Saray'daki R.T. Erdoğan ve AKP devlet'nin saldırgan savaş konsepti dayatmaları Türkiye ve Kürt coğrafyasında yaşayan halklarımızın tepkilerine, kınamalarına maruz kalmaktadır. Toplumda yer alan AKP karşıtlığı giderek ivme kazanarak yaygınlaşmaktadır.

Toplumda günden güne yükselen memnuniyetsizlik, Saray'daki R.T. Erdoğan'ın onaylanmayan politik öngörüleri Erdoğan'ı çılgına çevirmektedir. Haziran 2013 Taksim Gezi direnişi ile birlikte, AKP geri dönüşü olmayan bir gerileme ve çöküş sürecine girmiştir. AKP'nin politik  öngörüleri, güvenlik politikaları, Suriye üzerinden yürüttüğü istilacı  politikaları, toplumda giderekten hoşnutsuzluğa evirilmiştir.

Ekonomide uygulanan ve karşılığı olmayan montajcı, ithalata dayanan tüketici politikaları, hükümet çevrelerinin kamu mallarını, talan ve hortumla ile birleşince, ülke ekonomik olarak dumura uğramıştır. Hükümetin üretimden kopuk, istihdama yönelik olmayan ekonomik politikaları ülkeyi yeni bir ekonomik krizin eşiğine getirerek, Türkiye'yi işsizler 'cenneti' haline getirmiştir.

Döviz kurundaki dalgalanmalar, ABD Doları ve Euro'nun önlenemeyen yükselişi, Türkiye ekonomisini önemli derecede zora sokmaktadır. Buna Saray çevresi ve talancı ekonomist takımın spekülasyonları da, eklenince Türkiye ekonomisi içinden çıkılmaz durumdadır. Ekonomideki  olumsuzluk sermaye çevrelerinin dahi, 'memnuniyetsizliğini' dile getirmelerini gündeme getirmiştir.

Yukarda ifade etmeye çalıştığım realite ışığında yaklaşımlarımızı geliştirdiğimiz de, AKP devleti ve R.T. Erdoğan tarafından 13 yıllık diktatörlük sürecinin, giderayak baş aşağı yuvarlandığını söylersek, yanılmış olmayız. AKP artık önlenemez bir çöküşün girdabına girmiştir. Türkiye  toplumsal güçleri artık, 'refah' ve 'huzur' ortamının varlığının  devamlılığından yana tavır belirlemektedir.

Toplum, AKP devletinin Savaş konsepti dayatmasını asla kabul etmemektedir. Çocuklarını, 'vatan savunması' adı altında zorunlu askerlik görevini  yapmaya gönderirken, onların, 'ölüm haberi' ve cenazelerini teslim almak istemiyorlar. Türkiye toplumsal güçleri, Savaş konsepti dayatmasının aslında sarayın kendini, 'savunması' olduğu gerçeğini içselleştirmiş durumdadır.

1 Kasım 2015 parlamento seçimleri sonucu oluşacak yeni parlamentodaki milletvekili dağılımı ve seçim sonuçlarının AKP için de kabul görmeyeceğini şimdiden ifade edersek yanılmış olmayız. AKP'nin seçimden yaralı olarak çıkması durumunda yeni bir sürecin, dağılmanın, AKP içindeki çıkar gruplarının birbirlerine düşerek, 'gemiyi terk' etmelerinin, önünü açılacağı görülecektir.

AKP içinde Abdullah Gül ekibi olarak bilinen çevrenin 12 Eylül 2015  Cumartesi yapılan AKP 5. Kongresinde R.T. Erdoğan'ın ekibi tarafından dışlandıklarını 'hissettiği' gözlenmektedir. 1 Kasım 2015 seçimleri öncesi, AKP içindeki çıkar grupları arasında çatışmaların hızlanacağının habercisi olması açısından, AKP  5. Olağan kongresi sonuçları bizlere önemli ipuçları vermektedir.

Bütün bu gelişmeleri ve sonuçları alt-alta sıraladığımızda, AKP'nin, 1 Kasım seçimleri sonrası bir çözülme sürecine gireceğini gözlemleyebilmekteyiz. Bu çözülme Türkiye'de, 'Demokrasi' ve  halkların nefes alması açısından önem arz etmektedir.

Demokrasi güçleri ve halklarımız, geleceklerinin karartılmasını istemeyen toplumsal güçler, bu çözülme sürecini hızlandıracak girişimlerin desteklemelidir. Bütün bu nedenlerden dolayı, 1 Kasım 2015 Milletvekilli Genel Seçimleri önem arz etmektedir.

AKP devletine gereken ceza verilmelidir. Bu cezalandırma halklarımızın ve toplumsal güçlerin ellerindedir. Yeter ki hükümetin savaş konseptine alternatif barış bloku olarak bilenen, halkların kardeşliği ve huzuru için atılan adımın sağlam atılması ve iktidar yürüyüşünde arkasında durulmasıdır.

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere.

Twitter: AliekberP
Facebook: aliekberpektas

17 Eylül 2015