Almanya'da Türkiye kökenli avukat Mustafa Kaplan'ın Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke'yi öldürmekten yargılanan aşırı sağcı Stephan E.'nin savunma ekibinde yer alacağı açıklandı.

Daha önce 8'i Türk, biri Yunan, biri de Alman polis memuru olmak üzere 10 kişinin katledilmesinden sorumlu tutulan ırkçı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü davasında mağdur yakınlarını temsil eden Kaplan'ın, şimdi de aşırı sağcı bir sanığı temsil edecek olması Alman basınında geniş yer buldu.

Kaplan, "Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde görülen NSU davası, aile bireyleri NSU üyeleri tarafından öldürüldüğünde yaşadıkları acıyla başa çıkmada kurban aileleri için özel bir öneme sahipti. Müdahil avukat olarak, olayların cezai soruşturmasındaki küçük payım ve katkımdan dolayı mutlu ve minnettarım" diyor.

Adil yargılama vurgusu

Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre neonazi olduğu belirtilen müvekkilinin de adil bir yargılama sürecinden geçmesi gerektiğine önem verdiğini ifade eden Kaplan, böylece sanığın cinayeti işlemesindeki diğer unsurların da ortaya çıkarılmasının mümkün olabileceğini belirtiyor.

Stephan E. aleyhindeki davada netleştirilecek çok husus bulunduğunu söyleyen Kaplan, "Olay yerinde kimler vardı? Arka planda bilinmeyen başka insanlar var mı? (Almanya'nın iç istihbarat servisi) Anayasayı Koruma Teşkilatı olayla ilgili önceden ne biliyordu? Bir savunma avukatı olarak, bu soruları araştırmak ve müvekkilimin adil şekilde yargılanmasının zaruri olduğunu düşünüyorum. Bu noktada onun politik tutumunun ne olduğu ve neyle suçlandığı sorusu önemli değil" diyor.

Mustafa Kaplan, NSU davasına müdahil avukat olarak katılmasından sonra ölüm tehditleri aldığını belirterek şöyle konuşuyor:

"Ben işçi sınıfı bir aileden geliyorum. Ailem beni ve kardeşlerimi her zaman sınırlı mali kaynakları elverdiğince destekledi. Hukuk okudum ve 20 yıldır savunma avukatı olarak çalışıyorum. Dünyada kaç ülkede bunun hâlâ mümkün olduğunu bilmiyorum. Her durumda, içinde bulunduğum bu sistemden, hukukun üstünlüğünden gurur duyuyorum. Hukukun üstünlüğü, benim çıkış noktam. Bazı insanlar işim yüzünden beni tehdit ederse, bunu önleyemem. İşime odaklanmaya devam ediyorum."

Weinstein örneği

Aşırı sağcı sanığın avukatlığını Türkiye kökenli bir kişinin üstlenmesinin kendi açısından bir sorun olmadığını kaydeden Kaplan, "Büyük ceza davalarında deneyimim olduğu için görevlendirildiğimi varsayıyorum. Ancak Türkiye kökenli olmam da bana bu görevin verilmesinde bir rol oynamış olabilir. Böyle olmuşsa bile bu düşünceyi kesinlikle meşru bulurum. Bildiğim kadarıyla, tecavüzle suçlanan ABD'li yapımcı Harvey Weinstein, bir erkek avukat değil, bir kadın avukat tuttu. Bu tür düşünceler meşrudur. Ama sonuçta burada bir 'dış etki' söz konusu değil, daha ziyade anayasal ve adil bir ceza muhakemesinde sanıklara itham edilen suçlamaların kanıtlanabilmesi asıl olan" diyor.

Mustafa Kaplan, 2017 yılında da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, hakkında yazdığı bir şiiri televizyonda okuyan komedyen Jan Böhmermann aleyhinde açtığı hakaret davasında da avukatlığını üstlenmişti.