Sevgili okuyucular,

Türkiye de baharla birlikte havalar ısınmaya başladı. Sadece mevsimsel sıcaklıklar değil, toplumsal süreçteki gündemde ısınmaya başladı. Siyasal atmosferde sıcaklığını korumaktadır. Ülkemizin içinde bulunduğu savaş durumu, barışın etkin olduğu sürece evirilmeye başladı. Bu gelişme önemli ve yerinde bir gelişmedir.

Barış sürecine ülkenin toplumsal güçleri önem atfederek destek vermektedirler. Barış sürecindeki destek giderek ivme kazanmaktadır. Kamuoyuna yansıyan, akil insanların çabaları barış sürecini hızlandırmaktadır.

Mümkündür ki, sürecin eksiklikleri ve istemeyen sonuçlarla karşılaşması olasılığı olabilir. Bütün zaaflarına rağmen barış sürecinin hedefine ulaşması için çaba harcamak gerekmektedir.

Türkiye’nin önemli toplumsal güçlerinden olan Aleviler bu sürece nasıl yaklaşmaktadırlar. Aleviler felsefe ve kültürel birikimleri gereği, savaşa ve savaşın yarattığı tüm tahribatlara karşıdırlar. Aleviler tarih boyunca, ülkemizde savaşın kirli yüzü ile aralarında mesafe koymuşlardır. Bu nedenlerden ki, sürekli olarak savaşın mağduru durumunda da kalmışlardır.

Aleviler 30 yılı aşkındır Kürt coğrafyasında süren kirli savaşa karşı da, kendi cephelerinden gerekeni yapmışlardır.

Kürtlerin özgürlük sorununu insan hakları cephesinden, en doğal hakları olarak algılamışlardır. Kürtlerin kendi kaderlerinin tayin etme hakkını sürekli olarak saygı çerçevesinde karşılamışlardır.

Aleviler Kürt sorununun barışçıl çözümünü desteklemektedirler. Sonuç ne olursa olsun, savaş ortamından çıkılmasını doğru algılamaktadırlar.

Kürt coğrafyasındaki savaşın, ülke ekonomisine, insanlara, toplumsal barışa, bir arada yaşamaya verdiği zararı yeterince farkındadırlar.  

Barışın ancak demokratik bir ortam sağlandığında gerçekleşebileceğini de, bilmektedirler. Bu nedenle Ülkemizin ivedilikle demokrasi ile tanışması ve demokrasinin kurum ve kurallarıyla işlemesinden yanadırlar.

Demokrasi ve barış ülkede, ekonomik canlanma ve toplumda refah seviyesinin yükselmesi, bir arada yaşamanın koşullarını getirecektir. İvedilikle ülkemizin demokrasiye geçmesini savunmaktadırlar.

Aksi durumda, ‘’bin yıldır İslam şemsiyesi altında kardeşlik’’ avuntusu, topluma gerçekleri anlatmamak ve gerçeklerden uzak anlamına gelmektedir.

Tarihsel gerçeklerle yüzleşmeden, yaşanan bu kadar acı gerçekler ortaydayken, ‘İslam şemsiyesi’  söylemi, acıları yaşayan topluluklara, yeniden acı bir reçete sunmak anlamına gelmektedir.

İşte bu nedenle, barış ancak barışı gerçekten savunanların ve arzulayanların çabalarıyla gerçekleşecektir.

Aleviler barışı arzulayan ve savunanların, başında gelen topluluklardandırlar. Barış sürecinde demokrasi güçleriyle birlikte hareket edecekler ve sonuna kadar destek sunacaklardır.

Aleviler barışı önemsemektedirler. Çünkü barış süreci demokratikleşme, demokratikleşme toplumda farklılıkların kendilerini özgürce ifade etme olanağını vermektedir.

Etnik gruplar, farklı inanç toplulukları, kendilerinin daha rahat ifade etme olanağı elde edeceklerdir.

Barış ve demokratikleşme, en azından Cumhuriyet tarihinin, Aleviler ve diğer toplumsal güçler açısından olumsuzluklarıyla hesaplaşmanın yolunun açılması anlamına gelmektedir.

Barış kendi gerçekliğimizle yüzleşmenin, kangren olan yanlarımızın atılması ve yeni bir sürece doğru ilerlemek anlamını taşımaktadır.

Aleviler, bu gerekçelerle barış sürecine destek vererek, kirli savaşın son bulması ve gerçek anlamda demokratikleşmenin yolunun açılmasını arzulamaktadırlar.

 25.Nisan 2013