Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluş tarihi itibari ile içinden geçtiğimiz süreçte çalkantılı, kriz ve deyim yerindeyse bataklığa sürüklenerek, çürümüşlüğün, çivisi çıkmışlığın miladını yaşamaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ahlaki çöküntü yaşayan konumunu kamuoyuna deklare etmek yeterli zaman aşımını doldurdu.

Yukarda kurduğum cümleler, toplumsal güçlerimizin bir kısmını, ‘üzecek’ olsa dahi, bu cümleleri kurmama, Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten basiretsiz, insanların sebep olduklarını açıklamakta sakınca görmemek gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenlerin, devletin en tepesindeki Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Bakanları ve Bürokratlarının birbirlerini suçlarken açığa çıkan gerçekler, ahlaki çöküntünün hangi aşamaya geldiğini göstermektedir.

AKP genel başkanı, Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın ağzından çıkan sözlerle çöküntünün nasıl hal aldığını görmemiz için yeterli (doneler) veri olarak sunulmaktadır. R.T. Erdoğan’ın konuşmalarına damgasını vuran etik değerleri, ‘yok sayan’ anlayış şöyle tezahür etmektedir. ‘Alçaklar, zalimler’, ‘kadın mı kız mı bilemediğim’, ‘mert değil namertsin’, ‘artistlik yapma’, ‘ananı da al git’, ‘Haşhaşiler’, ‘nebbaşlar’, ‘mezarlık soyguncusu’, ‘sapıklar’, ‘Niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü?’, ‘Haddini bil edepsiz kadın’, ‘Aydın müsveddeleri, karanlıksınız’…

Ülkemiz siyasal arenasında, bu vb. konuşmalara, hakaret içeren sözlere veya bir başka deyimle birbirlerine yakıştırdıkları, ‘aşağılayıcı’ etik olmayan sözlere birçok yerde, birçok konuşmada rastlamak mümkündür.

AKP genel başkanı, Cumhurbaşkanı, R.T. Erdoğan’ın 2 Aralık Cumartesi günü Kars’ta konuşmasını izlediğimde, kendi-kendime pes doğrusu demek durumunda kaldım. Ülkenin, ‘ana muhalefet’ partisinin genel başkanı hakkında konuşuyor;  ‘’Onuru, haysiyeti, şerefi olmayan zat, yüzünün derisi kalın zat, terbiyesiz zat, işi pişkinliğe vuran zat, saygısız, cahil, yalancı, rezil zat, onun seviyesine düşmemek için çok gayret sarf ediyorum.’’ Bu vb. kelimeler, hatta kurulan cümleleri çoğaltmak mümkündür.

Türkiye toplumsal güçleri, bir noktaya dikkat çekerek, kafalarını ellerinin arasına alarak bir düşünmelidirler. Ülkemizi, Türkiye Cumhuriyetini yöneten ve idare eden, anlayış, zihniyet, ahlaki değerler bunlar mıdır diyerekten sormalıdır?

Bu vb. sözleri, sokak kabadayıları, kahve köşelerinde pinekleyenler dahi kullanmaz. Bu nasıl bir ahlaki değerdir ki, ülkenin muazzam çalkantılar, içinden çıkılmayan krizlerin girdabına sürüklendiği bir süreçte, mevcut sorunların çözümü için çaba harcayamayanların hazin halleridir bunlar.

Bir yandan, ‘böbürlenirler’. ‘biz büyük ülkeyiz, büyük milletiz’ ‘herkese haddini bildiren milletiz’ vb. hamaset, kuru gürültüye yelken açan basiretsiz yöneticilerin, toplumsal güçlerimiz manipüle etmeye çalışan, ‘zatı muhteremlerdir’!......

Ülkemizdeki çürümüşlük, ahlaki değerlerin erozyona uğraması, hırsızlık, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, kamu mallarını talan etmeyle at-başı yürümektedir.

Ülkeyi yönetenler, her türden kirli ilişkilerini, rüşveti, kamu mallarını talan etmeyi, ahlaki değerleri, ‘yok sayarak’ toplumsal konsensüsle oluşturduğu etik değerleri, erozyona uğratarak gizleme yolunu tercih etmekteler.

Peki, 80 milyon Türkiye toplumsal güçleri, yaşanan bu kadar skandal, (rezillikler) karşısında, ülkemizi yönetenlerin, toplumsal güçlerimizin ahlaki-etik değerlerini pespaye, ‘ederek’ ayaklar adına, ‘alan’ bu zihniyetlerine nasıl tepki vereceklerdir.

Her fırsatta birbirlerini, ‘hırsızlıkla’ ‘yalancılıkla’ ‘rüşvet vermekle’ suçlayan, ama kendilerini bu ülkenin, ‘efendisi’ kabul eden, ‘sahibi’ kabul eden, bu yüzsüzlere nasıl bir cevap vereceklerdir?

Merak edenler için birlikte yaşayıp göreceğiz…….

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,

02 Aralık 2017