Bundan  bir önceki yazımda  göçmenlerin  azınlık olarak tanınıp, tam vatandaşlık  hakkının verilmesini yazmıştım. Bu yazımdada, göçmenlere şimdiye kadar verilmiş demokratik haklar üzerinde duracağım. 

80'li yılların başında göçmenler için seçme seçilme hakkı tartışılırken, bunun yerine alternatif olarak Yabancılar Meclisi önerisi daha ağır bastı. Böylece yabancılar meclisleri kuruldu fakat bu meclislere, politik olarak fazla yaptırım gücü verilmedi. Sadece Belediye meclislerinde önerilerde bulunulup,  bunların partiler tarafından hayata geçirilmesi için uğraşıldı. 

Belediye komisyonlarında yabancılar meclisi bulunuyordu ve sadece öneri hakları vardı. Seçme seçilme isteğinin önüne geçmişte yabancılar meclisi dikildi. İkisi de verilmeliydi. 

Meclisler, çoğu meslek kuruluşlarında mevcuttur. 

Yabancılar meclisine, göçmen azınlık fazla ilgi göstermeyince, seçimlere katılma oranı oldukça düşük oldu. Seçimlere katılma oranı düşük olunca Yabancıllar Meclisleri kaldırıldı. 

Almanya'da (Seniorenbeirat) Yaşlılar Danışma Kurulu vardır; bunların seçimlerine katılım oranı daha da düşüktür. Bu Beirat seçimleri kaldırılmadığı gibi belediye komisyonlarında söz söyleme hakkına sahiptir. Diğer yandan; Yabancılar Meclisleri seçimlere katılma oranı düşük olduğu için kaldırıldı.  

Bazı Eyaletlerde bunların isimleri değiştirilerek Uyum Meclisleri olarak lanse edildi. Bu Meclislerde bazı eyaletlerde seçimle ve bazı eyaletlerde de Alman partileri tarafından yukarıdan aşağı demokratik olmayan atama yoluyla yönetimler belirleniyor. Bu uyum meclisleriyle yabancılar meclisinin görevlerinde değişik hiçbir şey yoktur. 

Bazı eyalet ve belediyelerde yabancıların temsilcisi vardır. Bunlar da sadece sorunu dile getirip ve önerilerde bulunurlar. 

Avrupa’dan gelen göçmen azınlık için, sadece belediyeler düzeyinde seçme-seçilme hakkı tanınmıştır. Asya’dan, Ortadoğu ve Afrika’dan gelenler için bu hak tanınmamıştır. 

Hâlbuki İsveç’te Göçmen azınlığa, 1975 yılında belediye seçimlerinde seçme-seçilme hakkı verilmiştir. 

Yıllardır Avrupa ülkelerinde yaşayan ve genellikle de Almanya da ki göçmenler, birçok demokratik haktan mahrum bırakılmıştır. Avrupa ülkeleri kendilerini demokratik ülkeler olarak lanse ederken göçmen azınlığı demokratik haklardan mahrum bırakıyorlar. Bunun altında yatan nedenleri milliyetçilik, ırkçılık ve şovenizm olarak ilan edersek doğruları söylemiş oluruz.  

Göçmenler bundan sonra bu anti demokratik uygulamalara son vermek için daha aktif olmalı ve yaşamın tüm alanlarında eşit hakların alınması için çetin bir mücadele vermelidirler. Göçmenler kendi sorunlarına kendileri sahip çıkmak zorundadır. 

Mevcut partiler öncelikle kendi halkının sorunlarını çözmek için programlarını ona göre hazırlayarak onların sorunlarını çözmek isterler. Göçmen azınlığın sorunları ise yıllardır çözülmeden kaderleri ile baş başa bırakılarak unutulmuştur.  Son zamanlarda ulusal uyum adı altında, kimliklerini, benliğini ve kültürünü yok etme çabaları içine girilmiştir. 

Göçmenler sonunu bugün Avrupa toplumlarında bir sosyal sorun haline gelmiştir. Bu sosyal sorunlar aslında Avrupa halklarının da sorunlarıdır. Göçmenlerin bu sorunlar dışında, eşit vatandaşlık hakkı ve demokrasi sorunu vardır. Bu sorunları için Avrupa ülkelerinde herhangi bir çözüm arayışına rastlanmıyor.  

Bu sorunlar tüm Avrupa ülkelerinde iktidarlar tarafından her dönemde görmezlikten geliniyor. 

Eğitimde eşitlilik olmadığı gibi, çocuk yuvalarında iki dilli eğitim yerine tek dillilik esas alınıyor ve asimile etme yöntemi uygulanıyor. Eğitim sorunu, göçmen azınlığın önünde büyük bir engel oluşturuyor. Hâlâ homojen bir eğitim metodu uygulanıyor. Böylece yirmi birinci yüz yılda, tekniğin ilerlediği ve globalleşen, küçülen dünyada göçmenleri asimile edeceklerine inanıyorlar. 

Avrupa ülkeleri kendilerinin demokratik olduklarını ilan etmiş olsalar da göçmen azınlığa eşit vatandaşlık hakkı vermedikleri sürece demokrasiyi uygulamamış olduklarını bilmeleri gerekiyor.