6 Temmuz’da, Almanya’nın yaklaşık doksan şehrinde, onbinlerce insan caddelere aktı. Öyle böyle değil, oluk oluk insan aktı caddelere! Ve bunların ağırlıklı bir bölümünü, 18-25 yaş grubu arasındaki gençler oluşturmaktaydı.

Carola Rackete’nin tutuklanıp bırakılmasının, ardından da Alan Kurdi’nin kurtardığı insanların görüntüleri; Pro-Asyl, Seebrücke, Alan Kurdi, Seawatch3 gibi sayfalarda sürekli güncellendi. Sayısız kurum-kişiden basın açıklamaları geldi. Avrupa’da rutin hale gelen, bir seyirci olarak kurbanlarla dayanışma kültüründen çıkılıp, direk kendi aralarından bir özneyle, Carola Rackete’yle de dayanışmaya geçilmesi; özellikle gençlerde vicdani bir patlama yarattı, hafızalarına önemli bir çeltik attı dersek, sanırım abartı olmaz.

AfD’den de bu sitelere girenlerin; “Rackete kriminal bir suç işlemiştir. Onun yeri, en az on yıl hapistir” çağrıları, hukukçulardan doktorlara, öğrencilerden özgür gazetecilere dek yoğun cevaplarla bir süreliğine de olsa püskürtüldü. “Rackete bir kahramandır” gibi; yüzbinlerce insanın tepkisini-protestosunu tek bir kişide dondurmaya, sonrasında da eritmeye alışık medyaya verilen cevaplar ve bu cevapların çokluğu da sevindiriciydi. “Mülteci botları”nın batmasına, insan ölümleri haberlerine karşı geçen yıl “İnsaniyet Tehlikede” sloganıyla kurulan Seebrücke; geçen yıl da böyle yoğun katılımlı bir protesto düzenlemişti. Ancak bu yıl, boğulmaktan kurtarılan insanların Libya’ya, mülteci kamplarının taşınması hedeflenen ve henüz kamuoyuna açık bir şekilde duyurulmayan ülkelere götürülmeleri de, bu protestoları tetikleyen nedenlerden biriydi. (Ki bu yeni değişiklikler, yaklaşık 2 yıldır azımsanmayacak bir kesimin özel yoğunlaşma alanı oldu. Bu açıdan Almanca bilenlerin sıkça, bilmeyenlerin de ara ara dahi olsa Pro Asyl, Seebrücke, Seawatch3 gibi sayfalara bakıp bilgilenmesinde fayda var).

Bulunduğum şehir Giessen’de de bu protestolar, tam da her yıl geleneksel olarak gerçekleştirilen “Nachttanzdemo” ile çakıştı. Kendisini anti-faşist, anti-emperyalist olarak tanımlayan tüm kurumların, insanların katıldığı bu protesto için çok yoğun hazırlıklar yapıldı. Şehrin dört bir yanında tüm gün; iklim değişikliklerinden doğal afetlere, kürtaj yasasından başka kadın haklarına, savaşlardan tüm insan hakları ihlallerine dek ele alınan etkinlikler gerçekleştirildi. Ancak Carola Rackete’nin tutuklanması ve Alan Kurdi’nin kurtardığı insanların gündemde olması sebebiyle de; bir kez daha dünyadaki insan göçleri, bunların yollardaki ölümleri, savaşların sonlandırılması talepleri merkeze oturdu.

Saat 18.00’den 22.00’ye dek şehrin her köşesinde durulup konuşmalar yapıldı. Her yılki gibi bu dört saat içerisinde yüzlerce genç, kartopu gibi çoğalıp binleri bularak caddelere aktı. “Afrin’de Barış” konuşması yapıldığında da, “kapitalist sistemde insan hayatı değil, kar her şeyin üzerindedir” dendiğinde de alkışlar-haykırışlar dinmedi. Ve ardından geceyi devirene dek caddelerde dansedildi. Şehir üniversite şehri olduğu için, katılımcı öğrencilerin neredeyse yarısı Alman değildi. Ancak maalesef, devrimci-demokrat Türkiyeli kurumlarda faaliyet gösterenlerin çocuklarını gözlerim saatlerce aradı; gece dansedildiği için olsa gerek, bulamadı!

Almanya’da toplumun geniş kesimlerine yayılan, yarım asrı ardında bırakan bir “ilticacıları kucaklama” kültürü oluşturulmuş. Partiler-politikacılar; bu kültürü oluşturma ihtiyacının ortadan kalktığını, artık sadece “kalifiye elemanlar”a ihtiyaç olduğunu değişik biçimlerde açıklıyorlar. İltica başvurusu yapanları yıllarca oturum peşinde sürüklemek yerine, kısa yoldan “şutlamanın” yasalarının, yıllardır buralarda yaşayanları dahi kapsayan tüm türevleri de uzun süreli hukuki çalışmaların ardından nihayetlendirilmiş vaziyette. Toplumun önemli bir kesimi “Almanya elden gidiyor, hıristiyanlık elden gidiyor” gibi ucuz söylemlerin girdabına çekilmiş olsa da, bu girdaba kapılmayanların tutunduğu dallar yine ve yine, bizlerin tanımladığı gibi olmasa da ezilenler!