Seçim yasasına göre gerekli imzayı toplamayı başaran platform, geçtiğimiz günlerde yaptığı basın açıklamasıyla seçim çalışmalarına başladı.

Viyana Eyaleti’nde platform bileşenlerinden DİDF adına ülke genelinde birinci ve başkent Viyana’da birinci sıradan (Spitzenkandidat) aday gösterilen akademisyen Dr. Zeynep Arslan ile seçimlere giderken Avusturya’da güncel durum, platformun oluşumu ve seçim sürecini konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyalım.

Uzun yıllardır Avusturya’da yaşıyorum. Halen Viyana’da Hastaneler Genel Müdürlüğü’nde organizasyon ve proje yönetim bölümünde çalışıyorum. Çok sayıda ve çeşitli toplumsal konularda akademik çalışmalarım oldu. Birçok demokratik kitle örgütünde faaliyetlerde bulundum. Şimdi de, Avusturya’da yeni oluşan “Solda Birlik” ve “Wir können” adlı yeni siyasi oluşum tarafından Viyana'da birinci sırada milletvekili adayı gösterildim. Birikim ve tecrübelerimi çalışma arkadaşlarımla birlikte burada değerlendirmek istiyorum.

Seçimlere giderken Avusturya’daki güncel durumu kısaca değerlendirebilir misiniz?

29 Eylül seçimlerine giden süreç esasen birkaç yıl öncesine dayanıyor. Bu süreç sağcı muhafazakar Hırıstiyan Halkçı Parti’nin (ÖVP) genç popüler lideri Sebastian Kurz’un farklı bir figür olarak ortaya çıkması ve partisini de kendine göre dönüştürmesiyle başladı.

Kurz, hitap tarzıyla, sosyal medyayı kullanış biçimiyle değişik bir siyaset tarzını denemeye çalıştı. Bu da geleneksel Avusturya politikası karşısında ilgi gördü. Ona bir şans tanındı da diyebiliriz. Partisi ÖVP de başkanı Kurz ekseninde bir partiye dönüştü. Daha sonra da Jörg Haider’in eski başkanı olduğu milliyetçi ve ırkçı bir parti olan Avusturya Özgürlükçü Partisi (FPÖ) ile kualisyon kurdu.

Koalisyon hükümeti Başbakanı Kurz, özellikle Suriye savaşıyla birlikte gelen mülteciler başta olmak üzere göçmenlere yönelik saldırıları ön plana çıkararak ve ortağı FPÖ’yü de kullanarak, tamamen ırkçı bir siyaset izledi. Ancak kendisi arka planda özellikle işçi ve emekçi sınıfınların, üretenlerin bugüne kadar elde ettikleri bütün haklara saldırılar gerçekleştirdi. Ön planda halka korku yayıp göçmen düşmanlığı yaparken, arka planda yerli halkın haklarını budamaya giriştiler.

Neden erken seçime gidiliyor?

Bilindiği gibi son dönemlerde ardarda bazı skandallar ortaya çıktı. Bunlardan bir tanesi Mayıs ayında patlak veren ve basında “Ibiza skandalı” olarak ifade edilen, güya milliyetçi koalisyon ortağı FPÖ Genel Başkanı Heinz Christian Strache’nin zengin bir Rus'la partilerine yardım yapılması konusunda yaptığı görüşmeyi içeren kamera kaydı oldu. Büyük yankı uyandıran ve adeta şok etkisi yaratan bu skandal geniş çevreler tarafından, “Avusturya’yı para karşılığı Ruslara peşkeş çekmek” şeklinde yorumlandı. Bunun üzerine Başbakan Kurz FPÖ ile çalışmayacağını açıklamak zorunda kalmıştı.

Hemen arkasından ise, Başbakanlığa ait 5 belleğin (Harddisk) seçimlerden iki ay önce bir şirkette imha ediliş görüntüleri ortaya çıktı. Avusturya halkından neleri gizledikleri, bu bellekleri neden imha ettiklerine dair tatmin edici yanıt veremiyorlar hala. Tüm bu gelişmeler koalisyon hükümetinin dağılmasına neden oldu. Şimdi Avusturya siyasetinde bir arayış ortaya çıkmış durumda.

Peki sizin de aday gösterildiğiniz platforma tanıyalım biraz da...

Öncelikle bu platformun içinde kimlerin olduğuyla başlamak istiyorum. Ülke genelinde temsil edilen Avusturya Komünist Partisi (KPÖ) var. Ayrıca Steiermark eyaletinde koalisyon hükümetinde de yer alan Komünist Partisi var. Tirol Eyaleti’nde demokratik bir oluşum olan Alternatif Liste, Avusturya Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF), sol ve bağımsızlar, birçok sol sendikal hareketler, Avusturya’da ciddi bir hareket olan Junge Linke (Genç Sol) gençlik grupları vb gibi çok sayıda yerel ve ulusal örgüt ve inisiyatifler yer alıyor ve bu platformu destekliyorlar. Bu destekler de Avusturyalı seçmenin şu anda ciddi bir arayış içinde olduğunu gösteriyor.

Talepleriniz neler?

Halkın, işçi ve emekçilerin değil sadece sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda siyaset izleniyor. İnsanların sosyal ve ekonomik haklarına ciddi saldırılar var. Örneğin birçok mücadele ile elde edilen günde 8 saatlik iş günü bu hükümet tarafından yasal bir düzenlemeyle 12 saate çıkarıldı. Yani bir işveren isterse bir işçiyi haftada 60 saat çalıştırabilir! Biz çalışma saatlerinin yeniden düzenlenerek haftada 30 saate düşürülmesini talep ediyoruz. Aynı şekilde yoksulluğun bitirilmesi ve kadın erkek eşitliğinin her alanda sağlanmasını istiyoruz.

Avusturya zengin bir ülke olmasına rağmen bir milyonu aşkın Avusturyalı yoksulluk sınırında yaşıyor ve zenginle yoksul arasındaki makas iyice açılmış durumda. Yüzde onluk kesim tüm varlıkların yüzde doksanına sahip. Buna karşın asgari aylık 885 Euro. Bu kabul edilemez.

Kısa süreli işler de ayrı bir sorun. Çoğunlukla kadınlar pahalı olması ve kreş saatlerinin iş saatleriyle çatışması nedeniyle çocuklarını kreşe gönderemedikleri için, sömürünün yoğun olduğu ucuz ve kısa süreli işlere gitmek zorunda kalıyorlar. Kreş ve bir bütün olarak eğitimdeki eşitsizliklerin giderilmesi ve herkesin kaliteli ve bilimsel eğitim alması için çalışacağız.

Mevcut siyasi partiler, ülkede yaşayan göçmenler üzerinden yaptıkları ayrımcı politikalarla toplumu dinsel ve etnik ayrışmalara götürüyorlar. Ayrıştırıcı değil, birleştirici, insan onuruna yakışan ve eşit haklara dayalı bir politika izleyeceğiz. Özel bir göçmen siyaseti yerine sınıf perspektifinden bakan bir siyaset izlemeliyiz. Göçmenlerin özgül sorunları elbette konumuz olacak, ancak onların mağduriyeti üzerinden bir siyaset yapmayacağız. Temel prensibimiz eşitlik üzerinden olacak.

Ucuz ve yaşanabilir konut sorununu çözmek için, sosyal ve toplu konut projelerinin hayata geçirilmesi için mücadele edeceğiz.

İklim değişiklikleri ve çevre konusunda da yükü tek tek bireylerin, işçi ve emekçilerin değil esasen çevre kirliliğine yol açan sermayenin taşıması gerektiğini düşünüyoruz. Herkesin ulaşabileceği sağlıklı ürün politikası gerekiyor. Günümüzde ucuz ve sağlıksız ürün tükettiği için insanlar suçlanır hale gelmiş durumda.

Bu talepler konusunda vurgulanması gereken birşey daha var. Belirttiğim gibi bu bir platform ve çok sayıda bileşen tarafından oluşturuldu. Dolayısıyla, bu talepler tüm bileşenlerin asgari müştereklerde buluştuğu taleplerdir. Biz bu oluşuma bir süreç olarak bakıyoruz. Özetle halk için siyasete müdahil olacak ve bölünüp parçalanmış emekçi kesimlerin sesi olacağız.

Seçilmeniz halinde en önce hangi konular üzerinde çalışmayı hedefliyorsunuz?

Başta kadın alanına ağırlık vermek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde 20 bin kadın eşit haklar talep eden bir imza dilekçesi verdiler. Ben onların talepleri için çalışmak istiyorum. Bir akademisyen olarak eğitim benim için çok önemli bir konu. Etik dersi verilmesi için çaba göstereceğim. Bu derslerde ortak yaşam ve demokrasi kültürünün, demokratik iletişimin öğretilmesi gerekiyor. İnsan onuruna yakışan, eşit haklara dayalı bir yaşamın, insanın, yaşamın, doğanın merkeze alındığı bir kültürü geliştirmek adına bu dersin mutlaka verilmesi gerekiyor.

Bir diğer önemli ilgi alanım gençlik olacak. Gençlerin de eşit koşullarda eğitim ve meslek edinmeleri, işçi ve emekçi çocuklarının ayrımcılığa tabi tutulmadan kendi branşlarında yükselmelerinin önündeki engelleri kaldırmak için çaba göstereceğim.

AZİZ KOÇYİĞİT