Baharın gelmesiyle birlikte gerek Türkiye'de, gerekse de Avrupa kentlerindeki siyasal içerikli toplantılar,devrim şehitlerini anma etkinlikleri ve Panel'lerin (Kızıldere katliamı, Denizlerin idamı ve Kaypakkaya'nın işkencede katli gibi) ardı arkası kesilmez oldu.

Biran için geçen yılda ki yapılan Mart-Nisan ve Mayıs ayı içindeki siyasal içerikli etkinlikleri,anma toplantılarını  göz önüne getirecek olursak, bu seneki hareketliliği hemen anlayacağız.
Türkiye'deki mevcut hükümetin 10 yıldır işbaşında olması ve kendisi gibi düşünmeyen geniş kesimlere karşı keyfi tutuklamalar kampanyasının hayatın her alanına yansıması, başta hükümet karşıtı siyasal çevrelerde,Partilerde ve kitle örgütlerinde de güçlü  tepkiler yaratmaktadır.
Son Newroz ve 1 Mayıs kutlamalarına katılan yüzbinler bunun açık göstergesidir.
Türkiye'deki hükümet yetkilileri Ekonomik ve politik olarak "bağımsız duruş sergilediklerini" iddia etseler de, en küçük bir sorun çıktığında Mekke'ye gider gibi Beyaz Saray'a koşanların sıkıntılı günler yaşadıkları açıktır.

Eğitimden,sanata,insan hak ve özgürlüklerinden, sağlığa ve sendikal alanlara kadar izlenen Amerikancı baskı,talan ve özelleştirme  politikalarına karşı uyuyan dev ayağa kalkmak üzeredir.
1 Mayıs yürüyüşündeki "mülk allah'ındır" pankartıyla yürüyerek ilk kez 1 Mayıs'ta yer alan anti-kapitalist müslüman gençlerin yaptığı açıklama yeni bir dönemin de başlangıcıdır; “Emekçi kardeşlerimizin yanında olduğumuzu göstermek, AVM ve şantiyelerde ölen kimsesiz işçilerin yanında olduğumuzu göstermek istedik. Onurlu bir mücadele içinde olduğumuzu göstermek istiyoruz. Bu ilk oluyor, devamı gelecek” açıklamasında bulundular.

Bir elinde Kur'an diğer elinde isyan bayrağını gördüğümüz kareler gelecekteki kopacak fırtınanın da habercisidir.
Latin Amerika ülkelerindeki demokratik muhalefetin motor gücü devrimcilerle kiliselerin işbirliğini anlamakta güçlük çekenlere en güzel cevap, Taksim meydanındaki bu renkli karelerde saklıydı.

Gerek Türkiye'de,gerekse de Avrupa'da egemenlere karşı yeni bir siyasal karşı duruş rüzgarı esmektedir.
Türkiye'de ve özellikle de Avrupa'da  yakın bir zamana kadar önemli oranda sadece Kürt ve Alevi çevrelerin hükümet karşıtı muhalif seslerine tanıktık. Ama bu tablo hergün  değişmektedir "dağlarına bahar gelmiş memleketimin" şiirindeki gibi, dışarıda suların ısındığı ve bahar böceklerinin ötüşü her halinden bellidir.
Toplumdaki tepki sesleri ve kıpırdanmalar  günden güne geniş kesimleri de içine almaktadır.

Geçmiş zamanlardaki Kürtler, Aleviler, devrimciler ve sendikal örgütlenmeler arasındaki iletişimsizlik ve kopukluk, hatta zaman zaman karşı karşıya gelme ortamı günümüzde önemli oranda aşılmıştır denebilir. Bu örneğe  yer yer CHP'yi katmak mümkündür.
Son haftalarda Hamburg'da yapılan birçok anma toplantıları  ve Panel'ler yapıldı.Hemen hepsinde de toplantı salonları tıka basa dolmuştu. Almanya'nın diğer sehirlerinde yapılan Panel'lerde de  pek farklı sayılmazdı.Yapılan etkinliklerdeki yüksek  katılım ve ilgi görmeye değerdi.

Türkiye'de mevcut hükümete karşı her gün sokaklarda yükselen  tepkiler, Avrupa'da henüz salon toplantılarının arasında sıkışıp kalmış olsa da "ok'un yaydan çıkması gibi"  birgün buralarda da sokağa taştığında  ve doğru hedefi tutturarak ülkedeki yükselen mücadeleyle birleştiğinde  zalim feleğe kök söktüreceğinden kuşku duyulmamalıdır.