Sol Parti milletvekili ve başkan yardımcısı Christiana Schneider'in yönettiği "Geçmiş ölmedi,hatta geçmiş bile değil" adıyla yapılan toplantıda konuşmacı olarak 1992 yılında Mölln'de Nazilerin yaktıkları  iki evde üç kişiden geriye sağ kurtulan ve o tarihte  7 yaşında olan Arslan ailesinden İbrahim Arslan'da vardı. İbrahim Arslan, evlerinin yakılmasından sonra 5 yıl daha Mölln'de yaşadıklarının burukluğunu, resmi dairelerin verdikleri sözleri birtürlü tutmamalarını ve kendilerine gereken yardımın yapılmadığını açıkladı.

Katillerin bulunmasına kadar polis ve medyanın bir kesiminin suçu kendi aralarında aradığını da üzgünce  yutkunarak dile getirdi. Son 9 Göçmenin katledilmesinde olduğu gibi o zaman da olaydaki gerçek katiller görmezden gelinerek "mafya bağlantısı" aranmış ve bizler bir kez daha mağdur edilmiştik" açıklamasında bulundu. 
Yangında kaybettiği kız kardeşini, kuzenini ve kendisini beze sararak masanın altında saklanmasını ve kurtulmasını sağlayan
babaannesinin acısını hala yaşadığını açıkladı.



Nazi saldırganların günümüze kadar yaptıkları katliamdan somut örnekler vererek, kesitler sunan Sol Parti yöneticisi ve milletvekili Christiane Schneider ise, geçmiş hükümetlerin yeterli önlemleri almayarak Nazileri görmezden gelmelerinin büyük hata olduğunu ifade etti. 8' Türkiyeli biri Yunan  9 göçmen kökenli işadamının öldürülmesini de örnek vererek Nazilere karşı uzun soluklu ve köklü bir mücadelenin şart olduğunun önemine dikkat çekti.

Ramazan Avcı
İnisiyatifinden tiyatro sanatçısı Leman Stehn'in anlatımları, mülteci yurtlarına ve göçmenlere karşı yapılan saldırılara ve gerici, dışlayıcı yasaların varlığına vurgu yapılan toplantı büyük dikkatle dinlendi.

Dinleyicileri arasında Sol Parti Hamburg milletvekillerinden Cansu Özdemir, Mehmet Yıldız avukat Mülayim Hüseyin, Bjön Stehn,Wolfgang Behrensohn, Hamburg El Ele derneği yöneticilerinden Salim Yıldız,vicdani red grubundan Gürsel Yıldırım ve çok sayıda kişinin izlediği toplantıya katılanların çoğunluğunu almanlar teşkil etmişti.


Olay nasıl olmuştu?

23 Kasım 1992 yılında Almanya'nın küçük yeleşim birimlerinden biri olan Mölln'de iki ev birden gecenin geç saatlerinde Neonazilerce yakılmış ve Samsun kökenli Arslan ailesinden üç can vahşi şekilde öldürülmüştü.
Başta Hamburg olmak üzere onbinlerce insan kol kola girerek dostluk zicirleri oluşturmuşlardı.

Resmi çevrelerin o tarihlerde görmek istemedikleri Faşist Neonazi katiller nefretle anılarak protesto edilmişlerdi.

Möln katliami öncesinde doğu Almanya'nın çeşitli şehirlerinde de göçmen kökenlilere karşı saldırılar yaşanmıştı. Hükümetteki CDU/CSU hükümetlerinin mülteci sorununu gündeme taşıyarak toplumda telaşe yaratmaları yaşanan saldırılara da bir nevi zemin yaratır olmuştu.

Mölln'le başlayan faşist Nazi saldırıları 1993 yılındaki Solingen katliamıyla devam ederek sonraki zamanlarda da mülteci yurtlarına ve tek tek göçmenlerin yaşadıkları ev ve işyerlerine karşı sistematik olarak sürüp gitmişti.

Günümüzde NSU katliamları olarak karşımıza çıkan, göçmenlere karşı yapılan saldırganlıklara önce yasal önlemlerin alınması şart olmuştur.

Yıllarca ispiyon olarak "kullanılan" "tetik çektirilen" ırkçılara devlet kasasından maddi yardım ve maaş veren bir istihbarat örgütünün halen varlığını sürdürmesi halinde köklü çözümlerden ve kalıcı başarılardan söz etmek elbette ki zor olacaktır.

  Toplantının bitimine şu sözler damgasını bastı:

"Yeni Möllnlerin yaşanmasi istenmiyorsa, geçmişten kalan tüm köprüler yıkılmalıdır.

Katillere çanak tutan ve zemin yaratan resmi kurumlar feshedilmeli olaydaki sorumluluğu olan tüm görevliler zaman kaybedilmeksizin gözaltına alınmalıdır".