Sünnet Batı Afrika ülkelerinde 5 bin, Yakın ve Orta Doğu ülkelerinde ise en azından 3 bin yıldır süregelen bir uygulama. Yani tek tanrılı dinlerden önce de vardı. Avrupa Konseyi verilerine göre, kimi kültürler için bir tür ayin olan sünnet, tıbbi operasyon olarak 19’uncu yüzyılın sonundan itibaren uygulanmaya başlandı. Araştırmalar, o tarihlerde sünnetin mastürbasyon, şaşılık, baş ağrısı, gut hastalığı, astım ve idrar kaçırmaya karşı “tedavi” yöntemi olarak kullanıldığını gösteriyor.


Dünya Sağlık Örgütü günümüz dünyasında erkeklerin yaklaşık 30’unun sünnetli olduğunu tahmin ediyor. En fazla sünnetli erkek Kuzey Amerika (ABD, Kanada), Yakın ve Orta Doğu ülkeleri, Müslüman nüfuslu Asya ülkeleri ve Afrika’nın büyük bölümünde yaşıyor. Avrupa’daki sünnetli sayısı ise giderek azalmakta. Günümüz Avrupasındaki ülkelerin çoğunda sünnetli erkek oranı toplam nüfusun yüzde 20'sini geçmiyor.


Sünnet özellikle Müslüman ve Yahudiler açısından dinî öneme sahip. Müslüman ve Yahudilerde yüzyıllardır gelenek haline gelmiş sünnet, çocukların rızası alınmaksızın gerçekleşiyor. Kuzey Amerikalılar ise daha çok hijyene bağlı nedenlerden ötürü sünnet oluyor.

ABD merkezli Amerikan Pediyatri Akademisi (AAP) sünnetin özellikle yeni doğmuş erkek bebeklerin sağlığı açısından önemine dikkat çekiyor. AAP tarafından 2012 yılında yayımlanan bir raporda, sünnetin; üriner enfeksiyonlar, HIV, cinsel enfeksiyonlar ve penis kanserine karşı mücadelede olumlu etkileri sıralanıyor. Dünya Sağlık Örgütü de sünnetin heteroseksüel erkeklerde HIV enfeksiyonu riskini yaklaşık yüzde 60 oranında azalttığını belirtiyor. Buna karşılık, sünnetin “tıbben gereksiz” olduğuna dair bugüne kadar ortaya atılmış referans raporlar da var. Bunların başında 1949 yılında “British Medical Journal” tarafından yayımlanmış makale geliyor.

Tarihinde bir ilk

Ana misyonu demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün korunması olan Avrupa Konseyi ise konuya, dünya tarihinde ilk defa, çocukların fiziksel bütünlüğü penceresinden bakmayı yeğledi. Avrupa Konseyi’nin parlamenter organı olan AKPM’nin hazırladığı “Çocukların Fiziksel Bütünlük Hakkı” başlıklı rapor, aynı zamanda Alman Federal Meclisi üyesi olan sosyal demokrat parlamenter Marlene Rupprecht tarafından kaleme alındı.


AKPM’nin Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonu’nda oy çokluğuyla kabul gören raporda, sünnet, “erkek çocukların fiziksel bütünlüğünün tıbben meşru olmayan ihlâli” olarak tanımlanıyor. Rapora ek hazırlanan karar tasarısı metninde, sünnet ve fiziksel bütünlüğe yönelik benzer ihlâllerin “çocukların fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde tehdit oluşturabileceği” görüşü de dile getiriliyor.

Karar tasarısı metninde sünnetin yasaklanmasına dair doğrudan bir çağrı yer almıyor. Buna karşılık, “erkek çocukların tıbben gerekli olmayan sünnet gibi bazı dinî cemaatlerde geniş biçimde yaygın uygulamaların” hangi tıbbi ve sağlık koşulları altında gerçekleştirileceğinin net olarak belirlenmesi isteniyor.

Sünnet özellikle Müslüman ve Yahudiler açısından dinî öneme sahip


Raportör, raporunun açıklama bölümünde, artan çocuk hakları bilinci ışığında sünnetin her geçen gün, Müslüman ve Yahudi cemaatlerinin içinde dahi sorgulanmaya başlandığını belirtiyor. Raportör örnek olarak, kendisi de Yahudi olan İngiliz yönetmen Victor Scholfeld’in, bir Yahudi bebeğin anestezi edilmeden sünnet edilişi sırasında çektiği acıyı gösteren “It’s a boy” adlı filmini gösteriyor. Film, bebeğin antiseptik olmayan koşullarda sünnetinden birkaç gün sonra ciddi bir enfeksiyona yakalanışını ve sünnete karşı çıkan ailesine yönelik sosyal baskıyı da açığa vuruyor. Rapor, Müslüman din adamları arasında da sünnet konusunda tartışma yaşandığını hatırlatıyor. İslam uzmanı ilahiyatçıların sünnetin “zorunluluk mu yoksa tavsiye mi” olduğu konusunda görüş birliği içinde olmadıkları belirtiliyor.

Oylama ekim ayında

Raportör bu gözlemlerden yola çıkarak, “sünnetin gerekliliği” hakkında toplumsal tartışma başlatılmasını öneriyor ve sünnete alternatif projeler üzerinde düşünülebileceği fikrini ortaya atıyor. Alternatiflerden birinin, erkek çocukların 14 yaşına gelmeden, kendi rızaları dışında ve bir operatör doktor olmaksızın sünnet edilmemeleri olabileceğini söylüyor. Alman parlamenter benzer bir öneriyi Alman Federal Meclisi’ndeki sünnet tartışmaları sırasında verdiği bir önergeyle de savunmuş, ancak önerge kabul görmemişti.

Rapor ve beraberindeki karar tasarısı AKPM’nin 1 Ekim Salı günü Strasbourg’da düzenlenecek genel kurul oturumunda oylamaya sunulacak. Raporun Avrupa ülkeleri açısından doğrudan yaptırımı yok. Ancak, genel anlamda çocukların fiziksel bütünlük hakkı, özel olarak da sünnet konusunda Avrupa kurumlarının ilk somut belgesi olması bakımından önem taşıyor.DW