Sevgili okuyucular,

Ülkemiz Türkiye yeni bir sürece, Kürt sorununda barış sürecine yelken açmış yol almaktadır.  Çatışmasızlık ortamının toplumda yarattığı süreci iyi görmeli ve algılamalıyız.


30 yılı aşkındır çatışmaların sürdüğü, Kürt coğrafyasının her karış toprağına genç insanların kanının akması, toplumda, ‘artık bitsin’  bu savaş, ‘akan kan dursun’ seslerinin yüksek sesle dillendirildiği, kamuoyunca bilinmekteydi.


Abdullah Öcalan’la, devlet güçlerinin görüşmeye başlaması ile birlikte, toplumda barışa yönelik umutlar giderek ivme kazanmıştır.


21 Mart 2013 tarihinde yapılan, Newroz Diyarbakır kutlamalarında, Abdullah Öcalan’ın mektubu, Türkiye toplumu tarafından ilgi ile karşılandı. Öcalan mektubunda, silahlara veda olarak algılanan açıklama yapmıştır. Satır aralarında, artık mücadele alanlarının siyasal zemin olduğunu ve mücadeleyi demokratik zeminde yürütecekleri gerçeğinin altını çizmektedir.


Öcalan’ın satır aralarında yer alan,  ‘’Bugün kadim Anadolu'yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır
.’’


Abdullah Öcalan’ın bu açıklaması, ülkemizde ve Avrupa da yaşayan Aleviler ve Alevi örgütleri arasında kuşkuların artmasına sebep olabilmiştir. Bin yıla yakındır Anadolu toprakları üzerinde birlikte yaşadığımız toplumsal katmanların, ‘İslam kardeşliğinin’ nelere sebep olduğunu yaşamsal pratiklerinde bilinmektedir. Aleviler cephesinde bakıldığında, Yavuz dönemi, Koçgiri, Dersim, Malatya, Maraş, Çorum, Sivas Madımak katliamları henüz hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Bu katliamlarda, kendilerine, ‘İslamcı’ diyen grupların ön planda yer aldığı düşünüldüğünde kuşkulanmakta, haksızda değillerdir.


Bugün Suriye de paramiliter grupların, ‘tek bir’ getirerek, Alevi kanını akıtacaklarını, ‘açıklamaları’ tesadüfü olmaysa gerek.

Aleviler bütün bu kuşkularına rağmen barış sürecine gereken desteği vereceklerini kamuoyuna deklare etmiş durumdadırlar.


Geçtiğimiz hafta sonu Almanya’nın Köln şehrinde yapılan Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, AABK 4. Oğlan Genel Kurulunda, Kürt sorununda barış sürecine ilişkin gelişmeleri, mercek altına alarak ciddi bir şekilde üzerinde durmuşlardır.


Barış sürecine ilişkin kritik ve kuşkularını dile getirmekten, çözüm sürecinde Alevilerin üzerine düşen görevleri yapmaya kadar birçok konuda karar alarak, barış sürecinde taraf olduklarını belirlemişlerdir.


Avrupalı Aleviler, Kürt özgürlük hareketinin, demokratik platformda yürüteceği her aşamada yanında yer alacaklardır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, AKP iktidarı karşısında, Kürt özgürlük hareketinin alacağı demokratik mevzide yer alarak ellerinden geleni yapacaklarını açıklamışlardır.


Kürt özgürlük hareketinin, Kürt realitesinin tanınması, Kürtlerin demokratik taleplerinin yerine getirilmesi mücadelesi bir haktır ve kayıtsız şartsız desteklenmelidir.


Bir noktanın da, altını çizmeden geçemeyeceğim. Demokratik Kürt Özgürlük Hareketi olabilir ki, siyasal İslam la, dirsek temasına girdiğinde, Alevi hareketi, siyasal İslamla olan mücadelesin de, aynı orantıda dirsek teması yapanlarla mücadele etme karalığındadır.


Avrupa alevi hareketi şu gerçeğin altını çizmektedir. Alevilerin özgürleşmesi, Kürtlerin özgürleşmesi ile eş anlamlıdır.


Ülkemiz Türkiye’nin demokratikleşmesi, Alevilerin, farklı inanç gruplarının, Kürt ve farklı ulusal azınlıkların özgürleşmesi ile gerçekleşecektir.


Avrupa alevi hareketi bir gerçeği betimlemiştir. Alevilerin özgürleşmesi ve kurtuluşları, kendi ellerindedir. Aleviler kendi yarattıkları demokratik kanlarla, yaratacakları mücadelede, kendilerini özgürleştirdikleri kadar, toplumun özgürleşmesini sağlayacaktır.


Temel sloganlarımız, demokrasi ve özgürleşmek olacaktır!

 09.04.13