Federal Almanya parlamentosu 2 Haziran Perşembe günü tarihi bir karar aldı. 1915-16 yılları arasında, Osman devletinin, İttihat ve terakki fırkasına mensup, ırkçı şoven katillerin aldığı karalar doğrultusunda, Ermeni ve Hıristiyanlara mensup halklara karşı bir soykırım girişimi yaşanmıştır. Trakya, Anadolu ve Osmanlı coğrafyasında yaşayan Ermeni kökenli vatandaşlarına uygulanan, (jenosit) soykırım girişimleri sonucu verilere göre 1- 1,5 Milyon civarından insan yaşamını kaybetmiştir.

1915-16 yıllarında, yaşanan katliam ve soykırımı konu alan katliamları tanıyan ve kınayan bir karar tasarısı Federal Almanya Parlamentosun da, onaylanarak yasalaşmıştır. Federal Almanya Parlamentosunun bir üyesi hariç, tüm Parlamenterlerin ortak kararıyla, 1915 yılında başlayan ve 1916 yılı boyunca devam eden, Ermenilere yönelik Osmanlı mezaliminin soykırım olduğunu onaylamışlardır.

Federal Almanya Parlamentosu, aynı zamanda 1915-16 Osmanlı soykırımının sadece Ermeniler yönelik uygulanmadığı, katliamın ve soykırımın hedefinde, Süryaniler, Kerdani ve Ezidiler gibi topluluklarında olduğuna yönelik karar tasarısını onaylamışlardır. Federal Almanya Parlamentosunun onayladığı bu karar tasarısıyla birlikte yerkürede 24 ülke, 1915-16 yılların da, Osmanlı kendi topraklarında yaşayan ve tebaası olan bir ulusa, Ermenilere karşı yaptığı katliamın, soykırımın tanınmasını kabullenmiş oldu.

Federal Almanya Parlamentosu bu kararı onaylarken bir gerçeğin altını çizdi. Dönemin Alman sermaye gruplarının da bu katliamda rol oynadığını ve dönemin siyasal sorumlularının arasında yer aldığını
kabullenerek karar tasarısında yer vermiştir. Onaylanan karar tasarsında; ''Alman diplomat ve misyonerlerin organize sürgün ve imha uygulamalarıyla ilgili verdikleri bilgilere rağmen, insanlığa karşı işlenen bu suçu durdurmaya çalışmayarak 'yüz kızartıcı' bir rol oynadığı» kaydedildi.

Bütün bunlar, Alman sermaye gruplarının tarihte işledikleri katliam ve soykırım suçlarının aklandığı anlamına gelmemektedir. Bununda altını kalın çizgilerle, çizmek durumundayız!

İnkâr gerekçe olamaz!

Türkiye hâkim sınıfları, Federal Almanya Parlamentosunun karar tasarısını onaylamasından sonra, yine bildik tavrını devam ettirmekte ısrarcı olmaya devam ettiler. Yine inkârcılığı tercih ettiler. Yine, ''asil

Türkler soykırımcı olamaz'' teranelerine sarıldılar. Yüzleşmek, gerçekleri kamuoyu ile paylaşmak ve özür dilemek, Ermeni halkının acılarını paylaşmak yerine, 'türkün gücünü' 'türkün büyüklüğünü' anlatmaya soyundular.

Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, '' Yahudileri yakacaksın fırında, sonra kalkıp Türk milletini soykırım iftirası ile itham edeceksin. Sen dön kendi tarihine bak. Ne var yüzünüzü ak edecek. İnsanları canlı canlı yaktığınız fırınlarla mı övünüyorsunuz. Bizim tarihimizde utanılacak hiçbir iş yoktur.'' Bu söylemleri ifade edenlerin, ya gözleri kör, kulakları sağır, veya üç maymunları oynamak hoşlarına gidiyor. Koçgiri katliamı, Ağrı katliamı, Dersim katliamı, Maraş katliamı, Çorum katliamı, Sivas Madımak Otel de yakılan 35 insanın yaşamını elinden alan katliam, evrenin bir başka gezegeninde mi, yaşandı?

Bugün Kürt coğrafyasında yaşananlara gözlerinizi kapatabilirimsiniz? Cizre de, bodrum katlarında katledilenleri kamuoyundan ne kadar gizleyebilirsiniz? İnkârcılık, kirli tarihinizi, katliamcı yüzünüzü kapatamaz!

Bekir Bozdağ bunları söylerken, bilmiyor mu ki, Sivas madımak katliamının katilleri ellerini kollarını sallayarak, AKP'nin bağrında dolaşıyorlar. Bekir Bozdağ konuşmasının devamında, Federal Almanya Parlamentosunda yer alan ve oylamaya katılarak, soykırımı tanıyan karar tasarısına onay veren, Türkiye kökenli Parlamenterlere yönelikte, uygunsuz ve 'çamur at izi kalsın' mantığını esas alan bir açıklamada bulunmaktadır.

Bozdağ; "Onlar da Türkiye'nin düşmanları. Türk düşmanı, tarihine düşman. Kompleksli zavallılar. Kendi tarihine düşman, kendi tarihini bilmiyor. Kendi devletine düşman, kendi devletini bilmiyor. Sonra da
yeri gelince 'Ben Türk vatandaşıyım, benim atam dedem Türktür.' diyor.'' Bozdağın bu açıklaması dahi ırkçılık ve ötekileştirmeyi içermektedir. İnkâr politikasının yalan ve iftiralarla süslenerek toplumda yeri olacağını zannetmektedir.

Federal Almanya Parlamentosunda yer alan, Türkiye kökenli Milletvekilleri, Ermenilere ve diğer halklara yönelik 1915-16 yıllarında yaşanmış soykırım oylamasında, vicdanının sesini dinleyerek ve gerçeklerle yüzleşerek hareket etmişlerdir. Bu davranışları Türk hâkim sınıfları, ırkçı ve faşist zihinlerle uyuşmaya bilir. Ama var olan bir realiteyi dile getirmişlerdir.

Bekir Bozdağ; ''Almanya Parlamentosunun sözde soykırım kararı Türk milletine, Türkiye'ye, tarihe ve ecdadımıza tartışmasız bir iftiradır.'' Bu kadarı da fazla, Bekir Bozdağ, tarihsel gerçekleri gizleme uğraşındadır. Ama Osmanlı'nın yaptığı katliamların sayısı bilinmeyecek kadar çoktur. İnkâr edince, gerçeklerin 'üstü küllenmek' istenince, kendi 'ecdadınızın kirli tarihini' aklayamazsınız... Osmanlı da, iktidar koltuğunu korumak için, kendi aile çevresinde, çocuklarını, aile bireylerini katleden bir gerçekliği tarihinde derinliklerinde yattığı kamuoyunca bilinmektedir.

TBMM çatsı altında, tarihi gerçeklerle yüzleşmekten kaçınan ve sadece ırkçı, şoven faşist zihinleri tatmin etmek için, 'kınama adına' kin kusan davranışlar, Türkiye halklarının Ermeni halkına ve Federal Almanya Parlamentosunun kararına yaklaşımı olamaz. Bu karara, 'tepkili' davranan ırkçılar, bey huda çabalar içindedirler. Geleneksel devlet aklı, AKP devleti, MHP ve bu koroya her koşulda uyum sağlayan, 'aslan sosyal demokratlar' CHP, ülkemizin kadim halklarından olan, soykırıma uğramış, Ermeni, Süryani ve Kerdani halklarına karşı, 'kinlerini' kusabilirler, ama asla gerçekleri dünya kamuoyundan gizleyemezler.

Konuyu, CHP'nin Ermeni kökenli Milletvekili Selina Doğan'ın, konuya ilişkin açıklamasından bir paragrafla sonlandırayım. Selina Doğan; "Ailemin her iki tarafında da, bu insanlar yok olmuşlar. Bunun bir açıklaması olmalı. Milyonlarla bahsedilen insanlar bugün on binlerle ifade ediliyorlar. Dolayısıyla her ne olduysa, diğer katliamlarda, tüm kıyımlarda, tüm infial yaratan acı olaylarda davet ettiğimiz gibi bu konuda da Meclis çatısı altında bir komisyon kurulmasını talep ediyoruz ama maalesef buna uygun bir zemin yok. Çünkü şu anda ne böyle bir çoğulculuğu yansıtan bir parlamenter sistem var, ne de ifade özgürlüğü, birbirine tahammül" ifadelerini kullandı''

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere!

03 Haziran 2016

E posta: aliekber.pektas@yoltv. eu
Face:aliekber.pektas
Twitter: @AliekberP