalimlerin değil, aynı zamanda milyonların önünü kesen, elini tutanların da son virajı olacak. Umarız ki her şey seçimle ve güzellikle olur! Ama biliyoruz ki kötüler; güzel sözlerden, seçimlerden anlamazlar, bunları kendilerine hizmet için kullanırlar! Tıpkı bugün her muktedirin Barış gününü kutladığı gibi!  

Eğer, “ 2023’ü bekleyin” diyenler o gün geldiğinde umutları söndürürlerse ve milyonların eli 2023 sonrası serbest kalırsa, fark etmez her halükârda Türk-İslam Sentezini gönderecek olan gemi, yelkenlerini şişirmeye o gün başlayacaktır.