Hollanda'da genel seçimlere iki gün kala kampanyalara Türkiye ile tırmanan diplomatik kriz damgasını vuruyor. 

Aşırı sağcı ve İslam düşmanı rakibi Geert Wilders ile başa baş giden liberal Hollanda Başbakanı Rutte seçmene, Avrupa’da yükselişte olan ‘yanlış tür popülizme’ dur diyecek ilk ülke olmaları çağrısı yaptı.

Süddeutsche Zeitung Hollanda'daki seçimi Türkiye ile gerginlik çerçevesinde ele alıyor:

"Hollanda’da seçim mücadelesi Rutte’nin hep istediği yere, İslam düşmanı Geert Wilders ile düello noktasına gelmiş bulunuyor. Başbakan Rutte’nin stratejisi baştan bu yana Wilders’in seçmenini kendi tarafına çekmek ve sarışın radikal politikacıyı kendi silahı ile vurmaktı. Bu hedefe önce Rutte’nin mültecilere yazdığı açık mektup hizmet etti. Rutte mektupta mültecilere ya ‘normal’ davranmaları, ya da ülkeyi terk etmeleri çağrısında bulunmuştu. Ve şimdi yine milliyetçi-muhafazakar cepheden oy çalabilmek için Erdoğan ile horoz dövüşünden medet umuyor.” 

Ludwigsburger Kreiszeitung gazetesi, Ankara’nın Nazi benzetmesiyle kırmızı çizgiyi aştığı görüşünde:

"Alman hükümetinin daha daha açık ve net olarak artık yetti deme zamanı gelmiştir. Türkiye'nin seçim kampanyalarına Almanya’da yer yok. Nazi benzetmeleri ise kırmızı çizgidir ve bu çizgi aşılmıştır. Angela Merkel’in şimdilerde sesini yükseltmiş olması da artık tek başına yeterli değil. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, örneğin tutuklu gazeteci Deniz Yücel ve Türkiye’de ceza evlerinde yatan diğer Almanlara ilişkin olarak siyasi diyalog kurmak amacıyla Almanya’ya buyurup gelebilir. Ama artık hoşgörüsüzler için hoşgörü olmamalı! Federal Anayasa mahkemesi geçen hafta bu yönde konulacak siyasi tavrın yolunu açmış oldu. Ve şimdi Hollanda gibi tavır almak, bir zamanlar Nazi barbarlığı altında acı çekmiş olan bu yakın dost ve komşu ülke ile dayanışmanın boyun borcudur.”(Deutsche Welle)