Almanya'da Karlsruhe Federal Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML) üyesi,  Müslüm E. (55), Dilay Banu B. (44), Musa D. (55), Sinan A. (47), Seyiy Ali U. (45) Erhan A. (49), Haydar B. (66) başsavcılık emri ile Alman özel polis kuvvetleri tarafından tutuklandı.


Almanya'da daha önce de  Alman anayasasının 129 a/b maddesine istinaden "terörist bir örgüte üye olmak" suçlamasıyla PKK ve DHKP-C üyesi olduklari gerekçesiyle 20'den fazla kişi hakkında tutuklama kararı verilmişti.

"TERÖRIST ÖRGÜT ÜYESİ İDDIASI"

Terörist bir örgüte üye olmak "kuvvetli şüphesiyle" tutuklananlar arasında bulunan TKP-ML'nin 2002 yılından beri "yurtdışı lideri" ile, örgüt üyelerine siyasi eğitim verdiği belirtilen üst düzey kadroların, örgüte yılda 100 bin Avro'nun üzerinde mali yardım topladıkları açıklandı. Tutuklanan 8 kişinin Almanya'nın değişik eyaletlerinde ikamet ettikleri (Bayern, Baden-Württemberg, Hessen ve Kuzey Ren-Vestfalya) evleri soruşturma hakiminin kararıyla eyaletlerin federal suç dairelerinde görevli polisler tarafından arandığı aktarıldı.

Federal Başsavcılık tarafından yapılan açıklamada adı geçen kişiler TKP/ML üye olmak "kuvvetli şüphesiyle" tutuklandı denildi.



ATİK tarafından yapılan ve "Tutuklanan üyelerimiz derhal serbest bırakılsın" denilen açıklamada ise ATİK kimleri rahatsız etti? sorusu dikkat çekti.

İşte ATİK 23. Dönem Genel Konseyi adına yapılan o açıklamadan bir bölüm:

Bu sorunun cevabını bulmak için son dönem yürütmekte olduğumuz faaliyetlerimizi hatırlamak yeterli olacaktır..Kobane Direnişiyle dayanışma, Irkçı Pegida karşıtı eylemler, HDP Seçim çalışmaları ve Ermeni Soykırımının 100.yılı gibi merkezi kampanya ve çalışmalarımızın ana hattı oluşturduğu süreç, gerek Almanya gerekse İsviçre gibi Irkçılığın devlet politikası olduğu Kapitalistleri rahatsız ettiği aşikardır. Öyleki bir yandan ırkçı Pegida Örgütü için kınama açıklamaları yapan Alman Siyaseti diğer yandan daha geçen hafta Frankfurt’ta yapılan Pegida karşıtı eylemde olduğu gibi aktivistlerimiz özel hedef seçerek polislerine ağır bir şekilde dövdürtebiliyor. Avrupalı kapitalistlerin bu iki yüzlü poltikaları, demokrasiden yana olan biz ve dost demokrat kurumların yakınen bildikleri bir gerçektir.

Bu anlamıyla ATİK’e dönük gerçekleşen bu operasyon her ne kadar ‘özel’ görünsede aslında Avrupa’da yükselen muhalefete destek sunan tüm dost kurum ve örgütlenmeleri hedefleyen  iki yüzlü genel bir politikadır.Bu ve benzeri saldırıların altında yatan gerçek işte tamda budur.Bir yandan dünyaya insan hakları satmaya  çalışan Avrupa kapitalist devletleri,diğer yandan kendi içlerindeki en küçük muhalefeti baskılamak yoketmek istemektedir.