Mahmut Özkan- Nürnberg


Hrant'
ın dostları ve Nürnberg Demokratik Güçbirliği Platformu'nun birlikte organize ettiği anma,saat 17.00 de Villa Leon bahçesinde başladı. Hrant anısına 7 yıl önce dikilen barış ağacı altında yapılan saygı duruşuyla başlayan anmaya Hrant'ı seven dostlarının Hrant anısına yönelik söylediği sözler sonrası “Yaşasın Halkların Kardeşliği” şiarıyla salonda yapılan etkinliğe geçildi.

Villa Leon Kültür Laden' in büyük salonunu dolduran kalabalık kitleye Hrant'ın yaşamından kesitlerin sunulduğu bir sinevizyon gösterildi. Açılış konuşmasının türkçe ve almanca olarak yapılması ve “Faşizme İnat Kardeşimsin Hrant” sözlerinin ardından, Hrant'ın okul arkadaşı ve yakın dostu Garo Demirciyan'a söz bırakıldı.


Etkinlikte yapılan konuşmalar simultuna olarak almancaya çevrildi. Demirciyan yaptığı  konuşmasında Hrant'la anılarını anlattı.

Demirciyan konuşmasında özetle şunları dile getirdi; “Hrant ahparigle ilgili ilk anın nedir denirse uzun boyuna yakışmış yıpranmış deri ceketli hali ve futbol maçında yaptığı cesur kavgaları gelir. Sonra çok az sayıda insanda olan kendine özgü duruşu, yürüyüşü ve insanı etkileyen ses tonu gelir. Okulda Hrant' tan yaşça küçükler başta olmak üzere, arkadaşların büyük çoğunluğu Hrant a güçlü bir sempatiyle bakarlardı. Adeta hayranlık duyarlardı. Yeni yetme genç solcuların Hrant'a ve Armenak’a olan sempatisi büyüktü. Futbol sahalarındaki “dacik”lerle bir Ermeni delikanlısının kavga cesareti, dik ve onurlu duruşu, biz hay gençlerini oldukça etkiliyordu. Ocak ayının o soğuk zemheri gününde yere serili cansız bedeninde Hrant i en iyi şekilde insana ait olan masumiyet içinde en iyi anlatan yırtık ayakkabıların oldu. Hiçbir piyasa aydınında, gazetecisinde olmayan o yırtık ayakkabılar Hrant'a -halkımıza özgüydü. Sokaktaki insanlar kendilerine ait olan yoksul bir parçayı ayaklarında ki yırtık ayakkabılarında buldu. Herkes kendisine benzeyen bir yanı senin cansız bedeninde gördü. Hiç bir katil ve muktedir Hrant`i gözüne bakarak vuramazdı. Sadece arkadan korkakca, kalleşce ve haince vurabilirdi. Devlet destekli ırkçılar öyle de yaptılar.

Sayısız katliamlardan, kıyım ve soykırımdan geçirilmiş acı ve çilelerin bin bir rengini ve türünü yaşamış yıllarca susturulmuş, beton altına gömülerek büyük bir ölüm sessizliğine gömülmüş mazlum ve mağrur bir halkın içinden çıkıp gelmişti. “Dacik” rakibinin karşısında korkmadan, cesaretle durmanı, diklenmeni ancak bizim gibi acının en köklüsünü en derinini yaşayan susturulmuş acılarıyla beraber sessizliğe gömülmüş halklar anlar. Suskunluğa ve sessizliğe gömülmüş halimizi ezgin duygularımızı, korku ve ürkek dolu bakışımızı, bize ait olan dünyamızı başkaları anlayamaz. Azınlıkta ve yalnız olmak ne kötü bir şeydir! Kendini sahipsiz ve kimsesiz hissetmek ne acı bir duygudur. Ürkmek, korkmak, her türlü haksızlığa, hakarete ve aşağılanmaya rağmen susmak! Kendine ait olanı yaşayamamak! Ağzın kan dolu olmasına rağmen tükürememek. En barbar, en vahşi, en insafsız ve vicdansız katliama uğramış halkların, insanların dışında bizleri kimse anlayamaz, yaşadığımız-hissettiğimiz duyguların renginin ne olduğunu bilemez. Bizleri ancak en iyi Rumlar, Süryaniler, Keldaniler, Ezidiler, Aleviler, Kürtler,  kendisine ait olan cinsiyetini özgürce yaşayamayanlar, zulüm altındaki kadınlarımız anlar. Bizleri ancak biz olanlar anlar. Yani bu ülkenin onur ve vicdan sahibi sanatçılar, aydınlar, yazarlar, şairler, öğrenciler, devrimciler, özgürlükleri için mücadele edenler anlar.


Yıllar sonra mütevazi bir gazete çıkardın. Adına da AGOS dedin. Dikenler, teller, çitler içinde, patlamaya her an hazır mayınlar ve patlayıcılar üzerinde tehdit dolu bakışlar, aba altından gösterilmiş namlular altında yürüdün. Bir yol açmaya çalıştın. Agos oldun.” dedi.


Daha sonra Metin Ayçiçek Hrant davasında gelişmeleri ve mahkeme süreçlerini özetledi ve ırkçı faşist devlet sistematiğine dikkat çekerek,Türkiye'de hukuk ve adalet arayışının sonuçsuz kalacağını belirterek, devletin taraflı ve faşizan uygulamalarından örnekler sundu.  Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında halkların 47 etnik kökenden milliyetin ve azınlıkların kardeşçe ve eşit şekilde  birarada yaşamaları yönünde çağrı yaptı.  Şair Habib Bektaş'n Hrant anısına yazdığı ve yolladığı şiiri dinleyicilere okuyarak konuşmasını sonlandırdı.


Konuşmaların bitiminden sonra Mari,Hazal,Tamer ve Burak'`ın Ermenice,Kürtçe ve Türkçe dillerinde seslendirdiği türküler ve ezgiler ilgi ve duyguyla dinlendi. 3 saat süren etkinlik sonrası kitle yüzleşme ve insan yüreklerle birbirlerini anlama ve birlikte mücadele etme fikriyle, Hranta sahip çıkma ve biz bitti demedikçe bu dava bitmez diyen duygularla etkinlik son buldu.