Türkiye'nin Fırat’ın Doğusu'na saldırı düzenlenmesini ABD’ye rağmen düşünenler aslında Erdoğan’ın yaratmak istediği imajın kurbanları.

ABD Yönetiminin izni olmadan hem de kendi bulunduğu bölgeye Türkiye’nin saldırması, Küba’nın New York’a çıkartma yapmasıyla aynı anlama gelir. Kaldıki Türkiye ABD’nin stratejik ortağı. Daha önce de benzer saldırılar oldu. O zamanda aynı şeyleri söylemiştim şimdi de bunları tekrarlamak gerekirse: ABD ile Türkiye'nin ortak çıkarlarının sonucu olarak ortaya çıkan bir plan bu. Eğer siz RTE iktidarını ABD’ye kafa tuttuğunu düşünüyorsanız sizlere hatırlatmak isterim ki: Amerikalı rahip için “Bu fakir bu görevde olduğu müddetçe o teröristi alamazsın”diye kabadayılık taslayan ve aynı şekilde gazeteci Deniz Yücel için de : “ben bu makamda olduğum sürece asla” diyen ama sıkıyı görünce bu iki kişiyi törenle iade eden kendisi. Pekâlâ, bu oyunu niye oynuyorlar?

Bana göre bu oyunlar karşılıklı çıkarlar üzerinden oynanan çağımızın algı yönetme sihirbazlığı. ABD Yönetiminin ideolojik ve kültürel olarak halklara vereceği bir şeyi yok. Dolayısıyla Suriye’de de Kürtlere silah yardımı dışında bir şey sunamıyor. Fakat karşılığında Kürtlerden beklentileri var. Bunlardan biri Rusya-İran ittifakına karşı Suriye de oyuna dahil olup yerli halk olan Kürtlerin prestijinden yararlanarak masada kalmak istiyor. İkincisi daha stratejik: Kürtlerin organize ettiği demokratik Kanton Yönetim biçimi ve PKK ile olan ideolojik birlikteliği onun çıkarlarına tümden ters. Çünkü YPG bir türlü APO'dan ve PKK'dan vaz geçmiyor. Üstüne üstlük bir de kötü örnek olacak şekilde demokratik İktidar Yönetimi sunuyor(Kantonlar). Dolayısıyla bu saldırıların amaçlarından biri de, YPG'nin ABD'ye yaklaşması ve var olan devrimci bağlarının uzun vadede kopartılmasıdır. Üçüncüsü ise daha taktik bir beklenti: IŞİD’e karşı zafer! Bu başarının esas yaratıcısının Kürtler olduğunu kabul eden ABD bu konuda hem kendi kamuoyunu etkilemek hem de Suriye masasına güçlü oturmak için bu adımı her zaman kalkan olarak kullanıyor.

Türkiyenin amaç ve çıkarlarına baktığımızda orda da çıkarlara yönelik algı yönetmenin esas alındığını görüyoruz. Birincisi; yukarıda örneklerini verdiğim gibi bu konuda ki amaçlardan biri kişilikli ve güçlü Türkiye imajı yaratmak. Çünkü Erdoğan geçmişi ‘hasta Osmanlı’ ‘Çaylak Cumhuriyet’ ve ‘1970’lerin güçsüz hükümetleri’ olarak değerlendiriyor. Sonunda güçlü olmaya çalışıyor. Tabi bunu öncelikle kendisi için istiyor. Fakat bu bir türlü başarılamıyor. Bu nu sadece Kürtlerle olan savaşında başarıyor. BU açıdan Suriye politikası onun için güçlü imajının yaratılmasında olağanüstü bir imkan sunuyor ona.

Hatırlayın Rusya ile olan dansını: Diplomatını öldürdükleri ve uçağını düşürdükleri ülkeye nasıl posta atmışlar fakat çok utanç verici bir biçimde kanka olmuşlardı. Afrin işgali işte bu kan kardeşliğinin bir ürünüdür. İkincisi; seçimlerin yaklaşması, ekonomik krizin tüm tedbirlere rağmen kitleleri etkilemeye başlaması vb. birçok nedenle bu operasyonun bir milli heyecan yaratması yani siyasi çıkar amaçlanıyor. Üçüncü neden ise Kürt halkı üzerinden milliyetçiliği, ırkçılığı, tekçiliği ve Türkçülüğü yaygınlaştırarak Türk-İslam Sentezi üzerinden Ergenekon-Erdoğan rejiminin ömrünü uzatmak! D. Perinçek takviyeli MHP ile olan ittifak da bunun bir ifadesi zaten. Eğer sorun gerçekten terörizmle mücadele olsa, İktidar, ABD’nin PYD ile olan işbirliğinden onu caydırmak için İncirlik, Kürecik vb. üstleri koz olarak kullanabilir. Fakat sorun o değil! Ayrıca dördüncü ideolojik bir neden daha var. Bu gizli neden: IŞİD gibi İslamcı bir hareketin ortadan kalkmasının saflarda yarattığı psikolojik kırılma ve moral bozukluğunun giderilmesini amaçlamaktır. Ama esas olarak hem ABD’nin isteğine bağlı olarak PYD üzerinde baskı kurabilmesi hem de Türkiye’nin güç imajını ve kamuoyunu yatıştırmak-korkutmak için bu FIRATIN DOĞUSU OPERASYONU TEZGÂHLANMAKTADIR.

Tüm bu taktiklerden bana göre Suriye devrimci Kürt güçlerinin haberi var. Çünkü onlar da hemen karşı bir taktikle IŞİD'e karşı savaşı askıya alıp vatanlarını savunmak için cephede mevzileniyorlar. Dolayısıyla ABD Yönetimi geri adım atmak zorunda kalıyor. IŞİD'in bugün hala varlığını sürdürdüğü alan esas olarak çöl olan Irak-Suriye sınırı. Buradaki Reqa, Hacin, Baxız ve Dera Zor da birçok yer Şeriatçı çetelerden temizlenmiş durumda. İşin büyük bir kısmı halledilmiş bulunuyor. Fakat ne yazık ki IŞİD tümden temizlendiğinde de Türkiye'nin her zaman (ABD’nin olmadığı koşullarda) saldıracağı imajı ve düşüncesi beyinlere nakşediliyor.

Ezilen horlanan halklar açısından sorun: bu taktiklerin farkına varan Kürt savaşçıların, gelişmiş komplolara karşı yeni tedbirlerle bunları bozacak taktiklerini geliştirip geliştiremeyeceğin de düğümleniyor.