-Süheyla Kaplan-

 

17 Nisan’da  8’i Türkiye kökenli, 1’i Yunan 10 kişiyi öldürmekle suçlanan aşırı sağcı terör örgütü NSU’nun hayatta kalan tek üyesi Beate Zschäpe ve terör hücresine yardımda bulunduğu iddia edilen 4 kişinin yargılanacağı davada yabancı basının 50 kişilik kontenjan listesinde Türk basınına yer verilmemesi ile ilgili olarak Başbakan Angela Merkel’e‚ ’olaya el atması’ konusunda çağrıda bulundu.

 

Öger, ’Münih Mahkemesinin kararı çok inatçı. Tüm tavsiyelere rağmen mahkeme hala utumunu değiştirmememektedir. Empatie eksikliği var. Aşırı sağcılar tarafından Türk ve Yunan kökenli vatandaşların öldürüldüğü ve bu konuyu ele alacak olan dava elbette uluslararası kamuoyunda da ilgiyle takip edilecek. Almanya’da yabancılara karşı ön yargı var. Yabancılara yönelik seri cinayetlerle Almanlar’a olan güven sarsıldı ve bu davada basının ‘dışarda tutulması’ güvensizliği ve ön yargıları daha da artırdı’ dedi.

 

 

 

Alman politikacılar ve kamuoyunun  çifte standart uyguladıklarını ileri süren Öger, ‘’Marco’nun Antalya’da yargılandığı sırada, Noel’i Almanya’da geçirebilmesi  için Alman siyasetçiler ve kamuoyu nasıl baskı yapmıştı? Bunu özellikle hatırlatmak isterim. Eğer Türkiye’de Alman gazetecilere mahkemede yer verilmeseydi kıyameti koparırlardı? Demek ki burada çifte standart var. Almanya Başbakanı Merkel bu olaya bir an önce el atmalı’ dedi.

 

Ultra sağcılar ve hasta ruhlu insanların dünyanın her yerinde olduğunu ifade eden Öger, ‘’ Eğer Almanlar Türk Toplumu arasındaki ön yargıları gidermek istiyorsa empatie yapmalılar. Yükselen tansiyonu düşürmek için buna acil ihtiyaç var’ şeklinde konuştu.

 

Öte yandan, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi, "Akreditasyon sürecinin düzenlenmesine" dair bir süre hiçbir soruya yanıt vermeyeceğini duyurdu.

Sabah’ın ardından Hürriyet gazetesi de konuyu Alman Anayasa Mahkemesi’ne götürebileceğini açıkladı. Gazete, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nin kararını bu hafta içinde değiştirmemesi durumunda, gazete avukatlarının başvuru kararını değerlendireceğini bildirdi.

2002-2008 yılları arasında Alman Anayasa Mahkemesi Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Prof. Winfried Hassemer, demokrasinin en temel ilkelerinden biri olan kuvvetler ayrılığından dolayı, Alman mahkemelerinin bağımsız olduğu belirtti.

Ceza kanunu uzmanı, Deutsche Welle’ye Mahkeme'nin siyasî nüfuz çabaları karşısındaki konumunu şöyle değerlendiriyor: "Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin buna bir yanıt verme gibi bir zorunluluğu yoktur. Mahkeme ‘Davayı yönetmekle ben yetkiliyim ve davanın ayrıntılarını da belli bir çerçeve içinde ben belirlerim’ diyebilir. Buna, mahkemenin hakkı vardır. Bu ayrıntılara, kamuoyunun davayı ne şekilde takip edeceğini organize etmek de dâhildir. Davanın kamuoyuna açık olması, Alman Anayasasında güvenceye alınmıştır ancak kamuoyuna nasıl açılacağını belirlemek, mahkemelerin görevidir’ şeklinde açıklamada bulundu.