Almanya’da terörle mücadele yasalarının sertleştirilmesinden bu yana DHKP-C ve PKK gibi Türkiye kökenli örgütlere yönelik çok sayıda soruşturma başlatıldığı, dava açıldığı ve ağır cezalar verildiği ortaya çıktı.

Sol Parti’nin meclise yönelttiği önergeye verilen yanıtta DHKP-C, TKP/ML, Devrimci Karargah, PKK ve bu örgütlere bağlı yapıların yanısıra Hizbullahı’ın ‘yabancı terör örgütü’ statüsünde muamele gördüğü belirtiliyor. En çok DHKP-C ile PKK’nın takibata uğradığı ve bu örgütlerin üyelerinin ağır cezalara çarptırıldığı dikkat çekiyor.

20 Ocak 2016 itibariyle döküm şöyle:

DHKP-C: 10 dava açılmış ve bu davalar kapsamında 13 kişi, iki yıl altı ay ile altı yıl dokuz ay arasında ağır hapis cezalarına çarptırılmış. Dört kişi hakkında da dört yıl dokuz ay ile altı yıl arasında hapis cezası verilmiş, ama henüz onanmamış. Dört DHKP-C’li de hala tutuklu yargılanıyor.

PKK: Sekiz dava açılmış, dokuz kişi iki yıl üç aydan altı yıl üç aya kadar ağır cezalara çarptırılmış. İki kişi hakkında hala soruşturma sürüyor.

TKP/ML: 18 kişi hakkında soruşturma sürüyor.

Ayrıca doğrudan örgüt bağlantısı dışında 20’sı PKK, beşi DHKP-C’li toplam 25 kişi hakkında da bireysel soruşturma yürütülüyor.

Bu örgütlerle ilişkisi bulunduğu ileri sürülen derneklere yönelik yasaklar da söz konusu. Son olarak Hannover’de perşembe günü bir Alman antifaşist gençlik derneğine, PKK’ya destek verdiği gerekçesiyle baskın düzenlenmişti.

Alman federal başsavcılığı, yabancı terör örgütü kapsamında haklarında takibat başlatılabilmesi için MLKP, MKP ve ‘Ülkücü Hareket’ diye nitelenen yapılanmalar hakkında da şu sıralar incelemelerin sürdüğünü, yetki alması halinde onların da DHKP-C, PKK gibi muamele görmesinin söz konusu olacağını belirtiyor.

Hukuki çerçeve

Almanya’da ‘suç işlemeye yönelik, terör amaçlı yabancı örgüt’ maddesi ceza kanununun 129’ncü paragrafının b şıkkında düzenleniyor. Suç amaçlı örgüt kurmayı tanımlayan 129’ncü maddenin kapsamı, Almanya’daki Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) eyemleri sonrasında 129a’nın ilave edilmesiyle terör faaliyetlerini kapsayacak şekilde genişletilmişti. 11 Eylül saldırılarının ardından ise ceza kanununun yabancı radikal İslamcı örgütleri de kapsaması için çalışmalar başlatılmış, bu, 129b’nin ilave edilmesiyle sonuçlanmıştı. 129b, El Kaide ile mücadele amaçlı çıktıysa da 2003 yılında federal başsavcılığın girişimiyle ilk olarak Türkiye’den DHKP-C’nin de bu kapsamda muamele görmesi, takibata uğraması yönünde federal başsavcılığa yetki kararı verildi.

DHKP-C’yi 2006 yılında Antalya’daki saldırının ardından Kürdistan Özgürlük Şahinleri’nin (TAK), onu da TKP/ML’nin izlediği dikkat çekiyor. Ancak TKP/ML’nin bu isimle takibata uğramasından önce, askeri kolu olarak nitelenen TİKKO’nun bu statüye alındığı vurgulanıyor. PKK’ya bağlı olduğu saptanan gruplara yönelik ilk takibat kararı 2006’da alındıysa da PKK’nın ‘yabancı terör örgütü’ kapsamında muamele görmesi yönünde federal başsavcılığın 2011 yılı başında yetkilendirildiği dikkat çekiyor.

Almanya’da yabancı terör örgütü olarak nitelenen ve 129b’ye göre muamele görmesi talep edilen yapılara yönelik karar, federal başsavcılık, federal adalet bakanlığı, başbakanlık, dışişleri bakanlığı ve federal içişleri bakanlığıyla istişare içinde alınıyor.

Sol Parti vekilinin itirazı

Federal meclise Türkiye kökenli örgütlerle ilgili soru önergesini veren Sol Parti‘nin milletvekillerinden Sevim Dağdelen, Batı Almanya Radyo TV Kurumu WDR’in Türkçe yayını Köln Radyosu’na verdiği demeçte, bunun yargı bağımsızlığının ihlali olduğunu savunuyor. Dağdelen ayrıca, BM dışındaki bütün terör örgütleri listelerinin de hükümetlerin inisiyatifiyle hazırlandığını hatırlattı ve bunlarında belli bir siyasi parti mensubu olmaları nedeniyle, bu listelerin hukuki değil siyasi olduğunu söylüyor.

Sol Parti’li vekiil, Türkiye’de hakim olan ve Almanya’nın Türk örgütleri beslediği, kolladığı yönündeki genel kanının aksine, Almanya’nın Türkiye kökenli sol örgütleri özellikle hedef aldığını vurguluyor ve radikal İslamcı veya sağcı gruplarda 129b’nin uygulandığını görmediklerini belirtiyor.

YPG ve ‘FETÖ’

Almanya’da birçok hukukçu ve insan hakları kuruluşu, 129a ve 129b’de tanımlanan terör ve yabancı terör örgütü suçları kapsamına bakıldığında YPG’nin de teorik olarak buna dahil edilebileceğine dikkat çekiyor ve bu nokta üzerinden yasal düzenlemenin keyfi uygulamalara ve siyasi gündeme bağlılığına dikkat çekip eleştiriyor.

YPG meselesi tam da yukarıdaki açıdan son günlerde Ankara ile Washington arasında da gerginliğe neden olmuştu.

Türkiye kökenli terör örgütleri konusunda önümüzdeki dönem tartışma yaratacak bir diğer konunun da Gülen Cemaati olması muhtemel. Gülen Cemaati‘nin, Alman ceza kanunun 129a veya 129b paragraflarındaki suç tanımıyla ilgisi olmasa da Türkiye tarafı aksini iddia edip, ‘FETÖ’yü buna dahil edin’ diye siyasi bir tartışma başlatabilir. (Elmas Topcu / Diken)