Süheyla KAPLAN

Sol Parti Hamburg eyaleti milletvekili: 

CANSU ÖZDEMİR: KADINLARA VE ÇOCUKLARA KARŞI ŞİDDET ARTTI

Korona salgını sadece tıbbi bir kriz değil, sadece birçok insanın sağlığını ve yaşamını tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda tüm toplumu dramatik bir dayanıklılık testine tabi tutuyor. Korona enfeksiyonlarını yavaşlatmaya yönelik tedbirler, temel haklar üzerindeki büyük kısıtlamalarla ilişkilidir ayni zamanda kriz, en cok maddi anlamda zayıf olanları vurdu. Yoksul olmayan da, simdi yoksullukla boğuşuyor.  

Pek çok insan ciddi bir gelir kaybına, hatta tamamen gelirini kaybetti, çok sayıda sektördeki şirketlerin artık siparişleri yok ve büyük bir ekonomik kriz tehdit ediyor. Hükümet bu krizin yükünü ailelerin, az gelire sahip olan insanların sırtına yüklememeli fakat iimdi bile, kriz sürerken yüklüyor.  

İkinci Lockdown, işçiler için başka bir ciddi varoluşsal zorluk anlamına geliyor: Yoksulların daha da yoksullaştığı ve kriz  öncesinde yoksul olmayanların yoksullaştığını görüyoruz. Ve şimdi bundan faydalananlar sadece zenginler - çünkü gittikçe daha  da zenginleşiyor. Bu nedenle bir emlak vergisi (Vermögensabgabe) kaçınılmazdır. Bu emlak vergisiyle 310 milyar avro 20 yl içinde  devlet bütçesine akacak, ancak nüfusun yüzde birinden daha azını etkileyecek. Yani bu kriz yoksulların ve bu kriz de finans anlamında zorluk çekenlerin sırtında olmayacak. Bir örnek vereyim: Bu konseptimize göre, üç milyon avroluk mal varlığına sahip birinin 6000 avrodan fazla ödemesi gerekmiyor, yani o kişi için ekonomik çöküş değil.

Insanlar, yaşamın ve işin her alanında gerekli mali güvenceye güvenebilmelidir ve bu yardımlar sağlanmalıdır. Ancak parlamentodan ve sivil toplumdan gelen tüm eleştiriler, talepler ve öneriler görmezden gelinmiştir. Ve 10 Ocak'tan sonra hâlâ siyasi perspektif eksikliği var. Parlamento ve sivil toplumun katılımıyla farklı senaryolar için genel bir stratejiye ihtiyacımız var. 

Diğer dikkat çekmek istediğim konu, kadınlara ve çocuklara karşı artan şiddet.  Geçen Mayıs ayında Lurup bölgesinde Hamburglu bir kadın (Meryem S.) ve iki çocuğu acımasızca öldürülmeye teşebbüs edildi. Fail, eski partnerini ve çocuklarını bıçakla ağır yaralayarak, üzerlerine benzin dökerek ve ateşe vererek öldürmeye çalıştı. Kadın ve çocukları saldırıdan ciddi şekilde yaralandı. Almanya'nın her yerinde insanlar kadın cinayet teşebbüsüne karşı sokaklara döküldü ve böylece erkek şiddetine karşı güçlü bir sinyal oluşturdu.  Almanya'da her gün bir kadını öldürmek için bir girişim var. Ve her üç günde bir de başarılı oluyor. Sadece Hamburg'da iki kadın cinayeti ve 2020'de Lurup'ta cinayete teşebbüs vardı. İstanbul Sözleşmesi zorunlu kılsa da kadın cinayetlerinde toplumsal cinsiyet meseleleri dikkate alınmamaktadır. Almanya'daki bu vakaların kesin bir şekilde kaydedilmesi acilen gereklidir: Aile trajedisi ', namus cinayetleri' veya kıskançlık dram 'terimleri, kadınların suç ortaklığı anlamına gelir ve böylece ataerkil şiddeti göreceleştirir. Kadın cinayetleri (teşebbüs) için bağımsız bir izleme merkezi ve vakaları ele alan ve araştıran bir çalışma kurulmasını istiyoruz. Hem federal mecliste hem de Hamburg parlamentosunda çeiitli taleplerle, önergelerle, tasarılarla bu şiddeti gündeme getirdik ve getirmeye devam edeceğiz.  

Türkiye'de muhalefete karşı her gün yeni bir darbeye tanık oluyoruz. AKP'nin demokrasinin düşmanı olduğunu her gün görüyoruz. Tehlikeli, katil, milliyetçi mafya patronları serbest bırakılırken, muhalefetin on binlercesi haksız yere  diktatörlüğünün hapishanelerinde. Yine cezaevinde tutsaklar açlık grevinde, yüzlerce tutsağın sağlık durumu çok kötü bir durumda.   Erdoğan, bu darbelerle siyasi muhaliflerini daha da zayıflatmaya çalisiyor, fakat kendisi gittikçe panik içinde. 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire, 22 Aralık’ta açıkladığı kararında, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “derhal tahliye edilmesi” yönünde hüküm vermişti. AKP hükümeti bu kararı yok sayarak hareket ediyor. Korkuları o kadar büyük ki, zindana atmakla birlikte hergün programlarında Demirtaş'ı tartışıyorlar.. Zindana atarak demokrasi ve özgürlük mücadelesini yok edemeklerini çok iyi biliyorlar. Son olarak Leyla Güven’i cezaevine attılar. Leyla Güven mücadeleci, iradesi büyük ve kararli bir Kürt kadını. Ne baskılar, ne şiddetler yaşadı fakat hem cezaevin de hem de dışarda büyük bir mücadele veriyor. Yüzlerce, binlerce kadın arkadasimiz cezaevinde ve direniyor. Onlara sahip çıkmak, dayanışma göstermek hepimizin görevi!

Bavyera eyalet Meclisi. Yeşiller Partisi Milletvekili: 

CEMAL BOZOĞLU: AŞININ BULUNMASI UMUT DUYMAMIZA NEDEN YARATTI

2020 yılına girerken umutlar yüksekti. Bu duygular belki bir on yılı devirmiş olmamız ve yeni bir 10 yıla giriş yapıyor olmamızdan kaynaklanmıştı. İnsanlarda barış, sağlık ve gelecek umudu yeni yıl mesajlarında ortak umutlardı. Ne yazık ki fazla zaman geçmeden umutlarımızın tersine günümüz kuşağının hiç unutulmayacak kötü bir yıla girildiği 20 Şubat'ta Halle saldırısını yaşadık. Tam bu dönemde İtalya’dan hastahanelerden dünyaya yayılan çığlıklar hepimizi şok etti. 2021 yılına girmeye hazırlanıyoruz ve 10 aydır Pandemi yaşantımızı allak bullak etti. Çocuklarının bir gün okula gitmemesine ters tepki veren aileler aylarca eğitim alınmamasını kabullenmek zorunda kaldılar. Üç gün işe gitmemenin işten çıkarılmak için gerekçe oluştuğu Almanya’da aylardır kapalı işyerleri ile karşı karşıya kaldık. Bugüne kadar güçlü ekonomi ve finans gücü yüksek bir ülkede yaşamanın avantajları nedeniyle toplum fazla hasar almadan 2020 yılını bitiriyoruz. Toplum virus ile mücadele ederken ne yazık ki aşırı sağcıların başını çektiği ve komplo teorilerinden etkilenen bir kesim alınan önlemleri sabote etme doğrultusunda faaliyet gösterdiler. Halkın çoğunluğu bu provakasyona gelmedi. Hem iktidar hem de muhalefetteki demokratik partilerin ortak işbirliği ile alınan kararla uyumlu bir şekilde hayata geçirildi. İkinci olay 2021 yılına girerken yeniden umut duymamıza neden yarattı. Birincisi Trump’ın Amerika’da seçimleri kaybetmesi, ikincisi ise aşının bulunması. Trump’ın seçimleri kaybetmesi sağ populist otoriter akımların yükselişine güçlü bir fren oldu.  Umarım bu süreç Avrupa'nın birçok ülkesinde devam eder. Aklın ve vicdanın öne çıktığı siyaset etkinlik kazanır. Aşırı sağcı, ırkçı popülist siyaset tarihin çöplüğüne atılır ve dünya klima anlaşması tüm dünya ülkelerinin ortak anlaşması olur.

Türkiye için her anlamda 2020 yılı karanlık bir yıl oldu. Var olan ekonomik kriz, adaletsizlik ve kötü yönetim pandemi ile daha da katmerlendi. Ekonomik olanakları tüketen iktidar vaka ve ölü sayılarını manipule ederek insanların hayatları üzerine kumar oynadılar. İktidarı kaybetmemek için algı operasyonlarından öteye gidemeyen iktidar hızla ülkeyi kaosa sürüklemeye devam ediyor. Yerel seçimlerde birçok belediyeyi kaybeden iktidar daha da otoriterleşerek baskı ve sindirme siyasetini metod haline getirdi. Halk yavaş yavaş iktidarın arkasındaki desteğini çekiyor umarım yerel seçimlerle ortaya çıkan değişim rüzgarları  2021 yılında Türkiye halkına özgürlük, adalet ve sosyal adalet getirir. Hem Türkiye’de hem de Almanya’da insanlar yeniden hasret kaldığı gülmeye kavuşur. Karanlığa ışık tutacak ateş böceklerine ihtiyacımız var. Ben kendi elimden geldiği kadar bu amaç için çalışacağım. Umutlarımıza su vererek yeşertelim ve geleceğe olan güvenimizi kaybetmeyelim. Herşey güzel olacak.

Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Hamburg eyaleti Milletvekili: 

ALİ ŞİMŞEK: ALMANYA PANDEMİ SÜRECİNİ İYİ KONTROL ETTİ

2020 yılı tüm dünyada kuşkusuz insanlık tarihinde Corona pandemisi ile mücadele yılı olarak anılacak bir yıl olacaktır. Daha yılın başında Çin'in Wuhan kentinden kısa bir süre içerisinde tüm dünyaya yayılan corona, adeta tüm dünyayı kontrolü altına aldı. 1920 yılındaki İspanyol krizinden sonra en büyük pandemi olarak tarihe geçecek corona krizinde şu ana kadar tüm dünyada  80 milyondan fazla insan Corona virüsüne yakalanırken, yaklaşık 1,7 milyondan fazla insan da hayatını kaybetti. 

Almanya “Corona pandemi” sürecini  en iyi kontrol eden ülkelerden birisi oldu. 

Alınan tüm kararaların insan hak özgürlüklerini kısıtlamasınıda göz önünde bulundurularak, daha titiz ve itinalı davranan federal parlemento ve federal bakanlık kabinesi, aynı zaman madur olan işçi, işveren, sanatçı, tek kişilik işletmelere milyarlarca bütçe ayırarak mağduriyetleri de giderdi. 

Alman Maliye Bakanı  Olaf Scholz sorulan şu soru üzerine “ Sayın Scholz siz Maliye Bakanı olduktan sonra,  gelecek yıllarda borçlanmaları 0’a  indirme ve cari açığa karşı bir siyaset izlediniz, ama Corona pandemisinden sonra adeta kesenin ağzını  açtınız” bunu vatandaşlara nasıl izah edebilirisiniz? Olaf Scholz'un cevabı aynen şöyle oldu: Evet, iyi günlerde biriktirilen paralar kötü günler içindir. Vatandaşların yardıma ihtiyacı var bu günlerde. Ekonominin iyi olduğu yıllarda vatandaşlardan çok vergiler aldık, iyi günlerde biriktirilmiş paralar, bugün vatandaşların ihtiyacı varsa onlar için harcanmalıdır dedi. Sonuçta halkın parasını yine , halka harcanıyor cevabı ile büyük destek aldı. Umut ediyoruz, Almanya Corona krizini çok az kayıp ile aşacak, 2021 yılında coronayıi arkamızda bırakarak umutla geleceğimize bakacağımıza inanıyorum. Biraz daha sabır ve sükunetle güneşli günlerin yakında olduğuna inanıyorum.  

Türkiye’deki ekonomik kriz, Corona krizi ve dış ilişkilerdeki dalgalanmalar kuşkusuz 2020 yılında  insanların yaşam şartlarını biraz daha zorlaştırdı. Ayrıca bu süreç içerisinde, tutuklu gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler suçları kesinleşmeden tutuklu olarak bekletilmekte, tutukluluk suresinin en uzun olduğu ülkelerden birisidir Türkiye.  Eğer Türkiye geleceğini  AB’de görüyor ise, ki adaylık başvurusu devam etmekte. Hukuk devleti yolunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarınıda ciddiye alarak uygulamak zorundadır. Umudumuz Türkiye’nin de barış, huzur ve bir hukuk devleti ilkelerine bağlı olarak, hem ekonomik krizi, hemde Corona krizini başarılı bir şekilde atlatmasıdır. 
Bu bağlamda 2021 yılının tüm dünya insanlığına coronayı arkasında bırakmasını, barış, huzur ve sevdikleri ile sağlıklı bir yıl geçirmelerini diliyorum.