Dil Bilimci ve Filozof Noam Chomsky ;‘‘ Bir dilin kurallarını ve kelimelerinin yazabilir ve bir kitapta toplayabiliriz. Ama hiç bir dilin cümleleri bir kitaba sığdırılamaz. Onlar sınırsızdır‘‘ der.

Bu çalışmam  bir itirazdır;  dillerin ve kültürlerin de zenginlik olarak görülmesi için bir çağrıdır.

Avrupa’da  farklılığın dil ve kültürle tanımlanmasına tahammül edemeyenlerle hala ‚‘ne mutlu türküm diyene‘‘lerle karşı karşıyayız.


Hangi dil olursa olsun, Dil düşünceye, eyleme ve emeğin yoğunlaşmasına bağlı olarak gelişmiştir. Dil’deki her gelişim seyri içinde düşünce ve bilinç dilde daha fazla gelişme sağlanması demektir. Dillerde gelişme tek düzey de olmamıştır. Çok uluslu halkların birbiyle kaynaşması sonucu çeşitli ortak dilleride oluşturmaları bir gerçektir. Günümüzde bir çok kelime Kürtçe, Türkçe , Çerkesce, Lazca, Ermenice, Süryanice, Arapça, Farsça vs dillerdeki bazı kelimeler içiçe geçmiştir. * Türkçe başta Kürtçe, Farsça, Arapça, Fransızca, İtalyanca, Almanca, İngilizce ve Yunanca olmak üzere daha bir çok dilden sayısız kelime ödünç almıştır. Bir çok kelime Türkçe dil bilgisine girmiştir. Hatta hangi kelimelerden oluştuğunu araştırıp kitap yapanlar var.  Tükçe en çok ödünç kelime alan bir dildir. Bir çok yabancı türkoloğa göre Türkçe’de C-Ğ-F-H-J-L-M-N-R-Ş-Z harfleri ile başlayan kelimeler, bir kaç istisna dışında Türkçe değildir. Bu kelimeler Türkçe’nin ödünç aldığı kelimelerdir.


Dil bir çok alanla ilgili canlı bir varlıktır. Dil-ulus, dil-tarih, dil- kültür, dil-düşünce gibi başlı başına incelenen ve dilin insan ilişkilerinde daha aydınlatıcı bir yol izlenmesi için geliştirilmelidir.

Günümüz dünyasının kapitalist üretim ilişkileri döneminde ulusallaşamamış halklar ezen ulus tarafından, ezilen ulus ve azınlıkların dillerine karşı yok etme yöntemleriyle asimilasyona tabi tutmuştur. Bu asimilasyon sürecinde eğitimin yeri en önemli insiyatif araçlarından biri olmuştur. Türkiye’deki eğitim anlayışı kendi şöven eğitimini uygulamıştır. Çünkü diğer halkların kültürünü ve dillerini yok saymıştır. Eğitim süreci, bir toplumun siyasal ve ekonomik gerçekliğinden kaynaklanan somut bir gelişimidir. Tarihsel sürecin, yönetici konumunda olan ezen sınıf kendi amaçlarına uygun insan tipini şekillendirmiştir. Geçmişten günümüze aktarılan eğitim üretim gücü olmuştur. Yani kapitalistlerin sosyo-ekonomik ve politik biçimi doğrultusunda ezenlerin sömürü sistemindeki şövenist gücünden kaynaklanmaktadır. Kendileri gibi düşünmeyenleri baskı altına alarak sindirmek egemenlerin en çok başvurduğu bir yöntem olmuştur.

„Şovenizm, Değişik ırk ve uluslar arasında ırksal ve ulusal düşmanlık yaratmayı amaçlayan ve bu yolda kışkırtmada bulunan aşırı ulusçuluk akımı“ olarak tanımlanıyor. Bu alıntıda bahsedildiği gibi ırkçılıktan kaynaklanan şovenizm kendi ulusunu üstün diğer ulusları kendine egemen kılma mantığını gütmektedir. Bir halkın kendi ulusunu sevmesi demek diğer ulusları düşman görmesi, ona karşı çıkması anlamına gelemez. Hangi ulustan olursa olsun tüm halklar eşittir sorunları ortaktır. Onun içindir ki tüm halkların birbirine karşı kışkırtılması politikalarına karşı çıkmak insanlık onurudur. Aslında Eğitim-Sen’in derlediği „Türk ders kitaplarında ırkçı yaklaşım'' üzerine hazırladığı broşür incelenmelidir.Şöven-ırkçı anlayışın nasıl dışa vurduğunu gösteren ibret belgelerini incelemek gerekir diye düşünüyorum. .

AVRUPA’DA ANADİL DERSLERİ


Bir çok kültürü içinde taşıyan çok kültürlü(Mozaik) dediğimiz yerde bir tek kültür , ulusal kültür olarak mutlaklaştırmak asimilasyona dayanmaktadır. Diğer kültürleri ve  dilleri yok sayarak, yasaklayarak toplumsal diyalog, toplumsal hoşgörü sağlanamaz. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine imza koyan bir ülke için insan haklarına dayalı bir toplum düzeni sağlanmalıdır. Etnik kültürel azınlıklara , yerleşik göçmenlere(kalıcı) yetki, söz ve karar verme hakkı tanınmalıdır.  Çok kültürlü yaşam, çok dilli yaşamı zorunlu kılar. Eğer kültürler arası diyalog, kültürler arası tölerans olursa önemli bir bağlantı kurulmuş olur. Kültürler arası ön yargıların kırılmasına vesile olur.  Bu konu hakkında Alman Eğitim ve Bilim Sendikası  göçmen işçi çocukları için anadil dersleri verilmesine ilişkin taleplerini dile getiriyor. Bu konu üzerine yaptığı  bilimsel araştırmalarını somut olarak mercilerden talep ediyor.(Türkiye’de ne böyle bir kurum var nede böyle bir talep) ‘‘ iki dilli öğrenci başarılı oluyor‘‘ Hamburg Üniversitesi’nden Prof Ursula Neumann, iki dilli öğrencilerin daha başarılı olduğunu söyledi ve ‘‘Türk öğrencilere Türkçe dersi verilmelidir‘‘ dedi. 4.Mayıs 1998. Sabah


Türkçe için Kampanya


Avrupa-Türkiye Araştırmaları Enstitüsü(ATA-Enstitüsü, ITES)Türkçe’nin lise bitirme dersi olarak kabul edilmesi amacıyla bir kampanya başlattı. ATA-Enstitüsü Başkanı Dr.Harun Gümrükçü, kampanya için şöyle diyor. ‚‘ Hamburg'da bazı okullarda 6. Sınıftan sonra sadece Türkler’e yönelik Türkçe dersi verilmektedir. Halbuki bazı okullarda ise 11. Sınıftan itibaren İspanyolca, Yunanca, Potekizce ve Çince gibi yabancı dillerden birini üçüncü dil olarak seçmek mümkün. Hamburg eyaletinde 17 bin Türk çocuğu değişik okullarda eğitim görüyor. Almanca’dan sonra konuşulan ikinci günlük dil Türkçe. Neden isteyen tüm çocuklar için Türkçe dersi konulmuyor? Bunu temin etmek için bir imza kampanyası başlatmış bulunuyoruz.‘‘ 4 Mayıs 1998 .Sabah. Evet bu talebe kim karşı gelir?


Şimdi nasıl ki Türkiye’de kürtçe anadil eğitimine karşı çıkanlar varsa, Almanya’da Anadil soruna yönelik tezlere Alman sağcıları karşı çıkıyor. Alman sağcıları da ‚‘ diğer dillerin konuşulması demek, Alman birliğini ve kültürünü tahrip edldiğine inanmaktadır. Oysa ki Anadil bilmenin ve iki dilli olmanın azınlık ve göçmen çocukların mesleki sanşlarını artırdığı gibi gibi Ailesiyle yakınlarıyla ve kendi azınlık toplumuyla iletişim kuarabilmesi için vazgeçilmez bir araç olduğu unutulmamalıdır. Özellikle iki dilli eğitim, iki kültürlü eğitim, ancak iki dilin ve kültürün eşgüdümlü bütünleşmesi ve ortak üretimesidir.  Düzenli bir eğitim sistemi , önyargısız ilişkileri yaratır. Önyargıları önler.


Anadil dersleri ve mozaik kültür, çocuklar üzerinde zihinsel ve kişilik gelişmesini güvence altına alarak, onların toplumla kaynaşmasında önemli dönüşümler sağlar. Daha donanımlı ve bilinçli ve daha öok mesleki gelişimlerin çoğalmasını sağlar.Mozaik toplumun yararına çok olumlu gelişmeler olur.


Avrupa baskısı yapan Türk gazeteleri, anadil konusu üzerine açık açık ırkçılık yapıyorlar . Hürriyet gazetesinin attığı bir başlık ‚‘‘ Kültürün en önemli temel taşı anadildir‘‘ 
T.C  Kültür Bakanı Dr. Suat Çağlayan; Frankfurt kitap fuarında şöyle diyor‘‘ Anadilini unutan çocuklar, Türk kültürünü de zamanla unutur. Kültürü eğitimden ayırmak olanıksızdır. Kültürün en önemli ögesi dil. Hangi dili konuşursanız o kültürün yoğun etkisinde kalırsınız. Bu nedenle Almanya’da yaşayan Türk çocuklarının kendi dillerini unutmamaları gerektiği inancındayız. Türk dilini, ana dilini unutmuş  olan çocuklar Türk kültürünü de zamanla kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır, ifadesini kullandı.‘‘  ‚‘‘Malasef yavrularımız, bazen ailelerin ilgisizliğiyle gönüllü Türkçe derslerine katılmama gibi bir eğlim göstermekteler. Bu konuda çok dikkatli olunması gerekir‘‘ diye öğüt vermeyide ihmal etmiyor.


Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Velileri Federasyonu Başkanı, Kadir Dağlar‘ Anadildilimize sıkı sıkıya sarılalım‘‘ diyor. T.C eğitim ateşesi Erdem Aksoy ise ‚‘ NRW hükümetinin 450 anadil öğretmeni kadrosunun iptal etme kararının diğer eyalet ve Avrupa ülkelerine kötü örnek olmamalıdır dedi, Aksoy, Anadilni iyi bilen çocuklar, diğer dilleri daha kolay öğrenmektedir. Bu durum herkes tarafından bilinen bir geröektir. Bilimsel olarak ispatlanmıştır. Sonradan öğrenilmiş diller birer ‚öğrenilmiş dil iken, anadili bir edinilmiş dil’dir. Yabancı dil öğrenilirken edinilmiş dilden istifade edilir. Anadili kişinin sadece konuştuğu bir lisan değil, düşündüğü, geçmişinden geleceğine irtibat kurduğu hayat bulduğu ortama ayak uydurduğu bir vasıtadır.‘‘ Şimdi Almanya böyle tatlı tatlı konuşanlara sormak gerekmez mi, Peki bu konuştuklarınızı Türkiye’de neden konuşmuyorsunuz? Anadolu’da yaşayan halkların anadillerine neden saygılı olmuyorsunuz, Onların anadilleri için neden bu sözleri söylemiyorsunuz? Almanya’da ‚‘Türkçemizi istiyoruz ‚‘ kampanyası başlatıldı. (Türkiye’de  Kürtçe dilini istiyoruz diyenler mahkemeye sevk edildi.)


‘‘ Anadilimizden ellerini çeksinler‘‘ diyen LÜNEN Geschwister-Scholl, Karma okulu 12 sınıf Türk öğrencileri eyalet çapında 450 Anadil öğretmeninin ders saatleri kısıtlamalarına tepki gösterdiler. Okullarında 20 yıldır Türkçe’nin anadil dersi olarak okutulduğunu kendileri söylüyor. Okulda okuyan Türkiyeli öğrenci sayısı 300. Anadillerine sahip çıkmak isteyen öğrencilerin  verdikleri örnek bir o kadar kaba  ve insan haklarına saygısızlık örneğidir. Bakın ne diyorlar‘‘ Şimdi bu dersleri kaldırmak istemeleri büyük bir haksızlık. Bizden Türkiye’de Kürtçe anadil derslerinin okutulmasını isterken, kendileri tam tersinin yapmak istiyorlar, Unutmasınlar ki biz davamıza mutlaka sahip çıkacağız… Hürriyet. Hakan Sarısoy/Lünen.


 Buna yorum yapmaya gerek var mı?okutulmayan yasak olan bir dilin hakkını savunanlara bile tahammül gösteremiyorlar. Bakın 9 Eylül Ünüversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof.Dr . Ergün Aybars  Kara Harp Okulu’unda yeni eğitim-öğrenim yılının ilk dersinde diyor ki ‘‘ Türkiye Mozaik değildir. Bu yaklaşım ülkeyi parçalar. 1 Ekim 2002. Hürriyet. (Bu açılış K.K.Komutanı  Orgeneral Aytaç Yalman ve K.K. Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’da katılımıyla) Evet  her şey ortada, bu düşüncelerle yatıp kalkanlar Türkçe’nin dışında var olan dillere ve kültürlere  saygıları olur mu? T.C devletinin geleceğine tehlike arz eder diye düşünenler, bir başka ülke içinde niye kendi dillerinin engellenmesine isyan ediyorlar? Acaba  ahlaki, vicdani ve insani bir davranış mı? 
Türkiye tarihinin en büyük trajedesi ırkçılıktır. Bu trajedenin yaraları kapandımı? Demokratik ve Laik çoğulcu sisteme bağlı olan Türkiye(!), söz ulusal kimliğe gelince suların bulandığına, ırkçı söylemlerin çoğaldığına her yerde tanık oluyoruz. Hele ki Avrupa ‚da. Türkiye bir çok yönüyle hala kültürel bir yolculukta, MOZAİK’leşmeye kapalı bir ülke.


Eğitimde milliyetçiliğin ve islamın gelişimi için Milli Eğitim ve Kültür Bakanları özellikle 12 Eylül sonrası dinciliğin ve milliyetçiliğin önemini artıracak bir yol bulmuşlardı, bu yol „RABITA“ya Türk Islam Sentezine çıkacaktı. Bu yol okullar da Türk milliyetçiliğinin ve şeriatçılığın kavratılmasına çıkacaktı. 12 Eylül'den hemen sonra Rabıta’nın arkasında, emperyalistlerle Suudi Arabistan’ın olduğu ortaya çıktı. Çok yönlü yapılan maddi destek ile Türkiye’de etkinliklerini artıran dini kurumlar heryerde rahatça mekanlarını kuruyorlardı. Rabıta’nın desteği okullar içine kadar giriyordu. Ve bundan dolayı çok memnun olduğunu açıklayan dönemin Cunta şefi Kenan Evren’di. Rabıta tarafından paraları ödenen eğitilmiş din adamları devletin de desteği ile Avrupa’ya gönderildiler. Bu örgütün finanse ettiği din adamları fanatik düşüncelerini islam dini olarak yayıyorlardı hem de uygulamaya koyuyorlardı. Amaç yurt dışında yaşayan Türkiyelileri islam dernekleri adı altında kurulan bu yerlere çekmekti.

Özellikle ulusal kimlik sorunuyla dinin bütünleşmesi Avrupa’daki Türkiyeliler arasında gelişti.Dinsel ve milliyetçi değerlerden çok fazla etkilendiler.İslamcılar ve milliyetçiler bu vesileyle örgütlenmelerini geliştirdiler. Şoven ve gerici ittifak kitlelerin duygularını körüklüyordu. Alman eğitiminde iki dilli proje eklenince anadil derslerinde dini ve Türk milliyetçiliği konularına ağırlık verilerek bu süreç tamamlandı.Avrupa'da kitleselleşen milliyetçiler ve islamcılar rabıta sürecin devamıdır.

Özünde Almanya’da anadil derslerinin başlıca amaçları, ailevi bağlarla yaşam koşulları arasında, geldiği ülke özellikleri, kültür, gelenek, görenek ve bağlantıyı kurabilmeyı kolaylaştırmak için Anadil derslerinin nasıl yararlı olacağı konusunda önermeler toplanarak işe başlanmıştır. Almanya’da bazı öğretim görevlilerinin bu konuya bakış açısı şöyle „Anadil dersleri ailedeki sosyalizasyonun başlıca ögesi ve aile dışı sosyalizasyon olayının önemli bir aracıdır“ diye önemsenmektedir. Bunu Tüm Avrupa ülkeleri için söyleyebiliriz. Çünkü Tüm Avrupa ülkelerinde Türkçe anadil eğitimi verilmektedir. Ama Anadil eğitimi isteyenler Kürtler olunca şoven ve ırkçı duygular hemen depreşiyor. Devlet babanın keskin kokusu hemen devreye giriyordu. Kürtlerin yasaklı bir dili olduğu kadar yasaklı bir ulus kimliğide vardı.  İşte bunun engellenmesi gerekiyordu. 

Avrupa’ya işgöçü dolasıyla gelenlere misafir işçiler olarak bakıyorlardı. Yıllar geçince misafir işçi yerine , yabancılar demeye başladılar. Kalıcı olunca da göçmenler. Son yıllarda tartışma konusu ise azınlıklar sorunu tartışılmaya başlandı. Dolayısıyla bu gelişmeler sonucu  potansiyel güç, nüfus  yoğunlaşması vb etkiler  sonucu okullarda anadillerin de eğitim  başlatıldı.  Avrupa’nın bir çok ülkesinde Türkçe ders verilmektedir.  Türkçe ders saatleri olan bir yerde Isveç’tir. İsveç Türkçe ders saatlerini 5 saatten 3 saate düşürmesi sonucu, Türk basını ve T.C. Konsolosluğu devreye girerek, öğretmenler ve eğitim ateşesi üzerinden düşürülen saatlerin tekrar çoğaltılmasını talep ediyorlar. ( doğru bir talep) Şimdi düşünebiliyor musunuz, İsveç, Türkçe derslerini 3 saate düşürdüğü için hemen hakkını arayanlar, maalasef Kürtçe dersleri veren okullara, eyaletlere  kürtçe ders uygulamalarına derhal son verilmesi için girişimlerde bulunuyorlar. Kürtçe  dil dersi veren ülkeleri protesto ediyorlar. Bu ne yaman çelişki. Bu ne tutarsızlık.


„Almanya Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde, okullarda Türkçe derslerinin zorunlu hale getirilmesini isteyen veliler tarafından Eğitim Bakanlığına gönderilmek üzere 5 bin dilekçe toplandı. „Türk çocuklarına Alman arkadaşları ile eşit oranda dini ve kültürel bilgiler verilmesine olanak tanınması açısından okullardaki Türkçe derslerinin zorunluluğunun önemine dikkat çeken Münster Başkonsoluğu Eğitim Ateşesi Fethiye Erdinçler, her velinin bu kampanyaya katılmasının çocuklarının yararına olacağını belirtti. Erdinçler, iki dilli eğitimle yetişen Türk öğrencilerinin kendi ülkelerinde de çalışarak yaşamlarını sürdürebilme şansının verilmesi gerektiğini vurguladı. Erdinçler, okullardaki Türkçe derslerinin yetersizliğine dikkat çekerek çocukların bu konuda karar verebilme özgürlüğününün ellerinden alındığını öne sürdü“. 1998 yılının başından bu yana okullarda Türkçe derslerinin zorunlu hale getirilmesi için Türk derneklerine başvurarak form haline getirilen dilekçeleri imzalamaları istendi. Hürriyet.7 Haziran. Vedat Açıkgöz/Münster. 


Şimdi bunun haklılığı veya haksızlığı üzerinde durmak istemiyorum( iki dil eğitimi zenginliktir) . Sorun bu konuyu, bu talebi, ders saatlerinin yülseltilmesini ve Türkçe’nin zorunlu ders olmasını isteyenler acaba Türkiye’de iki dillde eğitim isteyenlere niye karşı çıkıyorlar?Bu haklı talebin gerekliliğini neden gündeme getirmiyorlar? Kürtçe’yi gündeme getirenlere hangi gözle nasıl bakıyorlar? vatanı bölmek isteyenlerin talebi- mi-dir derler, yoksa ayrımız gayrımız yok, hepimiz kardeşiz diyerek kardeşlik naralarını mı atarlar?

Almanya da Kürtçe dersine tepki


Kürt derneklerinin başvurusuyla Almanya-Hannover’de' okullar da Kürtçe ders uygulamaları mühredata kondu.. T.C Büyükelçisi, ve Konsolosluğu, Türk kültür evleri, dernekleri, ocakları olayı kınadılar, Almanlara veryansın ettiler.Kendi ders saatlerini Isveç’te 5 saaten 3 saate düşürdükleri için ayağa kalkanlar Kürtçenin ders olarak okutulmaması için Türk medyasını da arkasına alan, türk milliyetçileri, kürtçe derslerinin kaldırılması için kampanyalar başlattılar. Almanya genelinde Türk Elçilikleri de devreye girerek bu koro tamamlanıyor.

26 Mayıs 1995- Hürriyet gazetesinin bu konu ile ilgili haberi“Kürtçe“ anadil dersine sert tepki“. Kültür Bakanlığı’nı gelişmeden duyulan üzüntülerini dile getiren bir yazı yazıyor. Fedaral Dış ilişkileri Bakanlığı’nı sözlü olarak uyarılıyor. Uygulamanın iki ülke arasındaki eğitim ve kültür işbirliği anlaşmasına aykırı olduğu vurgulanıyor. Fakat „Aşağı Saksonya Eyalet Kültür Bakanı Rolf Wernstedt, Kürtçe derslerinin başlamasının eyaletin eğitimde çok kültürlülüğe verdiği önemin göstergesi olduğunu savundu“. T.C Devleti Türkçeyi öğretmek için öğretmenler gönderiyor, ama iş Kürtçe dili üzerine geldiğinde Kürtlere kendi dillerinde eğitim görmeleri gerektiğini hiç düşünmediği gibi Avrupa’da alınan kürtçe ders saatlerini dahi engeleme uğraşı içinde olmaları çifte standart değil midir?


 Bu gerçeğin altında yatan mantık Kürtçenin gelismesini engellemek, eğitim diliyle öğretilmek istenilen bir dilin önüne geçmektir. Çünkü anadilinde yazamayan bir toplumun bireyleri, hem yaşamın gelişiminde yavaş olur hemde Anadilinde yazıp üretemeyen toplumun kendisi miskin, pasif ve üretkensiz olur. Ana dili yasak olan, yazıp çizemeyen bir toplumun gelişimi beklenemez, sürekli geride kalır. 

Sorun Türkiye de Kürt sorunu olduğunda „aman canım ayırımız, gayrımız mı var biz kenetlenmiş asil Türk milletiyiz, bizi birbirimize düşürmek isteyenler var, oyuna gelmeyelim, biz bu vatanı birlikte kurduk birlikte acıyı yaşadık, birlikte güldük, tek vücut çarpıştık Yunan’a, Ingiliz’e, Alman’a vs. karşı savaşta cepheden cepheye birlikte koştuk,birlikte öldük“ sözleri çok sıkca söylenen sözlerdir.Birlikte yaşadığı bir halkın dilini derslere konulmamasını insanlık onuru sayar. İki dil eğitimi türkler için evet, kürtler için ise oyuna gelmeyelim, vatan bölünür.
Bu konu da Türk sorununun belirgin görüntüsü olarak karşımızda duruyor.