NSU terör örgütü, bundan tam 4 yıl önce, 4 Kasım 2011 tarihinde gün ışığına çıkartıldı.

Thüringen yakınlarındaki Eisenach’ta yanan bir karavanı inceleyen polis, banka soygunundan aranan Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos’un cesetlerine ulaştı. Cesetlerle birlikte 2007 yılında Heilbron’da öldürülen polis memurunu vuran silah da ele geçirildi. Soruşturmayı derinleştiren polis, böylece NSU terör örgütüne ulaştı. İki buçuk yıldır devam eden NSU davasında, Beate Zschäpe bir numaralı sanık olarak yargılanıyor.

Dava sürecinde çok sayıda skandalın yaşandığı NSU davasının en önemli skandallarını Rheinische Post gazetesi derledi. İşte NSU davasında yaşanan skandallar...

Skandal 1: Cinayetler soruşturulurken yıllarca aşırı sağ terör hep göz ardı edildi

Polis, NSU terör örgütüyle alakalı olabilecek tüm olay ve cinayetlerin soruşturma aşamasında aşırı sağ terör ihtimalini hiç göz önünde bulundurulmadı. Kurbanlar bile zaman zaman zanlı durumuna düşürüldü. Öyle ki, Köln’de Keupstraße’de patlatılan çivili bomba olayında polis dükkan sahibini sigortadan para almak için kendisinin patlatmış olabileceği üzerinde dahi durdu.

4 Kasım 2011’de eyalet ve federal yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda, “Bunu kimse bilemezdi. Teröristler not göndermediler ki” açıklamasında bulundular.

Skandal 2: Soruşturma dosyaları imha edildi

11 Kasım 2011 tarihinde polisin ölü bulunan Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos soruşturmasında, NSU üzerinde yoğunlaşmasından kısa bir süre sonra, Köln Anayasayı Koruma Dairesi’nde bir görevli NSU soruşturma dosyasını imha etti. Başsavcılığın talep ettiği bu dosyanın imha tarihi de Şubat 2011 olarak kaydedildi. İmha edilen dosya, NSU üyelerinin bir zamanlar bulunduğu "Thüringer Heimatschutz" oluşumuna yönelik yapılan "Rennsteig" operasyonunun bilgilerini içeriyordu.

Skandal 3: Polis muhbirleriyle örgüt mensupları arasındaki ilişki

Köln’de dosyanın imha edilmesi buz dağının ucu gibi. Soruşturma süresince Anayasayı Koruma Dairesi’nin kullandığı muhbirlerin aşırı sağ gruplarla ilişkilerinin sanılandan daha derin olduğu ortaya çıktı. 

Skandal 4: Anayasayı Koruma Dairesi, NSU’yu 4 Kasım 2011’den çok önce biliyordu

Bavyera’da NSU Araştırma Komisyonu’na ifade veren  bir polis memuru, “NSU” tabirinin 2007 yılından beri bilindiğini söyledi. NSU’nun yıllar öncesinden biliniyor olmasına rağmen, niçin bu yönde araştırma yapılmadığı belirsizliğini koruyor.

Skandal 5: Ele geçirilen bulgular üzerinde durulmadı

Polisin, Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe ile ilk teması  4 Kasım 2011 tarihinden çok önceye dayanıyor. 26 Ocak 1998 tarihinde aşırı sağ gruplara yönelik soruşturma kapsamında, Zschäpe tarafından kiralanan bir garaja baskın yapıldı. Burada kullanıma hazır 4 boru tipi bomba ve 1,4 kilo patlayıcı bulunmasına rağmen, baskın esnasında orada bulunan  Böhnhardt ve Zschäpe gözaltına alınmadı. Bu soruşturma zaman aşımı nedeniyle kapatıldı. Bombaların ele geçirilmesinin ardından Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe ortadan kayboldu.

Skandal 6: Davayı takip edecek gazeteler arasına Türkiye kökenli basın akredite edilmedi

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde görülen NSU davasını takip edecek gazetecilerin, salonun yeterince büyük olmaması ve ilginin yoğunluğu nedeniyle kura sonucu belirlenmesi kararlaştırıldı. Mart 2013’te akreditasyon başvuru sırasına göre yapıldı. Öldürülenlerin 8’i Türkiye kökenli olmasına rağmen, Türk basınından hiç kimse, davayı takip etmek için akredite olamadı. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan acil itiraz üzerine akreditasyonun yeniden yapılması kararlaştırıldı. Yeni akreditasyonda Türk ve Yunan gazetecilere de yer verildi ancak, bu kez de mahkemeye akreditasyon için gönderilen e-mailler spam dosyasına gittiğinden sorunlar yaşandı.

Skandal 7: Zschäpe ve avukatları arasında sürekli tartışma yaşandı

NSU davasının baş sanığı Beate Zschäpe kendisini savunan avukatları Wolfgang Heer, Wolfgang Stahl ve Anja Sturm ile hep anlaşmazlık yaşadı.16 Temmuz 2014’te avukatlarının azlini istedi. Mahkeme talebi reddetti. 20 Temmuz 2015 tarihinde ise, avukatları Zschäpe’den kurtulmak istedi. Mahkeme bu talebi de reddetti.

Skandal 8: Olmayan mağdur davaya müdahil oldu

Davada ortaya çıkan en son skandal bu oldu. Ekim 2015’de, aslında var olmayan bir kişinin davaya müdahil olduğu ortaya çıktı. Keupstraße’de patlayan bombada yaralandığı belirtilen bir kişinin adıyla davaya müdahil olunmuştu. Mahkeme başkanının davalının mahkemeye gelmesini istemesi üzerine, söz konusu kişinin gerçekte olmadığı ve uydurma bir isim olduğu öğrenildi. Avukat Ralph Willms, iki buçuk yıl boyunca olmayan kişiyi temsilen duruşmalara katıldı ve devletten para aldı. Müvekkili için ise devletten 5 bin euro acı parası talep etti.