Avrupa Birliği, Brüksel’de 18-19 Şubat tarihlerinde yapılacak olan devlet ve hükümet başkanları zirvesinde mülteci krizine bir çözüm bulmayı umuyor. Çözümün adı ise Türkiye ile yapılacak işbirliği.

Plana göre, Avrupa Birliği Türkiye’ye 3 milyar euroluk bir yardım fonu aktaracak. Bu fonla Türkiye’deki mültecilerin ihtiyaçları karşılanacak. Türkiye ayrıca insan kaçakçıları ile mücaledeyi artıracak ve haziran ayında da Geri Kabul Anlaşması’nı uygulamaya geçirecek. Avrupa Birliği tüm bunların karşılığında da ekim ayında Türkiye’ye vize muafiyeti sağlayacak.

Geri Kabul Anlaşması’nın Türkiye’ye ek yükler getireceğine dikkat çeken İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas, AB’nin mültecilerin sayısını azaltmayı hedeflediğine işaret ederek “Bu Türkiye açısından yeni bir yük oluşturacak. Türkiye’nin bu göçmenlerin barınması için daha fazla tesise ihtiyacı alacak. Aynı zamanda bu göçmenlerin geldikleri ülkelere iadeleri için, geldikleri ülkelerle de yeni geri kabul anlaşmalarının yapılması ya da sayılarının artırılması söz konusu olacak. Bu da karmaşık yeni bir yapılanma gerektiriyor” diye konuştu.

Vize muafiyeti gerçekçi mi?

Avrupa Birliği’nin hayata geçirilmesini beklediği Geri Kabul Anlaşması 16 Aralık 2013 tarihinde imzalanmış ve beraberinde de taraflar arasında Vize Serbestisi Diyaloğu başlatılmıştı. Anlaşmanın uygulanması ve Türkiye’nin güvenlik önlemleri, pasaport ve vize işlemlerinin yenilenmesi gibi konularda Avrupa Birliği kriterlerini yerine getirmesi karşılığında Türk vatandaşlarına vize muafiyeti sağlanacağı sözü verilmişti. Vize muafiyeti için dile getirilen tarih ise 2017 idi. Ancak mülteci krizi pazarlıkları nedeniyle süreç hızlandırıldı ve şimdi vize muafiyeti için Ekim 2016 tarihi telaffuz edilmeye başlandı. Peki bu vaadin gerçekleşmesi ne kadar gerçekçi?

Türkiye’nin yerine getirmesi gereken çok sayıda koşul olduğunu ve yoğun bir ev ödevi ile karşı karşıya bulunduğunu belirten Nas, “Süre çok az. Ekim ayına kadar aslında yaz aylarında etkin çalışılamadığını düşünecek olursanız, bahar dönemi var sadece, Türkiye’nin bu kriterleri yerine getirebilmesi için. Türkiye’de yoğun bir gündem var. Suriye’deki olaylar kızıştı, kendi içinde başkanlık tartışmaları var… Türkiye’de gündem çok hızlı değişiyor. Türkiye belki paket yasalarla gerekli düzenlemeleri çıkarabilir. Ama biraz zor görünüyor” değerlendirmesini yaptı.

Doç. Dr. Çiğdem Nas, Türkiye’nin elinde mülteci kozu olsa da vize muafiyetinin gerçekçi bir hedef olarak görünmediğini belirtti. Ancak Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu ve buna rağmen Türkiye ile üyelik müzakerelerinde akılcı bir politika izlemediğini kaydeden Nas, AB’nin Türkiye ile konjonktürel değerlere bağlı olmadan kurumsal bir çerçevede daha fazla işbirliği yapması gerektiğini ifade etti. Nas, ilişkilerin geliştirilmesinin bir zorunluluk olduğunu belirterek bunun özellikle Batı’nın güvenliği açısından gerekli olduğunu vurguladı.

Merkel'in umudu Türkiye

Brüksel’deki AB liderler zirvesinde Türkiye ile işbirliğinin sağlanması özellikle Almanya Başbakanı Angela Merkel açısından kritik önem taşıyor. Hem kendi ülkesinde hem de Avrupa Birliği içinde baskı altında olan Merkel, Türkiye'nin alacağı önlemler sayesinde Avrupa'nın ihtiyacı olan ortak çözümün bulunmasını arzuluyor. Hem yakın müttefiği Fransa gibi Batı Avrupa ülkeleri hem de Doğu Avrupa ülkeleri tarafından yalnız bırakılan Merkel'i Türkiye zirvede kurtarabilecek mi?

Mülteci krizinde Merkel'in kilit bir oynadığını, kendisi için olumsuz sonuçları olabilecek adımlar attığını ve cesur davrandığını ifade eden Nas, “Ama gerekli desteği diğer ülkelerden bulamadı. Aksine eleştiri okları hem kendi ülkesinden hem de diğer AB ülkelerinden ona doğru yöneltildi. Türkiye tek başına kurtaramaz diye düşünüyorum. Bu bütün Avrupa'nın el atması gereken bir sorun. Merkel'in yalnız bırakmamaları gerekir. Merkel'in yaptığı yapılması gerekendi” diye sözlerini sürdürdü.

© DW /Hülya Schenk