17 Nisan günü Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi Beate Z. (38), Ralf W. (38), Carsten S. (33), André E. (33) und Holger G. (38) hakkında aralarında NSU’nun da bulunduğu “terörist” bir örgütlenme kurmak suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması gerçekleşecek. NSU’nun seri cinayetlerinde 9 göçmen ve bir polisin öldürülmüştü.

Almanya’nın gündemine yerleşen dava öncesi Türkiye medyasına akreditasyon verilmeyerek salona alınmaması krize dönüşmüştü. Alman Federal Meclis üyesi 55 parlamenter ise Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’ne çağrıda bulunarak dava sürecinde uluslararası kamuoyunun dışlanmamasını istedi. Değişik partilerin üyesi olan parlamenterlerin açıklaması şöyle:

“NSU’nun seri cinayetlerinde hayatını kaybeden on kişiden sekizinin Türkiye kökenli olduğu gözününe alındığında, Türkiye kamuoyunun ve Türkçe yayın yapan medya kuruluşlarının bu davaya olan ilgisinde şaşırtıcı bir yan yok. Bizler, Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin bu ilgiyi öngörebileceği, hatta öngörmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu beklent şimdiye kadar ne yazık ki karşılanmadı.

Artık önemli olan, uluslararası kamuoyunda, medya kuruluşlarında ve göçmenlerde bu dava sürecinden dışlandıkları algısının oluşmasına ya da oluşan bu intibanın yerleşmesine izin verilmemesidir.  Bu amaçla yapılması gereken, uluslararası medyanın, özellikle de Türk ve Yunan medya kuruluşlarının, hukuki düzenlemelerin izin verdiği ölçüde katılımlarını sağlanmaktır. Böylelikle konunun aydınlatılması için gerekli şeffaflık da sağlanmış olacaktır.

Özellikle bu ceza davasında kamuoyunun ilgisinin duruşma için sunulan mekana uyması değil, mekansal tercihlerin bu geniş ilgiye göre ayarlanması esas olmalıdır. Bu çağrıda imzası bulunanlar, Almanya’da bir mahkeme duruşmasının hem güvenlik ve adalet normlarını sağlayacak, hem de uluslararası demokratik kamoyunun ilgisini karşılayabilecek şekilde gerçekleştirebileceğinden eminiz.”

Çağrıya öncülük eden Türkiyeli parlamenterler Sevim Dağdelen, Memet Kılıç ve Aydan Özoğuz ise konuyla ilgili ayrıca şu açıklamada bulundular:

“Hem zedelenen güveni yeniden tesis etmek için, hem de Almanya’nın uluslararası imajına daha fazla zarar vermemek adına, farklı meclis gruplarına mensup milletvekilleri olarak kendimizi Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’ne bu çağrıyı yapmak zorunda hissettik. Olay giderek istenmeyen boyutlara ulaşmakta ve acilen bir çözüm bulunması gerekiyor.”