Bugün Almanya'da göçmenler azınlık içinde 5 Kuşak bir arada yaşıyorlar. Burada doğup büyüyen ve okula gidip "Alman" mesleklerini öğrenen onlar. Bu toplumun ayrılmaz bir parçası haline gelen göçmen azınlık, ne yazık ki diğer konularda olduğu gibi Kültürel olarak da eşit şartlarda muameleye tutulmuyor. 

Yarım asırdan fazla burada yasayan göçmen azınlık, hala eşit vatandaşlık hakkından mahrum. Kültürel haklarda da aynı eşitsizlik devam ediyor. 

Bu haklar, yerel çoğunluk kültürü yani "Alman" kültürü ile eşit bir zeminde değer görmüyor. 

Genellikle günlük yaşamda ayrımcılığa uğrayan, horlanan ve aşağılanan göçmen kültürü böylece değersizleştiriliyor. 

Kültürler arası bir diyalog yaşamın bir parçası olarak hâlâ kabul görmüyor. 

Göçmenlerin kendi kültürleri ile yaşamaları ve onu korumaları için fazla olanak sağlanmıyor. 

Böylece gönüllü bir kültürel alışveriş ve karşılıklı hoşgörü hiçbir zaman gerektiği gibi işlemedi ve bunu uygulamak için çok az şey yapıldı.   

Hâkim ulus kültürleri ile uyum sağlama girişimleri, hâkim ulus tarafından ret ediliyor. 

Göçmenler kendi aralarında kültürel değerleri ile baş başa bırakılıyor. Bunlar da zaman içerisinde kayıp olmaya yüz tutuyor.  

Son yıllarda partiler aracılığıyla, yani yukarıdan aşağı bir kültür olgusu yani 'Hoş geldin Kültürü' yerli halkla empoze edilmeye çalışıldı. 

Bunun alt yapısı, toplumlararası diyalog ve göçmen kültürünün değer yargıları tanınmadığı için hiçbir değer taşımadı. 

Göçmenlerin kültürel farklılığı hâkim ulus tarafından kabul görmediği için 'hoş geldin kültürüne' iki taraf ilgi duymadı. 

Aynı zamanda göçmenlerin ve yerel toplumun arasında kültür alışverişi olmadığı için 'hoş geldin kültürünün' ayakları havada kaldı. 

Kültür ve onun değişimi, önyargıyı, yabancı düşmanlığını ve ayrımcılığı besliyor. Dolayısıyla milliyetçilik, ırkçılık günlük yaşamı hala tehdit eder konumda.    

Kültür, sürekli akan, asla durmayan veya durmasına izin verilmeyen bir nehir olarak görülmelidir. Bugünün modern sivil toplumlarında milliyetçiliğe, ırkçılığa ve düşmanlığa son verilerek barış içinde bir arada yaşamak imkânı sağlanmalıdır. Uzun vadede bugünün tarihi, artık savaşçı, yıkıcı, insanlık dışı davranışlardan arınarak çeşitli kültürler ile bir arada yaşamaya alışmaktır 

Bugüne kadar birlikte yaşadığımız Avrupa toplumları çok çeşitli kültürlerden oluşuyor. Bu gerçeği görmemek ve karşı olmak, hiçbir zaman insanlığa barışa ve sivil tolum anlayışına yararlı bir sonuç doğurmaz. 

Başka kültürleri, değer yargılarını görmezlikten gelmek onun değerlerini horlayıp aşağılamak, insanlık ve kültürler adına en büyük yanlışa imza atmaktır. Her kültürün olumlu ve olumsuz yönleri ve çağa göre değişken ögeleri elbette vardır. 

 Göçmenlerin kültürü, Alman kültürü için çok büyük bulunmaz bir değer olduğunu vurgularsam doğru bir olguyu lanse etmiş olurum. 

 Başka kültürleri dışlayarak kendi kültürünün değerini koruduğuna inanıyorsanız en büyük yanılgı içine düşüyorsunuz demektir. . 

 Hâkim ulus kültürü göçmen kültürünü ve değerlerine saygı duyduğu sürece kendi içinde kültürünün değerini başkasına benimsetmede daha yararlı olabilir. 

Çünkü diğer kültürü aşağılayıp horladığınız zaman kendi kültürünüzün değerini koruyamazsınız. 

Şimdiye kadar göçmenlerin kültürü, Avrupa'da Eurosentirist(Avrupa merkezli) düşünce ile horlandı aşağılandı ve baskı gördü 

Bu anlayıştan vaz geçilip göçmen azınlığın, günümüzde geçerli kültürünün değer yargılarına saygılı olunmadığı sürece Eorosentirist düşüncenin hiçbir zaman geçerli olmayacaktır.

Avrupa'nın ve Almanya'nın bir göçmen ülkesi olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz. 

Bunun için, göçmen kültür kurumlarının ve derneklerinin, toplumların barış içinde bir arada yaşayabilmeleri için görevlerini daha iyi uygulayabilmeleri ve destekleyebilmeleri için giderek daha fazla finanse edilmesi gerekmektedir. 

Göçmen kültür değer yargılarının horlanmadan, aşağılanmayıp toplumda gönüllü kültür alışverişi devamlı desteklenmelidir 

Hiçbir kültürün birbirinden üstün yönleri olmadığı gibi ortak çok yönleri olduğunu bilmemiz gerekir. 

Ortak yönleri birleştirilerek barış içinde yeni yaşamlar yaratılabilineceğine inanıyorum.