Sabah, Hürriyet ve Evrensel gazeteleri ile El Cezire İstanbul bürosunun yanı sıra, ajanslar kategorisinden İhlas Haber Ajansı (IHA) da kurada belirlenen kuruluşlar arasında yer aldı.

Zaman Avrupa ve Samanyolu TV Avrupa’nın da bağlı olduğu World Media Group'a ait Ebru TV de Almanca yayın yapan televizyonlar kategorisinden listeye girdi.

Hürriyet gazetesi Avrupa Haber Koordinatörü Celal Özcan, kura çekilişinin ardından sonucu, Deutsche Welle’ye şöyle değerlendirdi: "Aslında çok gergindik. Çünkü hakikaten bir şans meselesi bu. Acaba torbadan biz çıkacak mıyız, çıkamayacak mıyız sorusu vardı. Şansımız yaver gitti ve mahkemede akredite olduk. Davayı birinci elden okuyucularımıza duyuracağımıza çok seviniyoruz.“

10 cinayet kurbanının 8’inin Türk kökenli olmasına rağmen, ilk yer dağıtım sürecinde, hiçbir Türk medya kuruluşuna duruşma salonunda yer ayrılmaması nedeniyle, konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan Sabah Avrupa’nın Genel Yayın Yönetmeni Mikdat Karaalioğlu da çekilişe dair Deutsche Welle’ye şunları kaydetti: "Tabii bizim seçilmiş olmamıza çok sevindik. Uzun bir süreçti bizim için. Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Onun sonucunu bekledik. Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin (OLG München) sonucunu bekledik. Bu süreçlerin sonunda ismimizin orada zikredilmesi bizi çok mutlu etti."

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nden yapılan açıklamaya göre, toplam 927 gazeteci akreditasyon için başvuru yaptı. Bunların 30’u başvuru koşullarını yerine getirmediği için reddedildi. Birden fazla gazeteci ile başvuru yapan her kurum, kurada bir kez yer alma hakkına sahip olduğu için çekilişe, 324 medya kuruluşu ve medya temsilcisi katıldı. Başvuru sayısının ilk akreditasyon sürecinden üç kat daha fazla olduğu belirtildi.

'Orantılı bir dağılım değil'

Hürriyet gazetesi Avrupa Haber Koordinatörü Celal Özcan, basına ayrılan yerin kura çekilişi ile düzenlenmesini adil bulmuyor. Özcan, "Orantılı bir dağılım değil. Yani şunu söylemek lazım, kura çekilişi ile seçilmesi oldukça şeffaf bir düzenleme ancak adil bir düzenleme değil. Çünkü öldürülen 10 kişiden 8’inin Türk ve Türk kökenli olduğu düşünülürse, Türkçe yayın yapan basına sadece 4 yer verilmesi oldukça az. Ancak mahkemenin salonundaki yer de kısıtlı. Bizim artık, basın olarak 'Bize yer çıkmadı, o yüzden mahkemeye başvuracağız veya biz bu kararı kabul etmiyoruz’ tartışmasından çıkmamız lazım. Çünkü bu davayı bir yer kavgasına indirgememek lazım. Bu çok tehlikeli bir gelişme olur. Artık asıl dava üzerine konuşmak ve açık kalan soruları tartışmak gerekir" şeklinde konuşuyor.


Çekilişe, 324 medya kuruluşu ve medya temsilcisi katıldı



Reuters, AP ve Agence France-Presse gibi uluslararası ajanslar ve pek çok büyük Alman medya kuruluşu ise davayı izleme hakkı elde edemedi. Süddeutsche Zeitung, Frankfurter Allgemeine Zeitung, Die Welt, Die Tageszeitung ve Frankfurter Rundschau gibi Almanya'nın önde gelen gazeteleri çekilişten eli boş döndü. Bununla birlikte bu ikinci akreditasyon sürecinin ilkinden bir farkı daha var. Bunu Sabah Avrupa’nın Genel Yayın Yönetmeni Mikdat Karaalioğlu, şöyle izah ediyor: "Medya kuruluşları kendi yerlerini, başka medya kuruluşlarına devredebiliyorlar. Tahmin ediyorum bu özellik, bu ikinci süreçte işe yarayacak. Yani pek çok medya kuruluşu, içeri giremeyen diğer medya kuruluşları ile kooperasyona girişecek. Bu bize birinci akreditasyon sürecinde Alman medyası tarafından teklif edilmişti. Hatta Münchener Abend gazetesi ile ortak bir habercilik yapacağımızı beyan etmiştik. Şimdi onlar giremediler içeri ama biz girdik. Ama bu kooperasyon devam ediyor. Ben bunu söylüyorum. Türk medya kuruluşları ya da diğer medya kuruluşları için de herhangi bir kooperasyon yapmak isteyenlerle bir işbirliği yapmaya biz her zaman hazırız."

'Tartışma henüz bitmedi'

Yine ilk akreditasyon sürecinde Alman meslektaşlarının yerlerini kendilerine vermeyi teklif etmesinden çok etkilenen Hürriyet gazetesi Avrupa Haber Koordinatörü Celal Özcan da diğer basın yayın kuruluşları ile her türlü işbirliğine hazır olduklarını belirtiyor. Ancak şimdi de ilk süreçte duruşma salonunda yer almaya hak kazanan fakat dünkü çekilişten eli boş dönen bazı basın yayın kuruluşlarının, ikinci sürece itiraz edeceği söyleniyor.


Türkçe yayın yapan medya kategorisinde toplam 36 başvuru oldu




Mikdat Karaalioğlu’na göre akreditasyon sürecine ilişkin tartışmalar bu kura ile henüz son bulmadı: "Evet, TAZ’ın böyle bir girişim yapmayı düşündüğünü demin öğrenmiş oldum. Tabii bu onların yasal hakkı, burada benim yapabileceğim bir şey yok. Gönül isterdi ki, Münih Yüksek İdare Mahkemesi birinci akreditasyon sürecinde, bütün kesimleri mutlu edebilecek bir çözüm bulsaydı. Açık konuşmak gerekirse bu da mümkündü aslında. Ancak fazlaca kuralcı oldular ve bu süreci çıkmaz hale getirdiler. İşin bir üzücü tarafı da; davanın kendisinin tartışılmaktan çıkıp, akreditasyon gibi göreceli olarak önemsiz bir kısmının tartışılıyor olması. Aslında Almanya’yı, Alman tarihini çok yakından ilgilendiren yüzyılın davası olabilecek bir dava söz konusu. Gönül isterdi ki, kamuoyu, medya bütün ayrıntıları ile bu davayı tartışsın, soruşturma aşamasında yaşanan skandalları araştırsın ve bu sorunla hesaplaşsın. Ancak maalesef görünen o ki; daha bir müddet bu akreditasyon meselesini tartışacağız."

8'i Türk 1'i Yunan dokuz göçmen ve bir polis memurunu öldürmekle suçlanan Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı terör hücresinin hayatta kalan son üyesi Beate Zschäpe'nin yargılanacağı dava 6 Mayıs'ta görülmeye başlanacak.© Deutsche Welle Türkçe