İki gün süren konferansta söz alan Dr. Elmar G.M. Weitekamp, Ragıp Zarakolu, Özgür Sevgi Göral ve Christine Martineau, dünyadaki yüzleşme ve hakikat komisyonlarının çalışma ve deneyimlerini aktardı.

 Avukat Virginie Düsen'in moderatörlüğünü yaptığı oturumda söz alan Güney Amerika ve dünyanın birçok yerinde soykırım ve hakikati araştıran Dr. Elmar G. M Weitekamp dünyadaki soykırım ve hakikat komisyonlarının kurulma tarihine dikkat çekti. 
Dr. Elmar G.M. Weitekamp Güney Afrika'da kurulan hakikat komisyonunun çalışmalarına ilişkin “Kendi geçmişiyle yüzleşemeyen ülkeler günün birinde mutlaka karşınıza çıkar. Örneğin, İspanya'da Franko dönemi hiçbir zaman araştırılmadı ve yüzleşilmedi. Hep üstü örtüldü. Şimdi yeni yeni araştırılıyor. Bu da sorun çıkarıyor” dedi.



ERDOĞAN SOYKIRIMI BAŞKA İFADE İLE SAVUNUYOR'

Türkiye'nin Ermeni soykırımını anlatarak, konuşmasına başlayan Ragıp Zarakolu, “Türkiye Ermeni soykırımını örtbas edemez. Burada Kürtler de partnerdi. Ama esas sorumlu Türkiye’dir” dedi.

Ermeni, Asuri-Süryani, Rum başta olma üzere, herkesin “Biz de katledildik, kimse görmüyor” seslerinin yükselmesini ise, yaşananların Hıristiyan soykırımı olduğunu gösterdiğini vurguladı.

Zarakolu, “Bunun adı da cihadın kendisidir. Çünkü halifeye biat etmediyseniz bu katliamlara maruz kalırsınız. Ve nitekim böyle oldu. Bugün Suriye'de olduğu gibi” dedi.

Ermeni soykırımın tarihi sürecine değinen Zarakolu, cumhuriyetin ilk yıllarında kısmen de olsa Ermeni soykırımı araştırılmaya başlandıysa da bu sonraki süreçte üstünün örtüldüğünü sözlerine ekledi. Ragıp Zarakolu, “Ermeni sorununu yazan birçok gazeteci ve aydın yargılanıyor. Tehdit alıyor. Bu bir kampanyaydı. Bu süreç Hrant Dink'in ölümüyle ortaya çıktı. Bugün bu soykırım Türkiye'de tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu soykırım olarak ifade etmiyor, genel ifadeler kullanıyor. Bu da soykırımı kabul eden ayrı bir formülasyonu içerisinde barındırıyor” diye konuştu.


Özgür Sevgi Göral de Türkiye'nin geniş bir şiddet repertuarının olduğunu belirterek, Dünyadaki bütün ülkelerin geçmişiyle yüzleştiği bir dönemde Türkiye'de katliamlar ve öldürmelerin olduğunu kaydederek, şöyle konuştu: Türk devleti sadece Kürt politikacıları öldürmedi. Orada birçok sivil halkı da katletti. Ama maalesef Türkiye'de yazar, aydın, düşünür dünyası ya iş birliği yaptı ya da sessiz kaldı. Bu da hizmet anlamına geliyor. Türk devleti, Şırnak'ta 1990 yıllarında katliamlar yaparken batı ve toplumun büyük kesimi bu bilgeye sahipti. Ama ses çıkarmadı. Onun için toplum bu yapılanların bir parçası.“


Türkiye'de uygulanan şiddetin dünyadan bağımsız olmadığını da vurgulayan Göral, “Türkiye'deki şiddet pratiği her ne kadar özgü olsa da dünyadaki şiddetin bir parçasıdır aynı zamanda. Çünkü kayıp, öldürme katletme yöntemleri Arjantin, Türkiye ve dünyanın birçok yerinde aynı. Yöntem, uygulama bir birine benziyor. Onun için dünyadaki örnekleri kendimize esas almalıyız. Dünyanın bir çok yerinde kurulan hakikat ve yapılan yargılamaların bir benzeri de Türkiye'de olması gerekiyor. Yeni ve yaratıcı yöntemlerle bunu yapmalıyız” diye konuştu.ANF