Sayılar konuşuyor bütün dünyada: Korona, korona, korona... binler, milyonlar...

Pandemi döneminin direk tanıkları ise sağlık emekçileri.

Onlar da artık haykırmaya başladılar!

İyi ki konuştular, iyi ki haykırdılar, iyi ki varlar!

***

Gencecik öğrenciler aldı mikrofonu ellerine:

“Eğitim için gelmiştik. Taşeron firma işçisi olduk. Korona zamanlarının, ucuz ücretli kurbanları olacağız belkide! Sendikalı olmalıyız hepimiz ve oralarda sesimizi yükseltmeliyiz. Bu sessizlik bizim geleceğimizi elimizden alacak. Asklepios’un pençeleri sırtımızdan sökülmeli.”

Doktorlar aldı mikrofonu ellerine:

“Üniversite kliniklerinin kurulma amacı, ağır hasta tedavi etmek değildi. Uluslararası düzeyde bilim insanları yetiştirmekti. Şimdiki üniversite klinikleri, az sağlık emekçisi-alabildiğine fazla hasta sistemiyle yürüyor. İnsan sağlığına verilen önemin bu seviyelere düşmesinden rahatsızız. Pandemi dönemiyle birlikte, sağlık sistemi daha vahim bir manzaraya büründü. Asklepios’un eli üniversitelerimizden çekilmeli. Üniversite kliniklerimiz, tam bir kâr çarkında tarumar edildi.

Üniversite profesörlerimizden Asklepios’u mahkemeye verenler oldu. Suç kapsamında şeyler döndü hastahanelerimizde. Sonuç çıkmadı! Kazanamadık bu davaları.

Evet, görece bir çok ülkeye göre daha iyi durumdayız. Ancak insanlar son on yıldır hastalanmaktan ve hastahaneye gelmekten korkuyorlar. Onlara merhaba dediğimiz gibi hoşçakal demek zorunda kalıyoruz. Hasta olanlar bu işkenceyi yaşamamak için doktora gelmek istemiyorlar.”

Hastabakıcılar, hemşireler aldı mikrofonu ellerine:

“Özelleştirmelerle birlikte neye uğradığımızı şaşırmıştık zaten. Kliniğimizdeki özelleştirme tam 10 yıl önce tamamlandı. Yeni çalışma sistemine alışamasak da uyum sağlamak zorundaydık. Şimdilerde pandemiyle birlikte, sağlıkçılarla fabrika işçilerinin hızı arasında hiç bir fark kalmadı. İnsan sağlığı bu kadar ayaklar altına alındı. Asklepios artık hayatımızdan çıkmalı.”

Ve doktorlar, ve öğrenciler, ve hemşireler, hem de hiç üşenmeden; hazırladıkları uzunca bir skeçle Asklepios’un pençelerinin pandemi sürecinde açtığı yaraları ortaya serdiler. “Kâr değil, sağlık” diye seslendiler.

***

Asklepios, 1984’de kurulan bir klinik işletmesi. Yani özel bir sağlık sektörü de diyebiliriz. Merkezi Hamburg’da. Almanya’nın 14 eyaletindeki 160 sağlık kurumu ile ilişki içerisinde. 7 maksimum bakım sağlanan hastahaneyi de içeren 36 hastane, 19 uzman klinik, 13 psikiyatri kliniği, 41 akut sonrası ve rehabilitasyon kliniği ve tıbbi bakım merkezleri (MVZ) ile birlikte özel laboratuvarlar da dahil 33 ayrı tesis işletmekte.

Asklepios’a ait ticari gayrimenkuller ve lüks oteller de mevcut!

Çin, Yunanistan ve Suudi Arabistan’da hisse ortağı olduğu klinikler var.

***

Yaklaşık yarım asırlık tarihe sahip bu işletme; el attığı her klinikteki sağlık emekçilerinin protestolarıyla karşılaşmış. Benim bulunduğum şehir ve civarına el attığında da, on binlerce sağlık emekçisi düzenli olarak sokaklara dökülmüştü.

Asklepios ise sağlık alanındaki hisselerine hisse katmaya devam etti-etmekte.

Sağlık sektörünün özelleştirilmesine tepki ise pandemi döneminde daha da arttı.

Gencecik öğrencilerin, stajiyerlerin, yeni mezunların talepleri; “Asklepios’un pençeleri sırtımızdan sökülmeli” şimdilik hiç bir yanıt bulamayacak belki. Ancak bu süreç devam ederse, insan canının-bizzat kendi canlarının bu kadar kıymetsizleştiği bir döngüye karşı seslerinin sürekli yükseleceği kesin.