Almanya'nın Hamburg kentinde 21 Aralık 1985 tarihinde ırkçı dazlaklar tarafından öldüresiye dövülerek komaya sokulan, aldığı darbeler sonucu 3 gün sonra, Noel gecesi kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Ramazan Avcı (26), isminin verildiği meydanda düzenlenen mitingle anıldı.

Korona şartları altında Gülüstan Avcı ve kendisine destek veren Ramazan Avcı İnisiyatifi (RAİ) tarafından düzenlenen mitinge ırkçı saldırılarda aile üyeleri katledilen Möllnlü Faruk ve oğlu İbrahim Arslan, Hanau'da katledilen Gökhan Gültekin'in ağabeyi Çetin Gültekin, Berlin'de öldürülen Burak Bektaş İnisiyatifi üyeleri ve Dessau'da polis karakolunda yanarak can veren Oury Jalloh İnisiyatifi üyelerinin yanı sıra eyalet milletvekilleri Güngör Yılmaz (SPD), Deniz Çelik (Sol Parti) ve çok sayıda başka sivil toplum kuruluşu temsilcisi katılarak, Gülüstan Avcı ile dayanışma içinde olduklarını gösterdiler.

Irkçılık virüsü vurgusu

Ramazan Avcı’nın eşi Gülüstan Avcı, “Aradan 35 yıl geçti ama acımız hiç dinmedi. Acımız çok büyük. Her sene aynı şeyleri söylediğimiz için artık söylenecek söz de kalmadı. Unutmadık, unutmayacağız. Eşimin neden hunharca katledildiğini hala anlayamıyorum. Sizlerin bize verdiği destek bizi ayakta tutuyor, varlığınız bize güç veriyor” dedi.

Sözlerine “Bizlere destek vermekten hiç vazgeçmediğiniz için hepinize teşekkür ederim” cümlesiyle konuşmasına başlayan 1992 Mölln vahşetinde annesi, kızı ve yeğenini kaybeden Faruk Arslan, “Acılarımızı içimizde en derin şekliyle yaşasak da, ırkçılık mağdurları olarak birbirimize destek vererek var gücümüzle bizim yaşadığımızı başka hiç kimsenin yaşamaması için ortak mücadele veriyoruz. Ramazan Avcı 35 yıldır içimizde yaşıyor. Onu asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Irkçılık virüsü, herkesi hepimizi en az korona virüsü kadar tedirgin ve dikkatli yapmalı ve el birliğiyle ortak mücadeleye sevk etmelidir” dedi.

“Irkçı saldırılar siyaset tarafından masumlaştırılıyor”

RAİ adına konuşan Gürsel Yıldırım, inisiyatifin ırkçılık mağduru ailelerin sesi olmak için kurulduğuna dikkat çekerek, “Almanya’da Kasım 2011 tarihinde NSU cinayetleri ortaya çıkıncaya kadar ırkçılığın üstü sistematik olarak kapatılıyor, ırkçılıktan bahsedilmiyordu. Göçmenlerin evlerine ve işyerlerine yönelik kundaklamalar, mağdurlara mal edildi, suçlu olarak gösterildiler. Olayların ardından savcılar kanıtları silme görevini üstlenerek olayların ya ‘teknik arıza’ veya göçmenler arasında ‘etnik çatışma’ olduğunu söylediler” dedi. Almanların üstlerinden atmaya çalıştıkları her ırkçı saldırının bir sonraki ırkçı saldırı için zemin oluşturduğunu ifade eden Yıldırım, “Her ırkçı saldırının ardından, bu saldırıların bireysel saldırı olduğu masalı anlatılıyor ve bu saldırılar masumlaştırılıyor. Bu iddialarla suçların hafifletilmesi ırkçıları cesaretlendirdi ve Mölln, Solingen, Lübeck, Berlin, NSU, München, Halle, Hanau gibi cinayetlerini yaşadık” şeklinde konuştu.

Çetin Gültekin: “Saldırganın babası adeta bir saatli bomba”

Anma törenine, Hanau saldırısında ölenlerin aileleri adına katıldığını söyleyen Çetin Gültekin, “Bizler, Almanya’da ne kadar göçmenin ırkçı saldırı kurbanı olduğunu ilk kez 19 Şubatta Hanau’daki saldırının ardından öğrendik. Şimdi Avcı Ailesinin acısını daha iyi anlayabiliyoruz. Hanau saldırganının 73 yaşındaki babası oğlunun ‘kurban’ olduğunu söyleyerek adeta saatli bomba gibi dolaşıyor ve kimse bir şey yapmıyor. Hamburg, Mölln, Hanau ya da Halle, biz mücadele birliği içinde olduğumuz sürece, hiçbir yerde cesaretimizi kıramayacaklar, bizi susturamayacaklar. Önümüzde uzun bir yol olsa da aşırı sağcılığın ve ırkçılığın olmadığı açık hoşgörülü bir toplum için mücadele edeceğiz” dedi.

İbrahim Arslan: "Birlikte mücadele etmeliyiz"

Halle davasında kararın çıktığını hatırlatan İbrahim Arslan da “Kararın çıkması olayın unutulacağı anlamına gelmez. Irkçılığı görmezden gelen siyasetçilere ve güvenlik kurumlarına sesleniyorum. Hepimiz birlikte mücadele etmediğimiz müddetçe bizler 1985’de, 1992’de, 2000’de, 2019’da olduğu gibi ölmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu. 

Konuşmaların ardından ırkçılık kurbanları anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu ve daha sonra meydandaki anıt taşı çelenkler ve çiçekler bırakıldı.