Haber-yorum: Hülya Sancak/ Essen




Sabine Adatepe
'nin çevirisiyle salonu tıklım tıklım dolduran sevenlerine Gezi Parkı sürecini değerlendiren Can Dündar gelen soruları da uzun uzun yanıtladı. Özellikle özel yaşam alanlarına müdahalelere dikkat çeken Dündar düşüncelerini samimi bir dille ifade etti:

"Ben oruç tutan biri değilim, ama hayat boyu oruç tutan insanlara saygı duydum, ramazanda balkonda yemek yemem. Ama, 'balkonda yemek yenmeyecek' dendiği zaman, sofrayı inadına balkona kurasım geliyor. Bir inatlaşma söz konusu. Bu birbirine aslında çok saygılı olan toplumu böldüler. Ben tepkisel olarak bunca yıl yapmadığım bir tepki veriyorum. Bu bizi tehlikeli bir noktaya götürüyor. Bundan uzak durmak lazım."


Gezi ruhu kurtuluşu gerçekleştirebilir


Gezi'ye gelirsek, Gezi'de birtakım ateist gençlerin, eşcinsellerin, namaz kılan insanlara kol kanat germesi, oruç açanların etrafında onlar rahat yesin diye barikat kurması, kandilde kandil simidi dağıtmaları çok önemliydi. Toplumda aradığımız 'bak demek ki bir arada olabliyoruz' mesajıydı. Ben onun için de Gezi'nin Türkiye'nin geleceği olduğunu düşünüyorum. Kürtlerle Türklerin bir arada eylem yapmasından tutun da, tüm bu İslam çatışması görüntüsünün üstesinden gelinmesine kadar, biz o parktaki hayatı Türkiye'ye yayabilirsek kurtuluşu gerçekleştireceğiz diye düşünüyorum" sözleriyle Gezi Parkı sürecini değerlendiren Dündar, zaman zaman mizahi bir dil kullandı, dinleyenleri gülümsetti.



Hapşırsan 50 tane polis etrafını saracak

"Toplum olarak çok zayıf hafızalıyız. Ya çok gerilere bakıp oraya takılıyoruz. Ya da hic bakmıyoruz. Türkiye çok önemli bir kavşaktan geçiyor. Hayatımız boyunca bu kavşaktaydık. Önümüzdeki 6 ay, genel seçimler, ardından yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bugün Taksim'e baktığımızda, gidip üç kişi Gezi Parkı'nda hapşırsanız üzerinize 50 tane sivil polis atlayacak durumda.

Gerçekten tüm Taksimin etrafı polis çemberi altında. Sanki bir polis devletinde yaşar gibi bir tedirginlik var. Bu koşullar altında seçime gidiyoruz.

Daha önce böyle bir hareket görmediğimiz için bu hareket nereye evrilir onu kestirmek zor. Ama toplum bir şekilde tıpkı bir çocuk gibi ayağa kalktı ve yürümeye başladı. Bir daha kolay 
kolay oturmayız. Bu hareketin bir önderi yok. Bugüne kadar hep bir önderin peşinden gittik. 


Sonra o lider ya koşu bandından düştü öldü, ya da yatakta yakalandı, bir şekilde ülkenin kaderi değişti. İlk defa lideri olmayan bağımsız bir hareketimiz var. Bunun dezavantajı, harekete yön veren bir liderin olmaması. Bu tamamen kendiliğinden gelişen bir hareket ve nereye gideceğini kestirmek çok zor. Bu, hükümetin anlayamadığı birşey, o yüzden uluslararası faiz lobisi gibi bir takım şeyler arıyorlar ve bulamıyorlar, çünkü hakikaten bir önder yok" sözleriyle Türkiye'nin içinde bulunduğu atmosferi ve hükümetin sürece yaklaşımını özetleyen Dündar, gazetecilerin tutuklanma sürecinde ve sonrasındaki tepkisiz kalınması ile ilgili eleştirel sorulara da içtenlikle cevap verdi.

Eyleme katılınca işinden oldu
"Evet biz toplu bir tepki veremedik, kabul ediyorum hatalıyız. Çoluğu çocuğu olan insanlara 'sen de gel işsizliği göze al' demek kolay değil 12 Eylül bizim sendikamızı çökertti bizi zayıflattı. Ayrıca şimdiki jenerasyon sadece başarı peşinde, bireysel düşünüyorlar, onları bir aksiyon için mobilize etmek çok zor. Pek çok etkinlikler yapıldı dayanışma için, nitekim ben de böyle bir eyleme katıldığım, bu eylemlerde konuşmalar yaptığım için işimi kaybettim. Bunu herkesten istemek kolay değil. Bahane olsun diye söylemiyorum bunları, açıklamak için söylüyorum.

Bir kere başbakanı üzerseniz, bu daha sonra da üzebileceğiniz anlamına geldiği için başka gazetelerde iş bulma imkanınız daralıyor.Başbakanı üzen bir insansınız herkes sizden uzak durmaya çalışıyor, çünkü her patron itaat etmenin ve muhalefet etmenin acısınıve keyfini görüyor. İtaat edenler taltif ediliyor, karşı çıkanların başına da olmadık işler geliyor. O yüzden sizden uzak duruluyor,ama öyle olmayanlar da var" diyen Dündar "Burada ilk kez söylüyorum:Bayramdan sonra Cumhuriyet'te yazmaya başlıyorum" müjdesiyle, sevenlerine buluşma yer ve zamanını da vermiş oldu.

"Bu Daha Başlangıç" kitabı ne anlatıyor?

Benim kitapta yapmaya çalıştığım. Gezi hareketinin öncülü yoldaşı sayılabilecek dünya hareketlerine, dikkat çekmek. Gezi kendi başına bir oluşum değil. Bir iklimin yarattığı bir hareket, o iklimi çözmeye çalışıyorum kitapta. Bir kaç nokta var. Bunlardan biri, bir kuşak var. Y kuşağı denilen bir kuşak. Onların tüm dünyada nasıl yaşadıklarını anlatmaya çalıştım. Kendi oğlumla yaşadıklarım var. Olayın bir ağaçla başlaması, Almanya'daki Yeşiller hareketini, ekolojik hareketleri çağrıştırıyor. O hareketi anlatmaya gayret ediyorum. O hareket Gezi için yol gösterici olabilir mi onu anlamaya çalışıyoruz. Yine Almanya'daki Korsanları anımsatan, onlarla benzeşen, örnek alınan yönler var. Anonymus tüm dünyada önemli bir hale geldi. Wikileaks devletin sır tutmaması gerektiğini ortaya koydu.


Bu gibi akımları Türkiye'de Red Hack temsil etti, resmi siteleri hackleyerek bilgileri kamuoyuyla paylaştı. Tabii Amerika'daki occupy hareketi ile çok benzeşiyor. Arap Baharı'ndaki tüm dünyayı şaşırtan isyanın bir etkisi var mı, Taksimle Tahrir arasında bir benzerlik var mı bunları analiz ettiğim bir kitap hazırlıyorum. Bütüm bu deneyim, dünyadan elde ettgimiz bilgi bizi nereye götürür gezi hareketini nereye taşır, bu hareket burada kalır mı nereye evrilir, hangi hareketlerden ne gibi dersler alınır bunları, bunları anlamaya anlatmaya çalışıyorum.

Cadı avı başlatıldı

Gündelik hayatın kuşatıldığı bir dönemden geçiyoruz. Son 10 yılda baskıların arttığına tanık olduk, insanların yaşam biçimine müdahale, içki yasağı bardağı taşıran damlalar, herkesi ortak noktadan buluşturan kıvılcımlar oldu. İnsanlar, artık benim yaşam biçimime daha fazla karışma mesajı vermek istedi. Gezi olaylarında dahil olan sanatçılar, oyuncular, gazeteciler kürsülerde isim verilerek hedef gösterildi. Müthiş bir cadı avı başlatıldı. İnsanların, pencerede balkonda tepki için tencere tava çalan komuşularını ihbar etmeleri istendi. Polis şiddeti insanları ürküttü. Büyük bir dava açma hazırlığı var. Tüm bunlar Gezi olaylarının tansiyonunu düşürdü. İnsanlar korkutuldu. Park dağıtıldı, ama Türkiye'nin her yeri park haline geldi. Müthiş bir muhalefet potansiyeli oluştu.

Gezi Parkı sürecini değerlendiren ve basım aşamasında olan "Bu Daha Başlangıç" adlı kitabından bölümler okuyan Can Dündar, toplantı sonrasında okurlarına kitaplarını imzaladı ve fotoğraf çektirdi.