Almanya'nın Solingen şehrinde 29 Mayıs 1993 gecesi  Türkiyeli iki ailenin kaldığı bina Neonazilerle irtibat içinde olan ırkçı 4 alman genci tarafından benzin dökülerek yakılmıştı. Yangın esnasında Hülya Genç (9), Gülüstan Öztürk (27) ve Hatice Genç (18) ölürken, yangından kurtulmak için binadan aşağı atlayan Gürsün İnce (27)  ve Saime Genç (4) kaldırıldıkları hastanede ağır yanıkların tesiriyle sonradan can vermişlerdi. 6 aylık bir yavrucak , 3 yaşındaki çocuk ve 15 yaşındaki Bekir Genç ile ailenin diğer 14 üyesi aylar süren tedaviler sonrası yaşama devam etmeye başlamışlardı.


Olaydan kısa bir zaman sonra (4 Haziran 1993) yaşları  henüz 16-23 arası olan 4 ırkçı alman genci, olayın sorumluları olarak polisce gözaltına alındılar.  Uzun süren mahlkemeler sonrası (127 duruşma) 13 Ekim 1995 tarihinde mahkeme tarafından ağır hapis cezalarına (bir kısmı gençlik mahkemesi tarafından) çarptırıldılar. 



SOLİNGEN KATLİAMINA SESSİZ KALAN TÜRKİYE HÜKÜMETLERİ DE SUÇ ORTAĞIDIR

Olayda katledilen 5 insanımız Mölln olayı örneğinde yakılarak öldürülen Aslan ailesi gibi
çabuk unutuldular.  Unutuldular diyoruz çünkü, daha sonraki NSU cinayetleri sonucu 8'i Türkiye kökenli 10 kişinin canice ve planlıca ırkçı katiller tarafından katledilmelerine göz yuman Almanya'nın resmi devlet politikasıydı.

Hoyerswede, Rostock, Mölln ve Solingen faşişt katliamları tüm dünya kamuoyunda geniş yankı uyandırmasına rağmen Nazi geçmişi olan Almanya'daki resmi kurum ve devlet çevrelerinde pek yankısını bulamamıştı. 



ALMANYA' DA SORUNUN ADI KURUMSAL IRKÇILIK


Anayasayı koruma örgütü (Verfassungsschutz) bunların başında gelmekteydi. Siyasi partiler elle tutulur hiçbir araştırma ve soruşturma yapmadılar. Kurbanların anavatanı Türkiye'deki ne politikacılar ne de gelmiş geçmiş hükümet yetkilileri de aynı şekilde üç maymunları oynamaktan başka bir şey yapmadılar. Yıldönümlerinde içi boş bir- iki açıklamayla durumu idare ettiler.

Solingen'in katilleri "cezalarını çektiler"  çoktan aramızda dolaşmaktalar bile. Almanya da ırkçılıkla cıddi anlamda bir hesaplaşma olmaz ve ırkçılara maddi, yasal ve lojistik destek sağlayan Verfassungsschutz (alman istihbarat dairesi) fesh edilmediği sürece yeni cinayet ve saldırıların bir müddet sonra devam etmesi  kaçınılmazdır.