Geçen hafta AB ERASMUS Programı çerçevesinde Bulgaristan Burgaz Serbest Üniversitesinde Türkiye-AB İlişkileri konusunda dersler verdim. Birçok akademisyenle tanışarak Balkan ülkelerindeki ekonomik durgunluk ve mali krizlerin nedenlerini ayrıntılı olarak tartışma olanağı buldum. Ayrıca Bulgaristan ve Yunanistan’da çeşitli Rotary Kulüplerinin toplantılarına ritüelik olarak iştirak ederek işadamları ve sanayicilerle fikir alış-verişinde bulundum.

Geçen sene Yunanistan, Makedonya, Kosova ve Bulgaristan’a yaptığım seyahatlerde de bazı izlenimlere sahip olmuştum. Bütün bu temas ve incelemelerim ile edindiğim pratik bilgileri 26 yıldır çeşitli AB Politikaları üzerinde yaptığım akademik ve kuramsal çalışmalarım ile entegre ettiğimde; Balkanlardaki Balkan Savaşlarından beri 100 yıldır süren siyasal ve zaman zaman konjonktürel olarak ortaya çıkan ancak son 2 yıldır sürekli olarak devam eden ekonomik istikrarsızlıkların tamamen bertaraf edilmesinde, Balkanlarda sürekli “Barış” ve ekonomik refahın tesis edilmesinde atıl durumda bulunan “AB’ nin Karadeniz Politikası” nın çok önemli bir rol oynayabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Ancak AB’nin Karadeniz Politikası’ nın Balkanlardaki kronik siyasal ve ekonomik politikaları tek başına çözmekte kısa ve orta vadede yeterli olamayacağı anlaşılmaktadır. 1981 yılında Yunanistan’ın AB’ye katılmasını müteakip, 2007 de Bulgaristan ve Romanya’nın da AB’ ye tam üye olmasından sonra, AB’ nin Makedonya, Bosna-Hersek, Karadağ, Arnavutluk ve Sırbistan gibi Batı Balkanlar ülkelerine aday üyelik statüsü vermesi ve bazılarıyla adaylık sürecini başlatması bile Balkan ülkeleri arasındaki siyasal ihtilaflar, azınlık sorunları, egemenlik hakları ihlalleri, devlet isimleri üzerinde anlaşmazlıklar, ülke sınırları konusundaki çatışmalar ve anlaşmazlıklar ile ekonomik sorunlar nihayet yolsuzluk ve rüşvet gibi sosyal hastalıkların hala üstesinden gelinemediği gibi ekonomik ve mali problemler artarak devam etmektedir.

AB’nin, kendisine tam üye olan Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya’ya akıttığı tarım fonları, bölgesel ve yapısal fonlarla sağladığı çok büyük miktardaki mali yardımlara, aday ülke statüsündeki Batı Balkan ülkelerine sağladığı katılım öncesi mali yardımlara ( İPA ) rağmen Balkan ülkelerindeki finansal kriz ve ekonomi durgunluk etkisini sürdürmeye devam etmektedir.

Balkanlardaki siyasal ve ekonomik sorunları tamamen ve kalıcı olarak çözmek ancak ve ancak Türkiye’nin liderliğinde bazı makro politikalar ve buna bağlı projelerin uygulamaya konulmasıyla mümkün olabilir. Bu kapsamda öncelikle 1954 de kurulup, bir yıl sonra Kıbrıs sorunu ortaya çıkınca, 1955’ te lağvedilen askeri ve siyasi nitelikli uluslararası örgüt olan “Balkan Paktı” , AB’ deki Alman-Fransız çekirdek yapılanması benzeri olarak Türk-Yunan çekirdek yapılanmasında yeniden tesis edilmelidir. Daha sonra 1992 de Türkiye’nin inisiyatifi ile merkezi İstanbul’ da olacak şekilde kurulan ekonomik nitelikli uluslararası örgüt Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ( KEİT ) kuruluş tüzüğünde belirtildiği üzere bölge ülkeleri arasında iktisadi bir entegrasyon gerçekleştirerek Balkan ülkeleri arasında üretim faktörleri olan malların, hizmetlerin, kişilerin ve sermayenin serbest olarak dolaşacağı AB benzeri “Ortak Pazar” temelinde yeniden yapılandırılmalıdır. En son olarak da yeniden kurulacak Balkan Paktı ve yeniden yapılandırılacak KEİT’ in AB’nin Karadeniz Politikası ve Komşuluk Politikası ile birleştirilerek Ukrayna-Moldavya-Gürcistan-Ermenistan ve Azerbaycan’ı da kapsayacak şekilde genişletilmesiyle Avrasya coğrafyasında büyük bir ekonomik pazar ve siyasal işbirliği tesis edilecek ve böylece Balkanlarda sürekli siyasi ve iktisadi istikrar yani Uluslararası Rotary’ nin (Rotary International) 2012-2013 Japon Dünya Başkanı Sakuji Tanaka’ nın dönem sloganı olan “Hizmet Yoluyla Barış” (Peace Through Service) ve refah sağlanabilecektir.

Doç. Dr. Uğur ÖZGÖKER

AREL ÜNİVERSİTESİ İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve ERASMUS Koordinatörü

TÜRK-KUZEY KIBRIS TÜRK TİCARET ODASI Yönetim Kurulu Başkanı