Son günlerde ne yazık ki yine Almanya'nın doğusundaki eyaletlerde yani eski DDR'in şehirlerinde ağır ırkçı olaylar yaşanıyor.

Oralardan hiç iyi haberler gelmiyor.

Göçmenler ve mülteciler artık sokaklarda kovalanıyor.

Özellikle sağcı ırkçı Almanlarla o bölgelere dağıtılan '' gariban ' mülteciler arasında devamlı gerginlik yaşanıyor.

Üç gün önce Chemnitz şehir şenliğinde bir Almanın tartıştığı mülteciler tarafından bıçaklanıp öldürülmesiyle olaylar had safhaya ulaştı.

Irkçılar polise ve gazetecilere saldırdı.

Bu cinayeti sosyal medyadan duyan bir çok Chemnitzli ırkçı faşist örgütlerin ve partilerin de desteğiyle şehirde yabancı avına çıktılar, mitingler, yürüyüşler düzenlediler hatta bazıları Hitler selamı verirken bile görüntülendiler.

Tüm Almanya günlerden beri bu olayları konuşuyor.

Tarih tekerrür mü ediyor ne oluyor?

Almanya için Alternatif Partisi AfD'nin son 24 Eylül'deki seçimlerde Alman Parlamentosu Bundestag'a 96 milletvekili soktuğunu unutmayalım. Pegida denen sivil faşist insiyatiften kurtulamadan AfD başımıza bela oldu.

Almanya'daki ırkçıların artık kitlesel tabanı da, yani güçlü bir partisi de bulunuyor. Belki inanmayacaksınız ama bu ırkçı AfD partisinin vekillerinin arasında hakim, savcı, çok sayıda eski polis şefleri de bulunuyor.

Bence Almanya'da ‘‘ Demokrasi, fikir özgürlüğü var ‘‘ denip bu aşırı sağcıların üzerine tam gidilmiyor.

Geçmişte de kaç kez Almanya'da aşırı sağcı parti NPD'ye kapatma davası açıldı ama bir şey çıkmadı.

Kim ne derse desin Almanya'da ırkçılık ve aşırı sağ yükselişte.

Bunun bir çok nedeni var ama işin enteresan yanı göçmenlerin en az yaşadığı eski DDR'de( Almanya Demokratik Cumhuriyeti'nde) en çok ırkçılık vakası yaşanıyor.

Evet onlara göre son yıllarda kendilerine çok uzak olan farklı kültürlerden çok yabancı mülteci, ve Doğu Avrupa'dan yani Bulgaristan'dan, Romanya'dan vasıfsız "çok‘’ göçmen geldi.

Bunların arasında kendi ülkelerinde de dışlanan, ayrımcılığa uğrayan Türkçe de konuşan Romanlar bulunuyor.

Doğu Alman gençler onları iş piyasasında kendilerine rakip olarak görüyorlar. Refahı onlarla paylaşmak istemiyorlar.

Bir diğer kesim de kendisini hala ''üstün ırk'' olarak görüyor öyle davranıyor.

Bu olayların yaşandığı bölgelerdeki eski DDR dışa çok kapalı bir devletti.

Bu ırkçı gençlerin babalarının, annelerinin göçmenlerle, yabancı kültürlerle fazla tanışıklıkları olduğuna hiç inanmıyorum.

Bu önyargı biraz ordadan da gelebilir.

Yüksek öğrenim amacıyla bende 1980-84 yılları arasında Batı Berlin'de yaşadım. Orada hala akrabalarım var. Oraları, Almanya'yı çok iyi tanıdığıma inanıyorum.

O zaman meşhur Berlin duvarı vardı. Biz doğu'ya, doğu Berlin'e geçerken sınırlarda bize Batı Berlin'den- Almanya'dan geldiğimiz için sınır polisleri Uzaylı gibi davranıyorardı.

Doğu ile Batı Almanya birleşene kadar bu ırkçı olayların yaşandığı Chemnitz'in ismi neydi biliyor musunuz? Karl-Marx-Stadt idi.

Yani Karl Marks'ın şehriydi. Marksizm'in babasının adının verildiği şehirde şimdi yabancılar sokağa korkarak çıkıyor.

Bu da tarihin bir cilvesi olsa gerek.

Herkes iki Almanya'nın birleşmesiyle doğuda da yaşam standartının yükseleceğini düşünüyordu oysa o olmadı. Bir çok doğu Alman batıya göç etti çalışmak, yaşamak için.

Ve bu birleşmede de pastadan en büyük payı yine varlıklı iş insanları, kredi veren bankalar, sigorta şirketleri kaptı.

Geçen zaman içinde Doğu Almanya'daki şehirlerin alt yapıları yenilendi, yeni yollar, köprüler yapıldı eskileri onarıldı. Doğu Almanya'daki şehirlerde caddeler pırıl pırıl şimdi.

Alman Hükümeti doğu bölgelerinin yeniden inşası, modernizesi için 1990'dan sonra dayanışma vergisi adı altında maaşımızdan, tüm çalışanlardan direkt para kesti, katkı payı aldı.

Ve o şehirlerin güzelleşmesinde yeni işyerlerinin açılmasında Almanya'daki bizim insanların ve diğer göçmenlerin de katkıları hiç küçümsenemez.

Karşılığında da sokakta ırkçı laflar işit, aşağılan, dayak ye. Ne güzel !

Almanya, Mölln, Solingen, Rostock, Hoyerswerda kundaklamalarından ve ırkçı NSU cinayetlerinden ders çıkarmalıdır.

Aslında Chemnitz her yerde. Çünkü Almanya'nın hergün her yerinde küçük büyük ırkçı tacizler, saldırılar oluyor.

Arı kovanına çöp sokmanın bir anlamı yok. Bu olaylar önlenemezse , mazallah bizim Türkiyelilerden, Araplardan kayıplar olursa Almanya'da 2005'teki gibi Paris'te Magripli gençlerin çıkardığı olayların benzerleri olabilir, çok büyük sosyal patlamalar olabilir.

Peki ne yapmak lazım?

Öncelikle aşırı sağcıların politik vatanı, sığınağı olan, oy oranı yüzde 17'lere ulaşan aşırı sağcı. AfDyi dizginlemek lazım.

AfD bu oranla şu anda yılların partisi Sosyal Demokrat Parti'nin oy oranını da yakalamış bulunuyor. Bu partiyi devletin iyi izlemesi lazım.

Demokrat Politikacılar, STK'lar, sanatçılar, aydınlar alman toplumuna doğruları söylemeli Almanya'nın bir göç ülkesi olduğunu itiraf etmeliler.

Evet Almanların çoğu Chemnitz'deki olayları onaylamıyor . Bunu biliyoruz. Çünkü bu ülkede bir ırkçı-faşist lider olan Hitler yüzünden taş üstünde taş kalmamış, milyonlarca insanını kaybetmiştir.

Bunlar nasıl unutulur?.

Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier ülkenin en iyi sanatçılarını, müzik gruplarını yardım, dayanışma konserleri için Chemnitz'e yönlendirdi. Bu çok önemli ve değerlidir.

Başta Yeşiller Federal Milletvekili Cem Özdemir olmak üzere sol bloktan gelen birçok politikacı hükümeti acilen önlem almaya çağırdı. Özdemir '' AfD ve ırkçılarla aramıza yanmaz bir duvar örelim. Hukuk devletine saldırılar kabul edilemez '' dedi.

Bizi savunanların yanısıra ama Alman toplumunda suskun bir çoğunlukta var işte bu insanları demokrasi blokuna çekmek lazım. Irkçılardan yana tavır alırsa bu grup işler çok karışır.

Yoksa hepimizin işi zor.

Evet Almanya'yı seviyoruz bize çok şey verdi, çok şeyi burda öğrendik, özgürüz ama bu ırkçılık konusunda Almanya'yı eleştirmeyiz diye bir şey yok.

Irkçılık bence aynı zamanda psikolojik bir hastalıktır da. Irkçıların kafaları hep karışıktır, hoşgörüyü tanımazlar ve önyargılı sevimsiz insanlardır.

Bunlar sağlıklı ve mantıklı düşünme yeteneklerini kaybettiklerinden şizofren de olabilirler.

Irkçılık nerede varsa karşı çıkmalıyız.

Bu olaylar nedeniyle konuştuğum burada yaşayan çok insanımız ''keşke ülkemizde refah, demokrasi, insan hakları, fikir özgürlüğü olsaydı da buralara gelmeseydik'' diyorlar bana.

Tüm bu göçün sorumluları insanlarımızı el kapılarına muhtaç edenlerdir.

Ülkeyi iyi yönetemeyenlerdir.

Refahı, bolluğu, zenginliği adil dağıtmayan Türkiye'nin yakın tarihimizdeki gelmiş ve geçmişteki siyasi yöneticileridir.

Bundan sosyal, siyasi, ekonomik yada inancından dolayı doğduğu topraklardan kopup dilini, dişini bilmediği coğrafyalara yerleşmek zorunda kalan insanlarımız değil onları yaban ellere atan devlet ve onun yöneticileri utanmalıdır.

Günün Sözü: Din, dil, ulus ayrımcılığı olmayan yeni bir dünya yaratalım.

( Charlie Chaplin )

Aşk ile...