“Zamanla

Zamanla,

Geçer her şey geçip gider, zamanla

Unuturuz yüzü ve sesi unuturuz

Kalp daha da yenilince, gitmek dert olmaz

Aramak daha uzağı, peşini bırakmak gerekir

Ve çok iyidir

Zamanla.”

Bazı şarkılar, “Sen sus ben meselenin farkındayım,” der adeta…

Murathan Mungan’ın, “Yıllardan sonra, yollardan sonra şarkılar söylüyor çocuklar,” dizelerindeki “Şarkılar her şeyden daha güçlüdür. Kavgalardan, savaşlardan, silahlardan...”[3]

Tam da bunun için “Teşekkürler, yol arkadaşım şarkılar. Teşekkürler, büyüdüm sizinle,”[4] dedirtir…

Kolay mı? Sadece hissedebilenlere ait olan şarkılar; her daim biz(ler)e bir şeyler anlatan toplumsal olgudur. Bu bağlamda şarkılar müzikten fazlasıdır ve çoğunluk “Sen unuttun galiba, dur hatırlatayım” der sanki!

Çünkü o nağmeleriyle, “Hiçbir dilde söylenmemiş/ Hiç bir dilde yazılmamış/ Sözler ve şarkılar içindeyim”[5] dizelerindeki üzere herkesin içindeki eski bir yaranın hikâyesini deşer; Henrich Heine’in, “Büyük acılarımdan küçük şarkılar yaptım,” deyişindeki gibi…

Şarkılar tükenmez, öldürülemez…[6]

Özdemir Asaf’a, “her şarkının götürdüğü yer başka,/ hepsi başka başka sinmiş içime”; Halil Cibran’a, “Yolunuzda şarkılar söyleyerek yürüyün.”[7] “Gözlerimde söken umudun şafağını seyrederken, bana geçmişten şarkılar söyle,”[8] dedirten ol hakikât notalardan değil hatıralardan yapılmadır.

Tıpkı Sezen Aksu’nun, “Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir...” veya “Hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken…” ibarelerindeki üzere…

Özlemin kol gezdiği şarkılarda, anılar söz dinlemezken; başlayıp, bit(mey)enler açısından anıların yeri ayrıdır.

Metin Altıok’un, “anılardır bir batığın koruyan gövdesini,/ acı verseler bile” veya Edip Cansever’in, “neden buruk bir özlemdir anılar/ ve özlem olarak kalacaktır da,” dizeleriyle müsemma zalim ya da müşfik anılar kuşlar gibidir, konacak dal ister.

Ve anların konabileceği dal ise çoğunluk, Cemal Süreya’nın “Güzel anılar gibi hüzünlü/ Hüzünlü şarkılar gibi güzel,”[9] notunu düştüğü, şarkılardır.

* * * * *

Bunlardan söz edince aklıma ilk ‘Kördüğüm’, ‘Sessiz Gemi’, ‘Anlatamıyorum’, ‘Bendeki Aşk’, ‘Yaş 35’, ‘Olmasa’sıyla Hümeyra gelir…

Kendi ifadesiyle, “Rastlantı sonucu şarkıcı oldu”., Ama lay lay lom yerine Âşık Veysel, Yahya Kemal, Orhan Veli’yi seçti. Hepsi bilinçli seçimlerdi.

Kolay mı? “60’larda, müzik toplumsaldı, politikti. Joan Baez, Bob Dylan, Beatles... Müzikle ilgilenmemek olmazdı. O zaman umutlarımız vardı, ışık vardı...”[10] diyenlerdendi O…

* * * * *

Ve şarkıcı olmaya hiç niyeti olmayan ozandı, besteci ve yorumcu Jacques Brel… Bestelerini, şarkılarını kimse söylemeyince para kazanabilmek için kendi söylemeye başladı ve soluğu Paris’te aldı. “Şarkı söylemesem olurdu. Ama yazmasam ölürdüm,” derdi.

Sevmediklerine karşı eleştirisi acımasızdı: Savaş bezirgânlarına “yaşlandıkça daha çirkinleşen burjuvalara”; “asla” ve “sonsuza dek” sözcüklerini ağızlarından düşürmeyen yalancı âşıklara; “Kahraman” olabilmek için savaşı gözleyenlere, “uygarlık” adına gaz odalarını, idam sehpalarını, elektrikli sandalyeyi, atom bombasını keşfeden arsızlara, hep öfkesini kustu.[11]

Kolayı seçenlere, yani “bağışlamak için gözlerini kapayan din adamlarına”; savaş bittikten geçmiş ve gelecekteki ölümleri görmezlikten gelip ahkâm kesenlere; ellerindeki nimeti bilmeyip, “aşklarını habire hırpalayanlara”; özetle “sanki... gibi” yapanlara “kendinize gelin” diye haykırıyordu.

“Serüvene koşmak için trenler bekliyorsan, güneşi yakalayıp gözlerine yerleştirmek için, beyaz yelkenlilerin seni gelip almasını bekliyorsan… Yarına inanmak için günbatımını görmen, gerekiyorsa... Umudu, yaşatmak için yarınları bilmen gerekiyorsa... Derin görünmek için can sıkıntısına, iyi kalpli görünmek için zayıflığa ve güçlü görünmek için öfkeye ihtiyacın varsa... Demek ki hiç bir şey anlamadın” diyordu.

Sevmenin gücü sonsuzdu Brel’de;[12] “Ne me quitte pas/ Terk etme beni” çığlığındaki üzere…

* * * * *

“Yaşım 80 ama geceleri saymazsanız 40 yaşımdayım. Her müzisyenin hayali vardır. Tabii ben de yaşadığım müddetçe şarkı söylemek isteyenlerdenim,”[13] diyen Enrico Macias’ın, “J’ai Quitté Mon Pays/ Yuvamı Terkettim” haykırışı da hâlâ kulaklarımızda çınlar; Brel gibi…

* * * * *

Ve “Bir ezgi yüreğimize dokunuyorsa, bu, sanatçı kendini saklayamadığı içindir,” duyarlılığının Leonard Cohen’i

Dünya üzerindeki en iyi şarkı yazarlarından biri olarak değerlendirilen Leonard Cohen, nam-ı diğer Karanlıklar Prensi, müzisyenliği kadar şair kimliğiyle de önemlidir. Özellikle şarkı yazarlığındaki başarısı edebiyatla kurduğu bağda yatıyor demek abartı olmaz. Bundandır her şarkısı bir şiir, her şiiri de aynı zamanda bir şarkıdır onun.[14]

Onun müziği, döneminin “radikal” ve çoğunlukla özensiz “protest” müziğinden daha becerili ve ölçülüyken;[15] Cohen’in sesi farklıdır. Müziğindeki lezzet, sesindeki hırıltıya benzer tını, bıraktığı pürtüklü his hem cazip hem de zehirlidir. Cazibesi; sesindeki kayıtsızlığı sakinlik ya da dinginlik olarak size yansıtmasında yatarken, zehri de melankolinin yarattığı o ağır havanın karanlığında zuhur eder. Yani hem dinginlik hem de yüreğinizdeki huzursuz kıpırtı aynı anda yol alır. Bir nevi mıhlanıp kalma, hareket yeteneğinin kaybolması ya da bilgece durma edimidir bu. Zamanın içinde yok olma, belki de zamansızlık kavramına yaklaşmak da denebilir buna.[16]

* * * * *

Sonra 94 yaşında kaybettiğimiz Ermeni kökenli Fransız şarkıcı Charles Aznavour.

‘La Bohème’, ‘La mamma’, ‘Et pourtant’, ‘For me formidable’, ‘Que c’est triste Venise’ gibi şarkılarıyla tanınan 70 yıllık kariyeri boyunca bin 400 şarkı bestelemiş ve seslendirmişti.

“Fransa’nın Frank Sinatra’sı”[17] olarak tanınan; 70’inci sanat yılında, “Sahnede olmaya âşığım… Halk yoksa, bir hiçim,”[18] diyen Aznavour’un hemen hemen bütün parçaları aşkla ilgiliydi ve unutulmazlardandı.

* * * * *

“Avara Kasnak”[19] diye anılan ve “Gelin, toplanın millet/ Nerelerde geziniyorsanız/ Ve itiraf edin, sizi saran/ Sular iyice yükseldi artık/ Ve kabul edin ki yakında/ İliklerinize kadar ıslanacaksınız/ Eğer sizce devriniz kurtarılmayı/ Hak ediyorsa gözünüzde/ Yüzmeye başlayın en iyisi ya da batarsınız taş gibi/ Devir değişiyor artık,” diye haykıran Nobel ödüllü şair ve şarkı yazarı Bob Dylan mı?

O da unutulmayanlardandı…

* * * * *

Diyeceklerimi ‘Animals’ kurucularından Eric Burdon’un sözleri ile noktalıyorum: “Müziğin gücünün dünyayı değiştirebileceğine inanıyorum - veya en azından insanların kalbini.”[20]

8 Temmuz 2020 23:43:53, İstanbul.

N O T L A R

[1] Ümüş Eylül Dergisi, Yıl10, No:38, Ocak-Şubat-Mart 2021...

[2] Leo Ferre, “Avec Le Temps”.

[3] Masa Dergisi, No: 42, Temmuz 2020.

[4] Bavul Dergisi, No:58, Temmuz 2020.

[5] Edip Cansever, Gelmiş Bulundum, YKY., 2008, s.84.

[6] “Ah hadi söyle bana, ölünce içimdeki şarkılara ne olacak benim? Onca şarkı, onca melodi, onca ritm? Diyelim ki yarın ben öldüm, şarkılar da ölür mü benimle?” (Mine Söğüt, Deli Kadın Hikâyeleri, YKY., 2011.)

[7] Halil Cibran, Ermişin Bahçesi, çev: Kenan Sarıalioğlu, İş Bankası Kültür Yay., 2016, s.44.

[8] Halil Cibran, Bir Gözyaşı Bir Tebessüm Kum ve Köpük, çev: Kahraman Türel, Parşömen Yay., 2010.

[9] Cemal Süreya, Üstü Kalsın, YKY., 2008.

[10] Zeynep Oral, “Yetenek, Azim: Hümeyra”, Cumhuriyet, 9 Ocak 2020, s.13.

[11] Mario Levi, Bir Yalnız Adam Jacques Brel, Doğan Kitap, 2010.

[12] Zeynep Oral, “İyi ki Aşk Var...”, Cumhuriyet, 21 Kasım 2014, s.15.

[13] Emrah Kolukısa, “Enrico Macias: Önce Türkiye’de Tanındım”, Cumhuriyet, 26 Nisan 2019, s.15.

[14] Leonard Cohen, Sevda Kitabı, Çev: Gökçen Ezber, Aylak Kitap, 2015.

[15] Hiram Lee, “Leonard Cohen (1934-2016) 82 Yaşında Öldü”, 27 Aralık 2016… http://www.toplumsalesitlik.org/tr/kultur-sanat/leonard-cohen-1934-2016-82-yasinda-oldu

[16] Deniz Durukan, “Leonard Cohen’den ‘Sevda Kitabı’…”, Cumhuriyet Kitap, No: 1313, 16 Nisan 2015, s.8.

[17] “Fransız Müziğinin Elçisi Artık Yok”, Cumhuriyet, 2 Ekim 2018, s.14.

[18] Bilgehan Uçak, “Halkın Huzurunda Yetmiş Yıl: Aznavour”, Cumhuriyet, 21 Eylül 2016, s.14.

[19] Sevin Okyay, “Avara Kasnak Bob Dylan”, Birgün, 15 Ekim 2018, s.15.

[20] Emrah Kolukısa “Rock müziğin efsane ismi Eric Burdon: İnsanlara İnanıyorum”, Cumhuriyet, 16 Haziran 2019, s.13.