Almanya'da 13 Mart'ta üç eyalette seçimler yapılacak. Seçimlerden çıkacak sonuçlar 2017 yılı genel seçimleri için de önemli bir işaret olacaktır.

Seçimlerin favorisi olarak “polis gerekirse sığınmacılara ateş açmalı” açıklamasıyla tanınan ırkçı ve sağ popülist Almanya için Alternatif  (
AfD) partisi gösterilmektedir. Anket sonuçlarına göre ırkçı partinin yüzde 10'lar düzeyinde oy alarak üç eyallette de meclise gireceğine kesin gözle bakılmaktadır.

Almanya Başbakanı Merkel'in geleceği için de belirleyici bir önem taşıyacak olan eyalet seçimlerinin, sosyal demokratları (SPD) ve Yeşiller'i de (özellikle Baden-Württemberg'de) oldukça düşündürdüğü kesindir.

Haberlerde 13 Mart'ta yapılacak olan eyalet seçimlerini, Almanya'nın mülteci politikasının belirleyeceği ileri sürülmektedir. Son bir yıl içinde ikinci kez Türkiye ziyareti yapan Merkel'in Türkiye'ye karşı sessizliğe bürünmesi, iki yıl önceki insan hakları, basın özgürlüğü ve Kürt sorununda dile getirdiği sert eleştirileri ve AB kriterlerinden söz eden açıklamalarını aniden unutması, buna örnek olarak verilmektedir.

Öte yandan parti içinden ve koalisyon ortaklarından gelen tepkileri yumuşatmak amaçlı çabalar olarak görülmektedir. Sol Parti yöneticileri tarafından dile getirilen
Merkel'in, sığınmacılar nedeniyle Türkiye'nin şantajına boyun eğmemesi” açıklaması, Almanya koalisyon hükümetinin açmazını gözler önüne sermektedir.

Alman silah tekelleri tarafından Ortadoğu'daki savaş bölgelerine yapılan silah satışlarının iki misli arttığı ve kuralsız kirli savaş sonucu on binlerin katledildiği dikkate alındığında, mültecilerin yaşadıkları ülkelerini neden terkettikleri gerçeği daha iyi anlaşılacaktır.

Ortadoğu'da, özellikle Suriye, Irak, Afganistan ve Libya'da yeni bir harita çizmek isteyen batılı emperyalist güçler (Hristiyan-Müslüman ayrımı yapmadan) emellerine önemli oranda ulaştılar. Ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları parsellendi. Bunlar yaşanırken varlığı bile bilinmeyen IŞİD terör örgütü gökten zembille inercesine adını duyurdu. Avrupa ülkelerinden binlerce militanın IŞİD'e katılmasına uzun süre sessiz kalındı. Nasıl ki, böl-yönet politikasının sonucu olarak şeriat yanlısı FİS, El Kaide ve Taliban'ının ortaya çıkmaları ve günümüzde gözden düşmeleri gibi.

Türkiye'yi son dört yıldır siyasi açmaza iten ve kapı komşularıyla düşman durumuna getiren, çıkar amaçlı yanlış bölge politikası ile beraberinde günümüzdeki milyonlarla ifade edilen Suriyeli mültecileri yerlerinden yurtlarından eden anahtar rolü oynadığı gerçeği unutulmamalıdır. Mülteci sorununa yol açanlar, Akdeniz'de çoluk-çocuk denilmeden binlerce mültecinin boğularak yaşamlarını kaybetmesinin de birinci dereceden sorumluları olarak tarih boyu nefretle anılacaklardır.

Tehlike şimdi Almanya'nın kapısında. Merkel'in seçimler öncesi heyecanı ve panik içinde Erdoğan ve Davutoğlu'ndan medet umarcasına Berlin görüşmesinden kısa bir süre sonra, Ankara'ya giderek ard arda ikili görüşmeler yapması, beklenen yeni mülteci akınını önlemek amaçlıdır. Böylece başta Almanya'nın olmak üzere, parti çıkarlarını ve kendi geleceğini hesap etmektedir.

Hitler faşizmini iliklerine kadar yaşayarak milyonlarca insanın ölümüne yol açmış bir Almanya'nın tarihinden dersler çıkarması unutuldu mu? Suudi Arabistan ile Türkiye'ye satılan silahlarla bölgenin bir bölümünün sınırlarının bu ülkelerin etkisi altındaki terör örgütleri aracılığla, mezhepçilik maskesiyle yeniden çizilmek istendiği görmezden gelinemez.

Bölgede yeni acılara ve katliamlara yol açacak olan Alman silahlarının satışına zaman geçmeden son verilmelidir. 
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da savaşlar olmazsa kimse ülkesini isteyerek terketmez. Almanya'daki ırkçı odaklar da yeniden hortlamaz.

Mülteci sorununu iç politikada siyasi malzeme haline getiren AfD ve PEGIDA gibi göçmen karşıtı ırkçı ve sağ popülist parti ile oluşumlara geçit verilmemesi, bu konuda izlenecek doğru politikalara bağlıdır. 

Tersi durumda atılan her adım, emperyalist tekellerin çıkarları için, toplumdaki siyasi kutuplaşmayı, bilinçli olarak ırkçı parti ve oluşumlar lehine körükleyecek ve suni gündemler yaratarak, Almanya'daki demokrasiyi ve hukuk devletini tehdit edecektir.

Almanya Başbakanı Merkel, rotayı kaybetmek üzere olduğunu dikkate alarak, izlediği yanlış iç ve dış politikaya çeki-düzen vermelidir. Düne kadar Türkiye'deki gelişmelere eleştirel yaklaşanlara "dış mihraklar" diye ağır suçlama yapan Erdoğan'ın ipiyle kuyuya inmemelidir.

Yola devam diyerek inat ederse, 13 Mart eyalet seçimlerinde muhtemelen ağır darbe yiyerek, 2017 genel seçimlerinde tekrar Başbakan olma rüyası suya düşecektir. Partisi, Hıristiyan Demokrat Birliği de (CDU) ciddi oranda kan kaybedecektir.