Avrupa'nın göbeğinde, Federal Almanya Cumhuriyeti'nde tarihin, 'sırlarını' maskelemeye yönelik hukuk skandalı yaşanmaktadır.

Federal Almanya Cumhuriyeti başsavcılığının talebi doğrultusunda 2015 Nisan'da Avrupa'nın birçok ülkesi ve kentinde, ATİK Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu üyeleri olan politik aktivistlere karşı, akıl dışı uygulamalarla gözaltı ve tutuklama kampanyası başlatıldı.

ATİK, çok uzun süredir, Avrupa ve Almanya genelinde Türkiyeli işçiler arasında ekonomik ve politik faaliyetlerde bulunan, sivil, demokratik bir kitle kurumudur.

ATİK, Avrupa ülkelerinde bulundukları yerel alanlarda yasal zeminde örgütlenen, binlerce üyesi, sempatizanı ve taraftarı olan göçmen kitle örgütlenmesidir. ATİK'li  üyelere yönelik, Federal Almanya başsavcılığının başlatmış olduğu skandal tutuklamaların arka cephesinde, tarihinde, 'sırlarla'  dolu kendi kirli geçmişini maskelemeye yönelik faaliyetlerinin olduğu bilinmelidir.

Federal Almanya Cumhuriyeti istihbarat kurumlarının, yabancı istihbarat kurumlarıyla olan ilişkilerinden, kirli geçmişini ve son yıllarda ortaya çıkan Nazi artıklarıyla olan, 'sırlarla' dolu olan  ilişkilerini de, maskelemek amaçlı ve kendilerine yönelen tepkileri, sosyalizme ilgi duyan, göçmen demokratik kitle kurumlarına yöneltmek olduğu da bilinmelidir.

Almanya başsavcılığı ve istihbarat kurumlarının Türkiyeli göçmen örgütlenmelerine yönelik hukuk dışı, akıl almaz saldırıları, bu  kurumların demokrasi mücadelesini baltalamaya yöneliktir. Amerika da,11 Eylül saldırıları sonrası, 'devlet güvenliği' eksenli politikaların ve kanunların ağırlık kazandığı konsepte dayandırılarak, demokrasi mücadelesi yürüten kurumların hedef alındığı kamuoyunca bilinmektedir. Bu nedenle herkesi, devlete muhalif olan kurumları, çıkardıkları &129 b yasalarına dayanarak, 'terör suçlusu' ilan edebilmektedirler.

Bu uygulamalardan yola çıkarsak, ATİK üyesi politik aktivistlerin, Bayern (Bavyera) eyaletinde değişik kentlerde, 'izole' edilerek tutuklu bulunmaları rastlantı olmamalıdır. ATİK üyesi aktivistlerin tutuklanmaları ve izole edilmeleri de, mevcut kanun, §129 b esas alınarak uygulanmaktadırlar. ATİK üyesi aktivistler uzun süredir Alman ve Avrupa ülkelerinde yaşamalarına rağmen, tutuklu olarak, 'yargılanmaları' ve 'suçlu' muamelesi görmeleri, başlı-başına skandaldır.

''Çok eski bir kanun olan 129. maddesinin kökenleri, 18. yüzyıla dayanıyor. Fransa'da devrim bayraklarının dalgalandığı 1789 yılında Prusya devleti, devrimci hareketlerin önüne geçmek amacıyla sol örgütlenmelere karşı bir yasa çıkardı. Bu yasa, 19. yüzyılda sık-sık genişletilerek 1871 yılında 129. maddesi adıyla İmparatorluk Ceza Kanunu'na geçirildi. Nazi rejiminin yenilgisinden sonra 1951'de yeni bir ceza kanunu oluşturulduğunda, eski yasaların büyük bir kısmı iptal edilirken, 129. maddesi devletin sosyalistler ve radikal sol ile mücadelenin bir aracı olarak korundu.''

''129. maddesine, 11 Eylül saldırılarından kısa bir süre sonra 'terörle mücadele' çerçevesinde 'b fıkrası' ('yurtdışındaki bir terör örgütüne üyelik') eklendi. Yurtdışındaki örgütlerin 'terörist örgüt' mü özgürlük hareketi mi olduğuna, Federal Adalet Bakanlığı karar veriyor. 129 b maddesi, 2002'de yürürlüğe girmesine rağmen ilk yıllarda hiç dava açılmadı. Peki, 129 a ile 129 b arasındaki fark nedir? 129 a ile Almanya sınırları içinde işlenmiş 'suçlar' yargılanıyor. Ancak 129 b ile birlikte, yurtdışında işlenmiş bir 'suç' Almanya'da 'terörist suç unsuru' olarak ele alınıp cezalandırılabilir. Bu şekilde Almanya'da hiçbir şekilde faaliyet yürütmeyen örgütlerin  sempatizanları da, iki devlet arasındaki işbirliği sonucu 'terörizm'den yargılanabilir.''

ATİK üyesi politik aktivistler, son yıllarda Avrupa ülkelerinde yaygınlık kazanan §129 b terör kanunu kapsamında yargılanmaya tabii tutulmaktadırlar. ATİK'li politik tutsakların, söz konusu kanuna dayanılarak yargılanacakları hiçbir, 'suç' delil olarak bulunmamaktadır.

Federal Almanya da herhangi bir, 'suç' olan eylemlerde bulunmamalarına rağmen, bu § 129 b kapsamında yargılanmalara tabii tutulmaları aslında, kelimenin tam manasıyla hukuk skandalıdır.Bu hukuk skandalına, Alman istihbarat kurumlarıyla, Türkiye Cumhuriyeti, AKP devleti ve Türkiye istihbarat kurumlarının işbirliğinin yön verdiği manidardır.

ATİK üyesi tutsaklar, Türk istihbarat kurumlarının, 'suçlamalarıyla'  göz altına alınmış ve tutsak edilmişlerdir. Özgürlükleri ellerinden alınarak, Bayern (Bavyera'nın) çeşitli kentlerinde hukuk ayaklar altına alınarak, tutsak olarak yaşamlarını sürdürmektedirler.

Federal Almanya savcılığının, 'hesapları' Alman istihbarat kurumlarının, depreşen tarihin, 'sırları' olarak kalan, Nazi Almanya'sı artıklarının işledikleri suçları, bu suçlar sonucu açığa çıkan istihbarat kurumlarıyla olan, 'işbirliğinin' mahkemelerde yargılanmasını, Avrupa ve Almaya genelinde örgütlü olan göçmen kurumlara yönelik saldırılarla bağdaştırmaktır.

Kamuoyu, Almanya başsavcılığı ve istihbarat kurumlarının bu saldırıları karşısında seslerini yükseltmelidirler. ATİK üyelerinin özgürlüklerine kavuşması için gereken çaba harcanmalıdır!

ATİK üyesi politik aktivistler derhal serbest bırakılmalıdır! ATİK üyesi tutsaklar, özgür bırakılmalıdırlar!

14 Aralık 2015

E posta: [email protected]
Face:aliekber.pektas

Twitter: @AliekberP