-Mahmut Özkan-





Partizan temsilcisi, 1920′lerden 1960 ortalarına kadar Marksist ideoloji açısından bir suskunluğun hakim olduğunu, 60′ların ortalarından itibaren suskunluğun bozulduğunu, İbrahim’in Kemalizm, milli mesele, devrimin yolu üzerine çok ciddi ve ilk olan şeyler söylediğinin altını çizdi.

Kaypakkaya’nın Çin’deki BPKD’nin ile birlikte, dünyadaki gelişen anti-emperyalist hareketler, Viatnam direnişi ve Türkiye’deki 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin bir ürünü olduğunu belirtti.  O’na yönelik “köylü devrimcisi” eleştirisinin çok haksız bir yerde durduğunu belirtti.

Volkan Yaraşır ise sözlerine Kaypakkaya’ı politik bir figüre indirgemenin O’na yapılacak en büyük haksızlık olduğuna vurgu yaparak başladı. Kendisinin bu panellere davet edildikten sonra bir araştırma içerisine girdiğini ve siyasi tezlerini kastederek bu süreçte “İbrahim’i kazıdıkça arkasından bir maden çıktığını” belirtti.

Araştırmacı yazar Erdoğan Aydın ise, sürece daha gerçekçi yaklaşımlar sergelenmesi gerektiğini belirterek sözlerine başlayan Aydın, “şu anda tüm devrimlerin tıkandığı bir süreçten geçiyoruz” dedi.

TİP ve MDD sosyalizmini aşmaya çalışan bir 1971 geleneğinin sözkonusu olduğuna değinen Aydın,

Kaypakkaya’nın Kemalizm ve milli mesele tezleriyle önemli bir engeli aştığını ama, Kemalizmin faşist diktatörlük olarak değerlendirilmesinin abartılı bir değerlendirme olduğunu söyledi.. Kaypakkaya’nın bugüne kadar yaşasaydı birçok tezinin gözden geçireceğine inandığını iddia eden Aydın, bugün uygulanabilir bir sosyalizm açılımına ihtiyaç olduğnu belirtti..